Selahattin Demirtaş “Halkların ve Değişimin Adayı” olarak umudu büyütme çabamızın Cumhurbaşkanı adayı oldu. Erdoğan ve İhsanoğlu sermayenin ve egemenlerin statüko bekçiliğini temsil ederken, Demirtaş işçilerin, işsizlerin, kadınların, Kürtlerin ve diğer ezilen halkların, Alevilerin, gençlerin, lgbti’lerin, yoksul köylülerin sözcüsü olmaya soyundu.
Diğer adaylar “düzenleri bozulmasın” diye meydanlara çıkarken, bizim adayımız “bu düzen değişsin” diyenlerle dolduracak meydanları.
Diğer adaylar işsizliğin, açlık ve sefalet ücretinin, sendikasızlığın, taşeronlaştırmanın, iş cinayetlerinin, güvencesizliğin güvencesi olmaya adayken, Demirtaş emeğin, emekçinin hakkını savunmak için aday oldu.
Bu memlekette yaşayan 75 milyonun 70 milyonu emeğiyle, alınteriyle geçiniyor (büyük kısmı geçinemiyor bile!). İnancı, milliyeti ne olursa olsun ay sonu geldiğinde çoluğunun çocuğunun rızkının, ev kirasının, faturasının, borcunun derdine düşüyor. Üstelik bu bahsettiğimiz iş gücü olanlar. Bir de işe, maaşa hasretler var, onların durumu tam perişanlık.
Hal böyleyken Erdoğan ve İhsanoğlu toplumun hangi kesiminin temsilcisi sizce? Fakirin, fukaranın mı, İşçinin işsizin mi, küçük esnafın, yoksul çiftçinin mi? Elinizi vicdanınıza koyun, aklınızı başınıza devşirin ve başkasına değil, kendinize cevaplayın bu soruyu.
Yüksek perdeden nutuklarına bakarsanız bunlar yoksuldan, emekçiden yanalar. Tamam, biz de söylediklerini doğru kabul edelim ve bizim Edi ile Büdü’yü bir teste tabi tutalım.
Mesela geçtiğimiz günlerde, yoksulluk değil açlık sınırının altındaki 846 liralık asgari ücrete yapılan 45 (YAZIYLA DA YAZALIM KIRKBEŞ!) liralık zamma ne diyor Erdoğan ve İhsanoğlu? Asgari ücret değil sefalet ücretini insanca yaşam sınırına çekmeyi savunuyorlar mı dersiniz bunlar?
Mesela resmi rakamlara göre bile 3 milyonun üzerindeki (gerçek rakamlar çok daha fazla) işsize umut olabilir mi bu ikiz kardeşler? “Çalışma saatlerinin 6 saate indirilmesini ve vardiyalı çalışmayı savunacağım” derler mi?
Çalışa(bile)n her 4 işçiden birinin sigortasız, kayıtsız çalıştığı köle pazarımızda kayıt dışı çalıştırmaya karşı savaş açarlar mı sizce?
Hazır Şişecam grevi yasaklanmışken, “Grev, işçinin en temel hakkıdır, asla engellenemez!” diye dik bir duruş gösterirler mi?
Kayıtsız, güvencesiz, işgüvenliksiz, ucuza çalıştırmanın diğer adı olan taşeronlaştırmayı yasaklamak için uğraşacaklarına söz verirleri mi acaba fakirin, fukaranın, mazlumun adayları?
Daha doğrudan soralım, Erdoğan ya da İhsanoğlu Cumhurbaşkanı olurlarsa sermayenin, patronların hakkını savunacaklar, işçinin, emekçinin, yoksulun mu? Siz cevabınızı kendinize verin, ben cevabımı buradan paylaşıyorum, her ikisi de sermayenin adayıdır! İşçinin değil, patronun yanındadırlar. Yoksulu değil, zengini severler. Çalışanın çıkarlarını değil, işverenlerin karını düşünürler.
Oysa Demirtaş bunların tam tersidir. Yukarıda saydığımız tüm örneklerde işçiden, ezilenden yana tutum almıştır bugüne kadar ve bundan sonra da öyle yapacaktır.
Fıtratı yalan Erdoğan fıtratlarında ölüm gördüğü madencileri değil, Soma Madenin patronunu kurtarmanın derdindedir. Taşeronluğu kaldırmanın değil, kalıcılaştırmanın ve tam anlamıyla yasallaştırmanın uğraşındadır. İcraatları, torba yasaları ortada. İhsanoğlu da bugüne kadarki duruşuyla farklı bir çizgide olmadığını defalarca ispatlamıştır.
Öyleyse emeğinin, ekmeğinin, rızkının, hakkının, hukukunun, işinin işgücünün derdinde olan Demirtaş’ın elini güçlendirmelidir.
Sayın Demirtaş da tüm Türkiye işçi sınıfına onların yanında olduğunu daha güçlü bir şekilde hissettirmelidir. Tıpkı 2 Temmuz’da Madımak’a giderek Alevilerin acılarına ve öfkelerine ortak olduğu gibi zaman kaybetmeden Soma’ya giderek hayatlarından başka kaybedecek bir şeyleri olmayan maden işçilerinin, Türkiye işçi sınıfının yanında olduğunu daha da görünür kılmalıdır. Emek örgütü temsilcilerini, DİSK’i, KESK’i, TMMOB’u, TTB’yi, sosyalistleri, demokrasi güçlerini yanına alarak hep birlikte Soma’ya gitmeli ve “yalnız değilsiniz, gelin umudu hep birlikte büyütelim” demelidir. Kimsenin şüphesi olmasın ki Başbakan’a gereken cevabı veren Soma’lı madenciler Demirtaş’ı kucaklayacaklardır. Yeter ki gönül köprülerini doğru kuralım, yeter ki derdimizi doğru anlatalım, yeter ki madencilerin dertlerinin sözcüsü olalım, yeter ki öfkelerinin yumruğunu kaldıralım!
Tuncay Yılmaz
SYKP Eşgenel Başkanı
06.07.2014