Gazetecilerle bir araya gelen Selahattin Demirtaş, faşizmin bir kez daha sandıktan çıkmasına kimsenin çanak tutmaması gerektiğini söyledi, muhalefeti uyardı. CHP’nin, ‘Yenikapı ittifakı’ ile tarihi bir suç işlediğini söyleyen Demirtaş, “Bizim tek bir planımız, A planımız var o da faşizme karşı direniş” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, bu koşullarda gidilecek bir seçimin çözüm olmayacağını belirterek, “Erdoğan’ın sahte seçim tuzaklarına ana muhalefet partisinin bilerek bilmeyerek düşmesi yanlış olur. Seçimden korkmayız ama dikta rejiminin inşa edildiği noktada, demokratik, eşit seçim görüntüsü altında faşizmin bir kez daha sandıktan meşruiyet elde etmesine kimse çanak tutmamalı” dedi. Demirtaş, “Yenikap ittifakının CHP’yi boşa düşürme hamlesi olduğunu” belirterek, “CHP'nin içerisindeki vicdanlı, demokrasiden, özgürlükten, barıştan yana olan ne kadar güç varsa bugün sesini çıkarmalıdır. Bugün seslerini çıkarmazlarsa yarın ortada CHP diye bir şey de bırakmayabilirler. Önümüzdeki seçim CHP'nin görüp görebileceği son seçim olabilir. Gün bugündür” diye konuştu.
Demirtaş, parti genel merkezinde bazı gazetecilerle sohbetinde gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Demirtaş’ın sorular üzerine yaptığı açıklamalar satır başlarıyla şöyle:
'Kurbanlık gibi boynumuzu uzatmayız'
AKP’nin savcılara verdiği talimatın esasını eş genel başkanlarını, yöneticilerini, milletvekillerini siyasi yasaklı hale getirerek HDP’yi siyaset dışına itmek oluşturuyor. Bu işler savcıların değil Erdoğan’ın başının altından çıkıyor zaten. Vekillerimiz zorla getirilme kararı verilirse tabii böyle bir şeye fiziken direnecek değiller. Ama o vekilleri parlamentoya gönderen seçmen kesinlikle bir direniş ortaya koyacak, vekilleri sahiplenecektir. AKP’nin siyasi komisyonu gibi çalışan mahkemelere kurbanlık koyun gibi boynumuzu uzatmamızı istiyorlar, karşı olduğumuz bu. Soruşturma sürecinde her bir aşama krize neden olacaktır.
'Buz gibi diktatörlük'
Anlaşılıyor ki Bahçeli ve Erdoğan kapalı kapılar artında görüşüyorlar ve birlikte gündem hazırlıyorlar. AKP-MHP tek parti gibi çalışıyor. Bahçeli, AKP’ye her koşulda destek kararı aldığını, bir muhalefet partisi olmadıklarını ilan etsin ve kendisi Türkiye de rahatlasın. Bu, çok daha etik olur. Bir dikta, tek adam rejimi inşa edilmek isteniyor, adına başkanlık deniliyor. “Parlamenter sistem işlemiyor” adı altında kimse bize diktatörlüğü yutturmaya kalkmasın. Bunun adı buz gibi diktatörlüktür, faşizmin kurumsallaştırılması çalışmalarıdır.
Türkiye’de bu koşullarda yapılacak seçimle hiçbir şey çözülemez. Toplumun kurtuluşunu yeni bir seçime odaklamak, demokrasiden hiçbir şey anlamamaktır. Seçenek parlamento içinde veya dışında mücadeleyi büyütmektir. Sokakta, meydanda, parlamentoda mücadeleyi sürdürmektir. Erdoğan’ın sahte seçim tuzaklarına ana muhalefet partisinin bilerek bilmeyerek düşmesi yanlış olur. Seçimden korkmayız ama dikta rejiminin inşa edildiği noktada, demokratik, eşit seçim görüntüsü altında faşizmin bir kez daha sandıktan meşruiyet elde etmesine kimse çanak tutmamalı.
'Amaçları HDP’yi baraj altında bırakmak'
Erdoğan 4 ayrı araştırma şirketi, 172 bin denekle anket çalışması yaptırıyor. Hedefleri HDP’yi baraj altına bırakıp 400 milletvekilini elde etmek. Türkiye’de demokrasi yokken yapılacak her seçim, dikta rejiminin ekmeğine yağ sürmektir. Şu anda erken seçime gitmiyorlarsa HDP baraj altında olmadığı içindir. Anketler HDP’yi yüzde 8.5- 9 göstersin hemen o ay seçim kararı alırlar. Şu anda alamıyorlar çünkü HDP yüzde 11’in üzerinde.
“Musul’da Türkiye denklem dışı’
(Musul’daki gelişmeler) Türkiye yanı başında olanlara sessiz kalmalı demiyorum tabii. Fakat Türkiye söz söyleme fırsatını çoktan kaçırdı. Davutoğlu’nun siyasi körlüğü, Erdoğan’ın kişisel ajandasını Türkiye’nin çıkarlarının önüne koymasıyla çözüm masasını devirdiler. Kürtleri yanlarına almak yerine Nusra’yı, IŞİD’i, ÖSO’yu yanlarına aldılar. Böyle olunca Türkiye hem Suriye’nin kuzeyi hem Musul’la ilgili denklem dışında kaldı. Erdoğan şimdi B planı, C Planı diyerek butün Türkiye’yi aldatıyor, kandırıyor. Bakmayın gürültü kopardıklarına. Bütün dünya merkezleri içerisinde Musul’a en az etkisi etkisi olan merkez Ankara’dır, denklem dışıdır.
‘Yıpratmayı hoşgörmem’
(HDP Van Milletvekili Adem Geveri’nin parti yönetimine yönelik eleştirileri) Milletvekillerimizin parti içerisinde eleştirilerini sunabilecekleri çok sayıda mekanizmaya sahipler. Bunun dışında kendi özel seçmen kitlesini, basın üzerinden tatmin etmeye dönük eleştirileri parti disiplinine aykırı görüyorum. HDP’yi dışarıda tartışmak HDP’li milletvekillerinin işi değildir. Basın üzerinden HDP’yi yıpratma kampanyasına katılan kim olursa olsun asla hoş görmem. Demokrasi adı altında kimse HDP’yi kurtlar sofrasında çakalların önüne atmaya kalkışmasın. Düşüncesini açıkladı diye hiçbir vekilimizi disipline sevk etmeyiz. Ama basın üzerinden konuşuyorsa basın üzerinden çok daha sert cevabını görecektir.
‘CHP yönetimi özeleştiri borçlu’
CHP’de gidişattan memnun olmayan, “Yenikapı, Saray ittifakı”nın CHP’yi boşa düşürme hamlesi olduğunu görebilen çok sayıda insan var. Muhalefet etmesini engellemek ve OHAL, KHK’ler hayata geçerken ana muhalefet partisini resmen atıl bırakmaktı hedef. Ana muhalefet partisi yönetimi, Erdoğan'ın değirmenine su taşıyarak tarihi bir suç işlemiştir. CHP yönetimi, demokrasi güçlerine, sol, Alevi güçlerine karşı özeleştiri borçludur. Direniş cephesinin parçalanmasına, kafaların karışmasına, toplumun korkutulup sindirilmesinde Erdoğan'ın önünün açılmasında resmen çanak tuttular. Bütün bunların açık açık tartışılması gerekiyor. Bir başka partinin iç işleri bizi ilgilendirmez ama genel politikası muhalefeti sindirme konusunda bir dayanak haline getiriliyorsa , CHP'nin sunduğu hizmetten iktidar faydalanıyorsa orada CHP'nin politikalarını biz sorgularız. CHP'nin içerisindeki vicdanlı, demokrasiden, özgürlükten, barıştan yana olan ne kadar güç varsa bugün sesini çıkarmalıdır. Bugün seslerini çıkarmazlarsa yarın ortada CHP diye bir şey de bırakmayabilirler. Önümüzdeki son seçim CHP'nin görüp görebileceği son seçim olabilir. Gün bugündür.
‘Tek planımız faşizme karşı direniş’
Sivil toplum örgütleri, kadın örgütleri, hatta milletvekilleri partilerinin kararına bakmadan ortak mücadelede yan yana durmalılar. AKP’nin TOMA’sına, gazına, copuna direnerek, sokakları terk etmemek lazım. Bizim politikamız birlikte hareket etmek isteyen herkesle yan yana olacağız ve kesinlikle sokaktan çekilmeyeceğiz. Sokağı AKP’yi terk etmek ülkenin gelecek 100 yılını AKP’nin belirlemesine izin vermektir ve karanlıktır. B, C, D planlarına gerek yok. Bizim tek bir planımız, A planımız var o da faşizme karşı direniş.
(BirGün)