28 Aralık 2024 tarihinde İmralı’da DEM Partili Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’in Abdullah Öcalan ile görüşmesinin ardından Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Buldan ve Önder, İmralı görüşmesinde Abdullah Öcalan’ın çözüm sürecine dair kritik değerlendirmelerde bulunduğunu açıklamıştı.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Uçum, İmralı’daki bu kritik görüşmenin ardından sosyal medya hesabından Pazar Yazısı başlığıyla bir paylaşım yaptı. Paylaşımda, Türkler ve Kürtler arasındaki birlik ve birlikte yaşam vurgusu yaparak, “Hiç kimse ‘Türk Milletinin etnik yapısı tamamen Türktür’ demez. Dese de gerçeğe aykırı olur” dedi.
Uçum’dan Kürtçe vurgusu
“Türkiye Halkı kurucu ve kapsayıcıdır” sözleriyle yazısına başlayan Uçum, şunları kaydetti:
“Türkler, Kürtler, Araplar, Zazalar, Lazlar, Çerkezler, Boşnaklar, Gürcüler dahil her kesim Türkiye halkının asli unsurudur. Türk Milleti Türkiye halkından oluşur. Bugün hiç kimse “Türk Milletinin etnik yapısı tamamen Türktür” demez. Dese de gerçeğe aykırı olur.
Kürtlerin, Türk Milletinin asli kurucu unsuru ve ayrılmaz parçası olması asla etnik kimliklerinin reddi ve inkârı olarak değerlendirilemez. Bunun önemli delillerinden birisi Kürtçenin; siyasette, sosyal ve kültürel hayatta, eğitimde ve öğretimde sahip olduğu özgürlüktür. TBMM’de ‘bilinmeyen dil’ ifadesini fiilen etkisizleştiren Kürtçe selamlama, İletişim Başkanının Kürtçe mesajı ve Başkanlığın Kürtçe kitap yayını gibi son gelişmeler Kürtçe konusunda Devlet İnisiyatifine bağlı atılan somut adımlardır.”
‘Kürtler, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve sahibidir’
Kürt sorununu “emperyalist güçler” tarafından Türkiye’nin bölünmesi amacıyla yapay bir sorun olarak geliştirdiğini vurgulayan Uçum, “hakikatin” şöyle olduğunu anlattı:
“Bir dönem etnik temelli sorunların yaşanmış olması çözüm için siyasi mühendislik ürünü olan iki ayrı ulus tezini savunmayı gerektirmez. İki ulus tezine meyletmek emperyalist stratejilere alan açar. Yapay etnik sorunlar üreten, yaşanmış sorunları da istismar eden emperyalist güçler Türkiye’nin bölünmesi için geliştirdikleri ‘dış Kürt sorunu’nu Türkler ve Kürtler iki ayrı ulustur, projesi üzerine bina etti. Bu proje bağlamında ileri sürülen “iki uluslu tek milli/üniter devlet olmalı” görüşü tuzaktır ve gerçeğe aykırıdır. Kendi içinde çelişkilidir. Böyle bir devletin kurulması ve sürdürülmesi mümkün değildir.
Türk Milletini Türkler ve Kürtler diye bölmeye yönelen tehdit Türkiye halkını parçalamayı ve ulusu yok etmeyi amaçlıyor. Yani Ulusumuza yönelik tehdit etnik manada sadece Türkleri hedeflemiyor. Bu tehdit Türkler, Kürtler, Araplar, Zazalar, Lazlar, Çerkezler, Boşnaklar, Gürcüler dâhil tüm unsurlarıyla Milletin ve Türkiye’nin dağıtılmasına yöneliktir. Türkiye halkının hiç bir unsuru parçalanma tehdidine karşı Türk Milletini ve Vatanını korumaktan geri durmaz.
Öte yandan Türkiye; coğrafi yapı, nüfus dağılımı, toplumsal içiçelik, inanç birliği, tarihsel ve kültürel ortaklıklar gibi ana özelliklerin bileşkesi olan nesnel gerçeklik sebebiyle bölgesel yönetimli veya federatif seçeneklere de kapalıdır.
Hakikat şudur: Kürtler kurtuluş ve kuruluşla ortaya çıkan Milletin asli unsurudur. Yani Kürtler, Türk Milletinin ayrılmaz bir parçası ve bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve daimi sahibidir. Geleceği, sadece bu nesnel duruma uygun tek seçenek olan tek ulus tek üniter devlet realitesi, güvence altına alır.”
Uçum, mesajının devamında, “Devlet inisiyatifinin başlıca yaklaşımları” başlığıyla şunları kaydetti:
-“Türkiye Halkı çeşitliliğimizin, Türk Milleti birliğimizin güvencesidir.
-Türk Milleti ‘etnik ulusçuluğa’ dayanmaz, hukuki bağ olarak tanımlanan Türk vatandaşlığına yani ‘yurttaş ulusçuluğuna’ dayanır.
-Türk vatandaşlığı etnik değil Cumhuriyetle kazanılmış; içeriği Cumhuriyet vatandaşlığı olan ve Devletle kurulan hukuki bağdır. Sonraki vatandaşlıklar da Milli Devletin ve ulusal bilincin temel unsurlarının kabul edilmesi esasına dayandığı için aynı kapsamdadır.
-Türkiye Cumhuriyeti Devleti Türkiye halkının tüm unsurlarının olduğu gibi Kürtlerin de Milli Devletidir.
-Türkiye Yüzyılı; Türk ve Kürt yüzyılıdır.
-Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti Devletini sahiplenmeleri hem hakları hem yükümlülükleridir. Beklenen Kürtlerin Devletleriyle daha fazla bütünleşmesidir.
-Tek Devlet ve Tek Millet Türkiye’nin tek gerçeğidir. Bu gerçeğin kabulünden ve sahiplenilmesinden sonra ve ancak bu şartla Millet tüm ayrılmaz unsurlarıyla birlikte geleceğiyle ilgili karar verme gücüne kavuşur.
-Bugünümüzün temel konusu Türkiye halkının tüm unsurlarıyla ve birlik olarak Türk Milletini ve Üniter Türkiye Cumhuriyetini sahiplenmesi, geliştirmesi ve güçlendirmesidir. Türkiye’nin sağlayacağı bu iç birlik ve güçlendireceği iç ve dış cephe Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi bölgede Türklerin, Arapların ve Kürtlerin bu yüzyıldaki bütünleşmesini başlatabilir ve Türkiye’yi her manada bölgenin belirleyici gücü haline getirebilir. Öngörülen ise bu tarihi imkanın realize olacağıdır.”
Ne olmuştu?
Süreç, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim’de yaptığı çağrı ile başlamıştı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli daha sonra çağrısını “DEM Parti, İmralı ile yüz yüze görüşsün” diye güncellemişti.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, DEM Partililerin görüşme talebine olumlu yanıt verdiklerini açıklamıştı. Bakan Tunç, İmralı’ya gidecek heyette DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile Van Milletvekili Pervin Buldan’ın yer alacağını da belirtmişti. Önder, “Hava şartlarına bağlı olarak ziyaretin zamanı belli olacak. Haber bekliyoruz. Henüz bize tarihle ilgili bir bilgi gelmedi. Yüksek ihtimalle Mudanya’dan gideriz” demişti.
Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder, 28 Aralık 2024 tarihinde İmralı’da Abdullah Öcalan ile bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmede Öcalan’ın sağlığının yerinde olduğu ve moralinin yüksek olduğu belirtilirken, Kürt sorununa kalıcı çözüm bulmaya yönelik yaptığı değerlendirmelerin hayati önemde olduğu ifade edildi.