SEÇTİKLERİMİZ- Mustafa Peköz yazdı: “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun gidici olduğunu belirtirken bunu elindeki somut bir bilgiye dayanarak mı söyledi? Düşünmek gerek.”
AKP, belki de 15 yıllık iktidarı dönemi boyunca ilk kez bu düzeyde sıkıştı, savunmada kaldı, politik gündemi belirleme inisiyatifini kaybetti. AKP, Zarrab davasıyla uluslararası alanda, cumhurbaşkanının yakın çevresinden bazı kişilerin İngiltere’ye bağlı Man Adası’nda bir şirkete milyonlarca dolar aktardığı iddiasıyla da iç kamuoyunda ciddi olarak sıkışmış bulunuyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da (Adalet Yürüyüşü bir kenara bırakılırsa) belki de ilk kez, Erdoğan karşısında politik inisiyatifi ele alarak gündemi belirlemeye başladı. Öyle ki AKP kendi içerisinde ciddi bir kriz yaşıyor. Erdoğan cumhurbaşkanı veya tek belirleyici karizmatik lider olmasına rağmen, AKP’nin düşüşünü engelleyemiyor, tersine gerilemeye devam ediyor.
Erdoğan’ın savunma hamleleri karşısında Kılıçdaroğlu psikolojik savaşta bir adım önde bulunurken, CHP Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl imzasıyla “İstanbul İl ve İlçe Kongrelerinin iptal edildiği veya durdurulduğu” bilgisi kamuoyuna yansıdı. Böylelikle CHP, AKP ile yürüttüğü iktidar mücadelesini bir üst boyuta taşıması gerekirken, yeniden kendi içine döndü. Kamuoyunda “CHP içinde kavga” olarak yansıtılan İstanbul merkezli iç çatışma bir tesadüf değildir. Bütünüyle bilinçli çok yönlü bir faaliyetin parçasıdır.
İstanbul merkezli çatışma esasen CHP’nin yeniden dizayn edilmesiyle doğrudan ilişkilidir. Kişiler ön plana çıksa da temel sorun önümüzdeki Mart 2019 yerel seçimleri ve Eylül 2019’daki genel seçimlerde CHP’yi kimin ve hangi anlayışın yöneteceğiyle ilgilidir.
İstanbul geleceğin iktidarını belirleyecek
İstanbul önemlidir çünkü 15 milyonu aşkın resmi nüfusuyla dünyanın önde gelen megapollerinden biridir. Küresel sermaye ile stratejik ilişkileri olan, tekel gruplarının merkez üssü olarak işlev gören İstanbul, Türkiye’nin esas yönetim merkezi, dahası ekonomik başkent olarak bilinir.
Türkiye genelinde İstanbul-Ankara-İzmir seçim sonuçları Ankara’da kimin iktidar olacağını belirler. Ülke genelindeki seçmen sayısının yüzde 31,6’sı bu üç ilde ikamet ediyor. Hiç şüphesiz ki yüzde 19,2 seçmen oranıyla İstanbul çok ciddi oranda belirleyici olacaktır.
97 milletvekiliyle Ankara, İzmir, Bursa ve Adana illerinin toplamı kadar milletvekili sayısına sahip olan İstanbul’u kazanan bir parti, genel seçim sonuçlarını doğrudan etkileyecek bir potansiyele sahiptir. Partilerin seçim çalışmalarının merkezinde İstanbul’un bulunması, İstanbul’da kazanan partinin Ankara’daki iktidarı garantilemesiyle doğrudan ilişkilidir. Bu bakımdan 7 Haziran 2015 seçimlerinin ve 16 Nisan 2017 referandum sonuçlarının merkezinde İstanbul’un bulunması tesadüf değildir.
Türkiye’nin politik dengelerini değişmesinin anahtarı -eğer bir erken genel seçim olmazsa- 29 Mart 2019 tarihinde yapılacak olan Yerel Seçimlerde çok açık bir şekilde ortaya çıkacaktır. 29 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde gücünü koruyan parti, Eylül 2019 seçimlerinde Ankara’daki iktidarı korur.
AKP’nin, 7 Haziran seçimlerde Türkiye genelinde yüzde 40 civarında bir oy alması ve kazanıldığı iddia edilen 16 Nisan Anayasa Referandumunu esasen kaybetmiş olmasında İstanbul’da alınan sonuçların önemli bir etkisi bulunuyor. İstanbul’daki politik dengeyi değiştiren bir parti, Ankara’daki politik iktidarı da değiştirir. Tersi de doğrudur, İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır. İstanbul’da seçim barajını aşan Türkiye barajını da aşar.
7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’nin ve CHP’nin oylarında belirgin bir düşüş yaşandı. Mart 2014 yılındaki Yerel Seçimlerde AKP’nin İstanbul’da yüzde 49,9 olan oy oranı Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 41’e düştü. Yani yüzde 8-9 civarında bir oy kaybına uğradı. İlk kez seçimlere girmesine rağmen politik dengeleri değiştirecek potansiyele sahip olduğunu gösteren HDP, İstanbul’da yüzde12,6 aldı. İstanbul’da kimin yerel iktidar olacağını belirleyen anahtar güç artık HDP’dir. HDP, Mart 2019 yerel seçimlerinde İstanbul’da belirleyici olacaktır
CHP neden oy kaybetti
CHP özellikle İstanbul’da oy oranlarını artırması gerekirken tersine çok ciddi oranda oy kaybetti. Bu durum kesinlikle bir tesadüf olmayıp CHP’deki toplumun farklı katmanlarıyla olan bağlarını koparan, onları küçümseyen, topluma gitmeyi bilmeyen, tersine toplumun kendilerine gelmesini bekleyen elit-çıkar ilişkilerine dayanan örgütlerin ve yöneticilerin varlığından kaynaklanıyor.
CHP’nin politik stratejisinde devletçi geleneğin ağır basması ve “Ben devletim” bakış açısının CHP’nin il ve belediye örgütlerine de önemli oranda hâkim olması, yerellerde halkı kucaklayan projelerin hemen hemen hiç üretilememesi, değişimi ve toplumsallaşmayı engelleyen faktörlerden birkaçıdır.
CHP’nin dayandığı toplumsal dinamikler değişmeye başladı. Kendisini devlet yerine koyan CHP’nin tabanındaki sosyoekonomik değişiminin mimarı hiç şüphesiz ki Deniz Baykal-Ali Topuz gibi kendisini devletin ve CHP’nin sahibi görenlerin ortaya koyduğu anlayıştır. Böylelikle toplumun alt katmanlarından koparak elitleşmeyi bir yaşam biçimi haline getiren CHP yöneticileri, Ankara’daki merkez binasında, parlamentoda veya zaman zaman TV kanallarında atacakları nutuklarla toplumu etkileyebileceklerini sandılar. Toplumun karşı karşıya olduğu sorunları analiz etme becerisini gösteremeyen devlet gibi bir kast sistemi kuran CHP’nin, değişim ve dönüşümün sürükleyicisi olan toplumsal dinamikleri kucaklaması imkânsız değil ama oldukça zor görünüyor.
Sistemle çelişkilerin nispeten keskin olduğu, “varoş” olarak ifade edilen yoksul emekçi kesimlerin oturduğu yerleşim alanlarında CHP’nin oy potansiyelinin son derece gerilediği, özellikle İslamcıların bu bölgelerde ciddi oranda örgütlendiğini söyleyebiliriz. Kişi başı gelirin 3 bin dolar civarında olduğu Bağcılar’ın belediye başkanlığını AKP, 23 bin doların üzerinde olduğu Bakırköy’ü ise CHP açık farkla kazandı. Öyle ki, emekçilerin, yoksulların yoğunluklu olarak yaşadığı İstanbul’un birkaç bölgesinde yüzde 10’nun, bazı bölgelerde ise yüzde 20’nin altında kalmıştır.
CHP belediyeleri AKP belediyelerinin kopyası
İstanbul’da CHP’nin kazandığı önemli belediyeler var. Ancak bunların belediyecilik anlayışı nedir? AKP’den farklı ne tür sosyal projelere sahiptirler? Alternatif sosyal demokrat belediyeciliği uyguladıkları bir model alanı var mı? Bu sorulara olumlu yanıt vermek oldukça zordur. Açıkça ifade etmek gerekirse, İstanbul gibi bir merkezde CHP’nin belediyecilik anlayışında bir başarı söz konusu değil. AKP belediyelerinin birer kopyası olmaktan öteye gidemediler. AKP gibi CHP belediyeleri de rant merkezleri olarak görüldü. Belediye başkanı olmak için milyonlara varan rüşvetlerin verildiği iddiaları halen gündemdedir. Rant merkezleri haline getirilen belediyelerde niteliksel olarak farklı hiçbir proje üretilmedi ve yaşama geçirilmedi. Küresel tekellerin özellikle CHP’nin elinde olan belediye bölgelerinde önemli rant alanları yarattıkları ve şehrin dokusunu bozdukları biliniyor. Gökyüzüne dikilen gökdelenlerin karşılığında verilen rüşvetler piyasaya çıkarsa sürpriz sayılmamalıdır.
İstanbul’u kazanmak ittifaktan geçer
İstanbul’u kazanmayanın Türkiye’de kazanması oldukça zordur. Ya da tersi, İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır. Özellikle yerellerde oluşturulacak ittifak AKP’nin birçok il ve ilçede yerel iktidarı kaybetmesinin önünü açacak gibi görünüyor. Anayasa Referandum sonuçlarında görüldüğü üzere Esenyurt, Zeytinburnu, Üsküdar, Şile, Sancaktepe, Küçükçekmece, Fatih, Eyüp, Beyoğlu, Bahçelievler gibi ilçelerde AKP’nin kaybetme olasılığı oldukça yüksek görünüyor.
CHP’nin ve AKP’nin kazanması ve kaybetmesi bütünüyle HDP’ye bağlıdır. HDP ile yapılacak ittifak İstanbul’daki yerel iktidar denklemini bütünüyle değiştirecektir. İstanbul’un yerel iktidar denkleminin değişmesi Ankara’daki iktidarın değişmesinin önemli bir adımı olacaktır. İttifakın biçimi, yöntemi ve içeriğinin nasıl olacağından bağımsız olarak HDP olmaksızın İstanbul’daki AKP iktidarının değişmesi oldukça zor görünüyor.
İstanbul’da “İç Kavga”nın nedeni
CHP’nin bugünkü il yönetimi, görülüyor ki bu sorunlara nispeten kafa yoruyor, bir çıkış yolu arıyor. AKP’nin iktidarına öncelikli olarak İstanbul yerel yönetimlerin kazanılmasıyla son verileceğini görüyor. Bu nedenle İstanbul’da seçimlerin kazanılması için klasik politikalar dışında bir kısım adımlar atılması gerektiğini görüyor.
İstanbul’da CHP açısından dikkat çeken birkaç önemli noktanın altını çizmekte yarar var. Bugünkü CHP İstanbul İl Yönetimi, CHP’nin yıllardır kastlaşmış ve toplumun sosyal katmanlarından kopmuş örgütsel yapısını dağıtmak, toplumun alt dinamikleriyle bütünleşmek için bir kısım adımlar atmaya başladı. Toplumun kanaat önderleriyle, sosyolojik dinamikleri oluşturan sivil toplum örgütleriyle düzenli ve kalıcı iletişimler kurmaya çalışarak kast ağını kırmaya çalışıyor. 15 Temmuz 2016 darbe girişimine karşı Taksim’de yüz binlerin katıldığı eylem, 16 Nisan 2017 Anayasa Referandumu’nda CHP İstanbul örgütünün toplumun alt katmanlarıyla buluşma çabası, bu yönde atılmış önemli bir adım olarak görülebilir. CHP il örgütü belki de ilk kez İstanbul’un bütün bölgelerine giden bir hareket planını uygulamaya koydu. Aynı şekilde “Adalet Yürüyüşü” eyleminde İstanbul Maltepe’de 2 milyonu aşkın insanın bir araya gelmesinde toplumun alt dinamikleriyle buluşma faaliyetinin bir parçası olarak değerlendirmek mümkün.
CHP’nin İl Yönetimi, İstanbul’u kazanmanın çok yönlü toplumsal ittifakların kurulmasıyla başarılabileceğine dikkat çekiyor. Örneğin, Kürtlerle ittifakın kurulması gerektiğini belirtiyor. CHP İstanbul İl Başkanı, HDP’nin Yoğurtçu Parkı’nda gerçekleştirdiği “Vicdan ve Adalet Nöbetini” ziyaret ettive Kürt sorunu çözülmeden toplumsal barışın olamayacağına vurgu yaptı. İstanbul’da HDP’nin yüzde 12,5 oyu hesaba katılmadan İstanbul’da yerel iktidarın kazanılamayacağının farkındadır.
CHP içerisinde İstanbul’da zamansız başlayan iktidar savaşının esası, CHP elitlerinin kendi gücünü yeniden pekiştirmek, hegemonyasını kurmak, özellikle Kürt toplumunun politik temsilcileriyle ittifakın kurulmasını engellemektir. İstanbul’da oluşturulacak doğrudan veya dolaylı ittifak sonucunda yerel iktidarın kazanılması, Ankara’daki iktidarın değişimi için örnek bir model olacaktır. CHP’yi devlet görenler, Kürtlerle olası bir ittifakı kurmak yerine iktidarı kaybetmeyi tercih etmektedirler.
Kılıçdaroğlu’nun gölgesi altında, İstanbul’da iç kriz çıkartanların tipik özellikleri şudur; ne toplumun alt dinamikleriyle bir iletişimleri ne de CHP’nin kendi toplumsal tabanı arasında etki güçleri var. Genel Merkez’deki gücü kullanarak etkin olmaya çalışanlar, esasen Kılıçdaroğlu’nun tasfiyesi için çok kapsamlı bir planı uygulamak istiyorlar. Operasyon kararı alan ekip İstanbul Kongresi’ni istediği gibi sonuçlandırırsa ve il yönetimine el koyarlarsa emin olun CHP’nin Olağan Kongresi’nde Kılıçdaroğlu tasfiye edilir.
İlginç olan bir başka nokta da CHP Parti Meclisi ve Merkez Yürütmesi’nde olup İstanbul’daki iç krizi yönetenlerin iktidarla ticari ilişki içinde olmaları, şirketleri vasıtasıyla AKP’li belediyelerde ihale almalarıdır. Bu da tesadüf olmasa gerek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun gidici olduğunu belirtirken bunu elindeki somut bir bilgiye dayanarak mı söyledi? Düşünmek gerek.
CHP içerisinde Kılıçdaroğlu’na karşı henüz herhangi bir rakip çıkmış değil, ancak çıkmayacağı anlamına gelmez. Kılıçdaroğlu’nun kaderini karşısında kimin aday olacağından çok Londra’daki ziyaretin sonucu belirleyecektir.