Soylu’ya yanıt veren Buldan, “Biz de kendisini bakan olarak görmüyoruz ve tanımıyoruz. Kabul etsen de etmesen de bu ülkede bize 10 milyon insan oy verdi, bizleri milletvekili seçti” dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Meclis’te grup toplantısında değerlendirmelerde bulundu. Yapacakları büyük kongre öncesi önemli bir toplantı gerçekleştirdiklerini dile getiren Buldan, “Evet, HDP’nin en çok konuşulduğu, tartışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Kriz siyasetiyle restore siyaseti arasına sıkıştırılmak istenen ülkeyi bu dar alandan çıkartıp, çözüm için toplumun hakikatleriyle buluşturan ve bunu umuda dönüştüren bir yerdeyiz. Özü de sözü de, duruşu da bir olan onurlu bir siyaseti dimdik ayakta tutuyoruz. Siyasetin, hukukun, toplumsal değerlerin dibe çekildiği bir dönemde, insanlık onurunu, hakça ve eşitçe bir yaşam hayalini zirvede tutmayı başaran bir siyasi mücadeleyi yürütüyoruz. HDP düşmediği ve düşürülemediği için umut da düşmüyor, düşürülemiyor. O yüzden tüm dertleri HDP’dir. HDP’yi denklem dışına tutma zihniyetidir” dedi.
‘Deniz’in hayali için çalışıyoruz’
HDP ile çok uğraşıldığını ve uğraşılmaya devam edildiğine dikkati çeken Buldan, şöyle devam etti: “Dünya diktatörlük tarihine geçecek eşi benzeri görülmemiş baskı ve hukuksuzlukları yaptılar, yapmaya devam ediyorlar. Neler yaptılar, darbe yaptılar, tutukladılar, yasakladılar, öldürdüler, işkence yaptılar, gözaltına aldılar, kumpas davaları açtılar tehditlerle kesmeye, bizleri susturmaya çalıştılar. Şimdi son olarak Saliha Aydeniz başta olmak üzere, jet hızıyla fezlekesini Meclise gönderdiler. Bu da bir kumpas dava olarak önümüzde durmaya devam ediyor.”
“Daha 4 gün önce Sevgili Deniz Poyraz’ın ölüm yıl dönümüydü” diyen Buldan, “Kendisini bir kez daha sevgiyle, saygıyla anıyorum. Denizler birken milyonlar olduğunu herkes görüyor. Sevgili Deniz bu ülkede senin hayallerini gerçekleştirmek için var gücümüzle çalışmaya bir kez daha söz veriyoruz” diye konuştu.
‘HDP’nin siyasi cesaretini kıramadılar’
İktidarın karşısında siyaset yürütemeyen, halka umut ve cesaret veremeyen, yalnızlaşmış bir HDP görmek istediğini dile getiren Buldan, şöyle devam etti: “7 Haziran’ların, 31 Mart’ların yarattığı büyük değişim umudunu toprağa gömmek istediler. Ama fena yanıldılar! Ne yaptılarsa başaramadılar! HDP’nin siyasi cesaretini ve halkımızın umudunu kıramadılar, kıramayacaklar! Kendi toplantılarında bile artık HDP konuşulduğunu duyuyoruz. ‘Halk HDP’yi dinliyor’ dedikleri artık her tarafta duyuluyor! HDP’nin ve halklarımızın mücadele kararlılığını doğru okuyamadılar. Siyasetimizi doğru anlayamadılar. Bizleri kendileriyle karıştırdılar! Halklara olan sözümüzün gücünü ve tarihsel mücadele deneyimlerinden süzülüp gelen direniş ve mücadele kararlılığımızı asla anlayamadılar, anlayamayacaklar. 8 Martları, Newrozları, 1 Mayısları doğru okuyamadılar, okuyamayacaklar.
Sonuç; HDP demokratik geleceğin kurucu öznesi olma gücünü daha da büyüttü, büyütmeye de devam edecek. Dünden daha güçlüyüz! Yarın bugünden çok daha güçlü olacağız. Bunun da altını çizmek istiyorum. Evet, fırtınalar çok sert esti. Ama bizi yıkmayı başaramadı. Çünkü HDP, kökleri derinlerde olan bir çınardır. Bunu her yerde söylüyoruz, bugün de söylemek istiyorum. Bu çınar geleceği filizlendirdi. Ve bu filizler şimdi boy vermeye başladı. Ülkenin her yerinde, her karış toprağında. Hep birlikte kazanacağımız büyük finale doğru hızla ve kararlı adımlarla ilerliyoruz. ‘Çözüm biziz, sözümüz var’ diyoruz.
‘Büyük denklemi HDP kuracaktır’
Kim hangi hesabı yaparsa yapsın, hangi denklemi kurmaya çalışırsa çalışsın, asıl büyük denklemi HDP ve umut olduğu milyonlar kuracaktır, bundan da hiç kimsenin şüphesi ve kaygısı olmasın. Büyük sorumluluk alan HDP’nin ortaya koyduğu temel hedefler ve sunduğu çözümler, 86 milyonun eşit ve ortak yaşamı için en güçlü seçenektir. HDP, ülkeyi çöküşten çıkaracak en güçlü yoldur. Evet, seçenek de yol da, çözüm de biziz, bugün Türkiye’de HDP’dir ve HDP’nin yürüttüğü mücadeledir. HDP’de kalmaya devam edin çağrısını yapıyorum. ‘HDP’yle daha güçlü yürümeye devam edin’ çağrısını yapıyorum. HDP mutlaka kazanır ve kazandırır! Bundan da hiç kimsenin şüphesi ve kaygısı olmasın.
AKP-MHP iktidar bloğu diyor ki; yüzyıldır halklara büyük acılar ve yıkımlar yaşatan inkârcı, imhacı ve tekçi sistem aynen devam etsin! Hedef ve amaçları, cumhuriyetin güçlü demokrasiyle, büyük barışla ve gerçek adaletle buluşmasını engellemektir! Parlamentodaki bizim dışımızdaki muhalefete bakıyoruz. Kriz ve çatışma üreten mevcut sistemi biraz restore edelim derdindeler, dökülen yerlere sıva yapalım, bir iki dekorasyonla durumu kurtaralım diyorlar. Biz de diyoruz ki; bu bina çürük! O binanın kolonları çöküyor. O bina yapılırken malzemeden çalındığının herkes farkında! Temeli sağlam atılmamış. Sizin neyle bu işi restore edeceğinizi anlamıyoruz. Şimdi bu inkâr ve restore siyasetleri topluma umut olabilir mi? Asla yapamaz çünkü binayı sağlam temeller üzerinde yeniden kurmadan, eşit hak temelli yeni bir toplumsal sözleşmeyi yapmadan yeni bir gelecek olmayacağını, olamayacağını herkes biliyor. Barış olmadan ortak geleceği nasıl kuracağız? Elbette bunu muhalefete sormak isterim.
‘Kürt meselesi yokmuş gibi davranıyorlar’
Bu ülkenin en temel meselelerinden biri barışın yokluğudur. Uzun bir süredir iktidarından muhalefete herkes bu ülkede bir Kürt meselesi yokmuş gibi davranmaya devam etmektedir. Ciddiyet ve samimiyet isteyen 100 yıllık bir meseleden, bir kördüğümden, uluslararası boyutları olan bir hakikatten söz ediyoruz. Bütün sorunlara kaynaklık eden bir sorunla yüzleşmekten kaçınan, çözme iradesi ve cesareti göstermeyenler, yaşanan acıların da çalınan geleceğin de sorumlusudurlar, sorumlusu olmaya da devam ederler.
‘İmralı tecridi neden var?’
Buradan bir kez daha sormak isterim. İmralı tecridi neden var? Bu soruya kimin cevap vereceğini kestirmek elbette ki zor. Buna ne iktidar ne bizim dışımızdaki muhalefet cevap veremiyor cevap verme basiretini gösteremiyor. İktidarın bekası tecrit uygulandığının herkes farkında olmalıdır. Çatışmalı süreci ve hukuksuzluk rejimini ayakta tutmak için İmralı tecridini hayata geçirdiklerini ve devam ettirdiklerini biliyoruz. 2015’te bitirdikleri çözüm sürecinin üzerine korkunç bir yolsuzluk ve hukuksuzluk düzeni kurduklarını her aşamada 2015’ten sonra bize gösterdiler, yaşattılar. İktidar bu düzenin bitmemesi için savaş politikalarında, çatışma ve güvenlikçi politikalarda ısrar ediyor.
Engellenen Gemlik yürüyüşümüz de çözümsüzlüğün yarattığı tüm yıkımların ve kayıpların bir an önce son bulması için başlatıldığını herkes biliyor. Tabi özellikle biri var ki, siz bu kumpasçıyı, albümlerinden, verdiği fotoğraflardan çok iyi tanıyor ve biliyorsunuz. Çok rahatsız olduğunun farkındayız. Çünkü çözüm ihtimalinden bile korkan bir kişiden bahsediyorum. Çözüm olursa talan imparatorlukları çökecek bunun farkındalar. Hemen yalanlara, iftiralara sarıldığını gördük. Kendi konumunu HDP’ye saldırarak sağlama almak istediğini biliyor ve görüyoruz.
‘Bakan olarak görmüyoruz ve tanımıyoruz’
Güya, bizleri milletvekili olarak görmediğini söyleyen bir zat var. Biz de kendisini bakan olarak görmüyoruz ve tanımıyoruz. Ne olacak peki? Sen istesen de istemesen beğensen de beğenmesen de kabul etsen de etmesen de bu ülkede bize 10 milyon insan oy verdi bizleri milletvekilli seçti parlamentoya gönderdi. Bir sonraki dönem daha güçlü kalabalık geleceğiz, bu da sana dert olsun. Buradan diyorum ki; bizim üzerimizden siyasi hesaplar yapmayı bırak! Asıl albümlerinin, suç ortaklığının, hukuksuzluklarının hesabını nasıl vereceksin şimdiden onu düşün! Ve şimdiden bunun hazırlıklarını yap. Çünkü artık zaman daralıyor!
Dün yine Van’ın Başkale ilçesine bağlı Xaşkan mahallesinde bir insanın gözaltına alınması sırasındaki görüntüleri tüm dünya ibretle izledi. Biz de büyük bir hayretle izledik. Peki şaşırdık mı şaşırmadık. İktidar bu yöntemle seçim kampanyasını başlattı. Halka silah doğrultan, dakikalarca havaya silah sıkan, kadınları darp eden bu vahşeti şiddetle kınıyoruz. Amaçlarının halkı korkutmak ve sindirmek olduğunu gayet iyi biliyoruz. Ama asıl bildiğimiz ve gördüğümüz şudur ki; bu iktidar ve onun şürekâsı tir tir titriyor ve korkuyor. Karşısına çıkamadığı halkın üzerine silahlı kolluk güçlerini salanlar bilmelidir ki, bu halka diz çöktüremedi, boyun eğmedi, hele Van halkı asla diz çökmedi çöktüremeyeceksiniz! Siz onları teslim alamayacaksınız! Siz onlara diz çöktüremeyeceksiniz boyun eğdiremeyeceksiniz. Silahlarla yürüttüğünüz seçim kampanyanız iktidarınızın da siyasetinizin de sonu olacaktır. Bunu da böyle bilin!
‘Milliyetçilik yarışına giren büyük kaybeder’
Evet, halkın ve demokratik siyasetin, demokratik kamuoyunun durduğu yer çözüm noktası iken, muhalefet ise halkın durduğu ve gösterdiği yerden meseleye yaklaşmamakta ısrar etmektedir. Diyalog ve müzakere ekseninde bir çözüm siyaseti üretmemek, her hukuksuzluğu dile getirirken mutlak tecrit hukuksuzluğuna ses çıkarmamak iktidarın değirmenine su taşımaktan öteye gitmez. Buradan seslenmek istiyorum, üç beş milliyetçi oy için Türkiye’nin bir yüz yılını daha mı heba etmek istiyorsunuz? Şunu açık ve net olarak söylüyorum. Her kim bu meseleye ciddiyetle yaklaşmaz, demokratik çözüm üretmez, ya da bu konu üzerinden milliyetçilik yarışına girerse çok büyük kaybeder. Her kim, bu meseleyi siyaseten araçsallaştırır, Kürt halkına seçmen gözüyle bakar, halkın iradesini ve taleplerini tanımaz ise büyük kaybeder. Geçmişte de aynı yöntemler denendi. Kürt halkına sadece seçmen gözüyle bakıldı, sadece seçimlerde hatırladılar. Geçmişte denen bu yöntemler tutmadı bugün de bu yöntemler tutmayacak.”
(GAZETE DUVAR)