uluslararası bds hareketi, 2005 yılında bir araya geldi. türkiye’de ise dört yıl sonra, özel bir konjonktürde 27 aralık 2009’da kuruluşunu ilan etti. emperyalist-kapitalist sistem içinde bir çatışma sürüyordu, 2000 sonrası finansal krizin etkileri dünyayı sarıyordu. birkaç yıl sonra arap baharı adıyla bölgeyi saracak olan isyanlar, mısır’da, tunus’ta uç veriyordu. halklar eşitlik, özgürlük talep ediyordu ve arap halkları arasında filistin’le dayanışma hareketleri güçleniyordu. türkiye muhalefeti ırak’ta savaşa hayır kampanyası deneyiminden geçmişti. farkında mıydık bilmiyorum ama gezi mayalanıyordu.
bir mücadele durağı olarak boykot hareketi
geçmiş yapıların yeni dönemin ihtiyaçlarına cevap veremediği görülüyordu, onları ıslah etmek yerine apartheid güney afrikası’nın boykot mücadelesinden ilham alan ve henüz birkaç yıl önce inşa edilmiş olan uluslararası bds hareketi türkiye için bir ilham kaynağı olmuştu. güney afrika’da boykot hareketi, başta uluslararası liman işçileri sendikası olmak üzere emek hareketiyle ilişki içindeydi; nitekim daha sonra güney afrikalı liman işçileri israil’e gidecek malları yüklemeyi reddetti. bugün limanlarda yapılan eylemlerde o dayanışmanın izi var.
israil 1967’de, 6 gün savaşında suriye sınırındaki golan tepelerini işgal etmişti. 2006’da ise, fhkc kurucularından corc habaş’ın, “6 gün savaşı’nın rövanşı” olarak tanımladığı 33 gün savaşında lübnan hizbullahı tarafından püskürtüldü. boykot hareketi bizlere, filistin’le toplumsal ve tarihsel gerçeklik üzerinden bir bağ kurma imkânını sağlamıştı. hareket, kuruluşunu israil’in filistin’e yönelik en büyük saldırılarından biri olan dökme kurşun operasyonu’nun yıldönümünde, 27 aralık’ta ilan etti.
küçük zaferler, büyük etkiler
bds hareketi türkiye’de filistin’le dayanışma konusunu hatırattan ve nutuktan kurtardı, önüne somut bir hedef ve bir strateji koydu. artık filistin’le dayanışma türkiyeli devrimciler için 6. filo’yu denize dökmüş olmanın onuru ve öncülleri saydıkları kadroların -dünyanın her yerinden devrimcilerle birlikte- savaştığı bir coğrafya olmanın ötesinde yeni amaçlar, görevler anlamına geliyor. bds hareketi aynı zamanda, özellikle türkiye’nin yayılmacı politikasıyla süslenen, hamasi nutukların etkisini tamamen ortadan kaldıramasa bile çok azalttı.
bds türkiye, bütün sol gruplarla, partilerle, sendikalarla, demokratik kitle örgütleriyle görüşerek, çoğunun imzasını verdiği, kapsayıcı bir süreçle kuruldu. ama o dönemde imza atanların önemli bir kısmının daha sonra genel olarak filistin mücadelesine hak ettiği önemi vermediğini söyleyebilirim. bu, koalisyon tipi örgütlenmelerin eksiklikleri, etkisizliği üzerine bir kere daha düşünmeyi sağladı. o imzalar o yapıların kitlesini bds eylemlerine taşımaya yetmedi, filistin’de olup bitenle ilgili bilgi edinmelerini, o bilgiyi kendi söylemlerinin parçası haline getirmelerini de sağlamadı.
oysa somut hedefler vardı: israil heronlarının kürt halkına karşı kullanıldığını gündemleştirdi, bmc’nin bir israil kökenli bir şirket olan carmor’la ortaklığı, diyanet’in, her nedense hac ve umre yolculuklarına kudüs ziyaretini eklemesi ve bu şekilde israil’e bir kazanç kapısını açması, kültürel ve akademik boykotun anlamı, etkisi ve kapsamı gibi konularda çalışma yaptık. zaman zaman dosyalarımızla meclis’in kapısını da çaldık ama karşılık bulamadık.
bu noktada, 2010 yılındaki mavi marmara’yı anmak gerekiyor; bu süreçte ortaya çıkan sorulara etkili karşılıklar üretebildik.
bds’nin somut talepleri farklı siyasal kesimlerde karşılık buldu, ortak mücadeleyi bütün sorunlara ve çelişkilere rağmen mümkün kıldı.
şunu hatırlatmak istiyorum. dayanışma ve boykot hareketleri direnişin karşılığı değildir, kendilerini onun yerine koymaz. direniş, işgali geriletmekten öte, rızasıyla işgalciye güç veren vatandaşlar üzerinde caydırıcı oluyor. nitekim, 7 ekim 2023’ten sonra, birçok yerleşimci geçmişte ya da halen vatandaşı olduğu avrupa ülkelerine göçtü. aynı şekilde, israil vatandaşları, rehin alınmış olan ve bir kısmı işgalin saldırıları sırasında hayatını kaybeden yakınlarının evlerine dönmelerini sağlayacak bir ateşkesi savunmak için gösteriler düzenliyor. vicdanla değil, ihtiyaçlarıyla hareket ediyorlar ki maddecilik bize bunun mümkün ve gerçekçi olduğunu göstermez mi?
tarihin çok önemli bir zamanı
bds türkiye’nin 15. yılı filistin’in tarihinde çok özel bir âna denk geldi. dünyanın en büyük açık hava hapishanesi olan gazze’nin kapılarını açan aksa tufanı’nın ardından gelen soykırım sürecinde 50 bine yakın filistinli şehit oldu. işgal, iddia ettiği gibi sadece direniş savaşçılarını değil, soykırımı sonuçlandırabilmek için çocukları ve kadınları da hedef aldı.[1] yerinden edilmeye karşı koyan, katledilme riskine rağmen toprağını terk etmeyen, adlarını bilemediğimiz gazzeliler birer kahraman. bir de adlarını bildiğimiz direnişin kahramanları var; çocuklarının ve torunlarının ölüm haberi karşısında “benim çocuklarım başka çocuklardan daha değerli değil” diyen ismail haniye, arkadaşlarının “şehitlerin efendisi” olarak andığı hasan nasrallah, zamanımızın bir azizi olarak can veren yahya sinvar. sadece onlar da değil; dünyanın “eğer ben ölmeliysem, sen yaşamalısın, benim hikâyemi anlatmak için…” diye başlayan dizeleriyle tanıdığı, hedef olduğunu bilmesine rağmen yurdunu, öğrencilerini terk etmeyen, “ben bir akademisyenim, evimde ancak markör var ama o markörü kapıma gelen işgal askerine fırlatmaktan geri durmam” diyen ve kaldığı daireyi hedef alan bir hava saldırısında şehit olan rifat el-arir…[2]
ve tabii, israil’in en büyük silah üreticilerinden olan elbit systems’in ingiltere’deki tesisine düzenli olarak protesto baskınları düzenleyen, yol arkadaşlarımız; bds eylemcileri. özellikle almanya’da polisin vahşi şiddetine rağmen sokakları boş bırakmayan filistin’le dayanışma eylemcileri.
şunun altını çizmek istiyorum; dünyanın en büyük emperyalist güçlerinin desteğine sahip olan ve bir baskı aracı olarak devlet olmanın temel kriterlerini dahi karşılamayan yerleşimci sömürgeci bir oluşum olan israil karşısında, dünyanın sokaklarını dolduran halkların dayanışması anlamında, filistin 21. yüzyılın vietnam’ıdır. bds hareketi, bu insanlara israil’in tecridine hizmet eden, direnişe destek verecek bir strateji sağladı. sadece israil değil, fransa, almanya, abd, britanya gibi ülkelerde faaliyetlerinin yasaklanması sebepsiz değil.
ama filistin halkıyla ve filistin direnişiyle dayanışma bundan ibaret değil, bundan ibaret olmadı, yemen’den atılan ve tel aviv’de panik yaratan füzeler de bu dayanışmanın bir parçası. ancak özellikle suriye’deki son gelişmelerle birlikte, filistin direnişinin en önemli dayanağı olan ve direniş ekseni de denen güçler topluluğu eski gücünden uzak. bu koşullarda yeni mücadele araç ve biçimleri üretmek gerekiyor.
yeni bir yol bulacağız
aksa tufanı’nın hangi sonuçları getireceğini, bölgedeki güç dengelerini hangi yönde değiştireceğini değerlendirmek için henüz erken. ama dünyayı doğru sınırlar boyunca böldüğünü söyleyebiliriz. büyük bir güç eşitsizliği koşullarında çok ağır bir insani bedelle soykırıma direnen filistin’in yanında olmak yakın ya da uzak bir başka coğrafyadaki savaşta bir tarafa sempati duymanın, bir tarafı haklı bulmanın, desteklemenin ötesine geçerek her yerde, en çok da emperyalist merkezlerde dayanışmanın anlamını kendi egemenleriyle karşı karşıya gelmekle örtüştürüyor. kuzey amerika’da ya da avrupa üniversitelerinde filistin eylemleri bds taleplerini yükseltirken, soykırım ordusuna silah sevkiyatına ya da soykırımın araştırma-geliştirme ya da aklama bürosu gibi çalışan siyonist akademiyle ilişkilere son verilmesini talep ederken yalnızca güncel ve tarihsel olarak var oluşu emperyalizme bağlı olan israil devletini değil, emperyalist devletlerin filistin’deki yerleşimci sömürgecilikle yapısal bağlarını görünür kıldı, kendi devletlerinin temel çıkarlarını karşısına aldı, kendi toplumlarının varoluşunu sorgulamaya açtı. burjuva demokratik mitlerin çökmesini göze alan, daha önce örneği görülmemiş bir devlet şiddetiyle karşılaşmalarını bununla birlikte düşünmeli.
türkiye’de de aksa tufanı’nın hemen arkasından farklı kesimlerde farklı temaları öne çıkararak büyüyen tepkiler kınama, lanetleme boyutunu aşarak kısa sürede türkiye cumhuriyeti’nin işgal devletiyle arasındaki tarihsel ve güncel bağları odağa aldı. “hamaseti bırak, ilişkiyi kes/vanaları kapat/gemileri durdur…” sloganlarıyla bds talepleri tüm protestoların diline aktarıldı.
yaşadığımız son on üç ay israil oluşumunun karakteri konusundaki tartışmaları bir kenara itti. netanyahu yönetiminde sürdürülen soykırımın siyonizmin bir kanadından kaynaklanan bir sapmayı değil siyonizmin doğasını ve tarihsel programını yansıttığını, nihai olarak soykırımı içermeyen bir siyonist proje ya da siyonist projeden ayırt edilebilecek bir israil olmadığını, tereddütleri olanlar da günü gününe tanık olarak gördü.
muhtemel bir ateşkesten sonra
son gelişmelerin ortaya çıkardığı konjonktür daha önce defalarca gündeme gelip boşa çıkan ateşkes girişimlerinin bu kez gerçekleşmesi sonucunu verirse, filistin halkının direnişi daha önce olduğu gibi etkili ve elverişli olan her araçla sürdürülecek ama bütün dünyanın gözü önünde, emperyalizmin açık desteğiyle sürdürülen soykırım en azından son bir yılda tanık olduğumuz biçimiyle son bulmuş olacak. bir soykırım yaşanmış ya da soykırıma tanıklık edilmişse başka her şeyin ona kıyasla normal görünmesini anlamak zor değil. önümüzdeki dönemde bu insani refleksin işgalci, sömürgeci, ayrımcı, yayılmacı karakteri “soykırımdan sonra” da değişmeyecek olan israil devletinin “normalleştirilmesi”ne razı olmaya dönüşmemesi için özel bir çaba göstermemiz gerekiyor.
yazıyı direniş gruplarının ortak sözleriyle bitirmek istiyorum.
şehitlere şan, yaralılara şifa, esirlere özgürlük, halka zafer.
filistin direnişinin şehitleri bizim de tarihimiz. ateşkes olsun olmasın filistin halkının yaralarına şifa olmak borcumuz, korkunç muamelelere maruz kalan ve bir kısmı içeride can veren esirlerin özgürlüğü, mücadele gelenekleri arasında esir değiş tokuşu bulunan ve çok yakın bir geçmişte kaşık direnişi’ni hayata geçirmiş olan filistin halkı için çok önemli. halkın, halkların zaferi hepimizin hakkı.
o yüzden, filistin nehirden denize özgür olana dek, direniş, dayanışma, boykot.
Dipnotlar:
[1] filistin feminist kolektifi kadınların ve çocukların öldürülmesini bir etnik temizlik tekniği olarak tanımlıyor.
[2] gazze cevap veriyor adlı kitabı türkçe yayımlandı.
* bu yazıyı kalemle alırken ali ergin demirhan ve harun turgan’ın bds’nin kuruluş yıldönümü etkinliğinde yaptığı konuşmalardan yararlandım.