Uzun yıllar Mersin Üniversitesi’nde İşletme Bölümü Muhasebe-Finansman Ana Bilim Dalı’nda profesör olarak çalışan fakat 2017 yılında KHK ile üniversiteden ihraç edilen Ayşe Gül Yılgör’le Rimmen Kadın Kooperatifi özelinde kadın emeği ve afet döneminden sonra kadın dayanışmasının önemi hakkında konuştuk. Yılgör, akademisyen arkadaşları ile Kültürhane isimli kütüphane-kültür sanat ortamı ve kafeyi hep birlikte kurduktan sonra Mersin’de SOLİNOVA Kadın Kooperatifi’nin Kurucu Başkanı olarak 4 yıl faaliyet göstermiş. 2023 yılındaki depremlerden sonra kurulan RİMMEN Kadın Kooperatifi’nin ise kuruluşundan beri içinde yer alıyor ve halen Rimmen Kadın Kooperatifi’nin ortaklarından birisi.
Umuyorum ki bu röportaj, dünyanın her yerindeki kadınların -özellikle de afet dönemlerindeki- feminist dayanışmasına içeriden bir bakış sağlayarak Rimmen Kadınları’nın tecrübe ve ihtiyaçlarına ses olmayı başarır.
Röportaj: Elifsena Biroğlu
Rimmen Kadın Kooperatifi’nin kuruluş hikayesinden bahsedebilir misiniz?
Rimmen Kadın Kooperatifi, Hatay Depremi sonrasında inanılmaz çalışmalar yapan Deprem Dayanışma Derneği’nin faaliyetlerinden doğdu. Deprem Dayanışma Derneği, yardımların dağıtılması, kadın ve çocuk etkinlikleri, söyleşiler, hukuki ve tıbbi destek vb. çalışmaları yürütmüşler aylarca. Bu dönemde çokça kadınla iletişim kurmuşlar. Bu kadınlar gelir elde etmek, istihdam olanağı bulmak, ev üretimlerini gelir sağlayıcı faaliyetlere dönüştürmek ve Hatay’ın yeniden inşasına katkıda bulunabilmek arzularını dile getirmişler. Bu noktada çok sayıda kadın tartışmalar yürüttük ve en iyi örgütlenme modelinin kadın kooperatifi olacağına karar verdik. Böylece Rimmen Kadın Kooperatifi doğdu. Nar gibi bereketli olsun, nar taneleri gibi ayrı ayrı da güzel ama bir araya gelince güzelliği artsın, Hatay’ın mozaikleri gibi tüm farklılıkları kendi içinde kaynaşsın, birbirine güç katsın dileklerimizle kooperatifimizi kurduk.
Çok anlamlı bir kuruluş amacı ve hikayesinden bahsettiniz. Peki kooperatifin bünyesinde hangi kadınlar hangi bölgelerde yer alıyor?
Rimmen Kadın Kooperatifi; Samandağ, Defne ve Serinyol’da örgütleniyor. Çoğunlukla bu bölgelerde yaşayan ya da deprem sonrasında buradaki yakınlarının yanına gelen, çadır kentlerde veya konteynerlerle oluşturulmuş yaşam alanlarında kalan kadınlarla ilişkileniyoruz. Çok değişik yaş gruplarından, kimisi ev kadını, kimisi eğitim görmüş ama çalışma olanağı bulamamış kadınlar… Çoğunlukla evliler ve bakmakla sorumlu oldukları çocukları var. Ama her birinin tek bir ortak yanı var; hepsi çok becerikli, çok çalışkan ve üretme hevesi ile dopdolu.
Fotoğraflar: Hilal Bakı
Rimmen Kadın Kooperatifi olarak neler üretiyorsunuz? Sizde hangi ürünleri bulabiliriz?
Kooperatifi kurarken “kendiliğindenci olmasın, biraz da olsa planlama yaparak, hedeflerimizi, örgütlenme modelimizi ve faaliyet alanlarımızı belirleyerek başlayalım” dedik. Faaliyet alanlarımızı geleneksel Hatay gıda ürünleri ve bunlardan türetilen farklı gıdalar, geleneksel Hatay Sabunu ve geliştirilmiş yeni ürünler, dikiş-nakış, halı dokumacılığı olarak belirledik. Mor Tır’ımızla perakende gıda satışı ve küçük bir kafe işletmeciliği olarak belirledik.
Peki şimdilerde süreklileştirebildiğiniz üretimleriniz neler?
Maalesef sadece dikiş-nakış alanında sipariş alabiliyoruz ve bu siparişleri zamanında teslim edebiliyoruz. Bu faaliyetlerden 40-45 arası kadın arkadaşımız az veya çok bir gelir elde ediyorlar, dikiş nakış bilgilerini geliştiriyorlar, kolektif karar verme pratikleri yapıyorlar. Diğer alanlarda henüz sürekli faaliyete geçemedik, sabun için özel makine yaptırdık, altyapı v.b. ve eğitimleri tamamlıyoruz, sonbaharda üretime başlayacağız.
Üretim konusunda karşılaştığınız aksilikler/zorluklar oluyor mu?
Bazı zorluklarla karşılaşıyoruz. Örneğin; mutfak atölyemiz için destek sağladığımız STK, 10 aydır satın alma yapamadı, Mor Tır için sadece bir yer göstermesini istediğimiz yerel yönetimler henüz olumlu bir cevap vermedi. Halı dokumacılığı için Halk Eğitim ile eğitim protokolü imzalanamadı. Bu yüzden şimdilik sadece dikiş-nakış atölyemiz düzenli çalışıyor; zaman zaman da partiler halinde belirli gıda ürünleri üretimi yapıyoruz.
Kooperatif amaçlarınıza ve yaptıklarınıza bakınca Hatay’ın kültürel belleğinin de bir taşıyıcısı olduğunuz anlaşılıyor…
Evet, Hatay’ın kültürel belleğinin bir taşıyıcısı olmayı hedefliyoruz. Kültürlerin uyumlu bileşimini yansıtan gıda ürünlerinin, yemeklerin unutulmamasını, bu ürünler/malzemeler kullanılarak günümüzde tercih edilen beslenme trendlerine hitap eden ürünlere dönüştürülmesini istiyoruz.
Kadim kültürün çok kıymetli bir bileşeni olan defne ve zeytinyağı sabunlarımızı standartlaştırılmış ve çok sayıda üretilebilir bir hale getirmeyi, geleneksel sabunu, bölgeyi yansıtacak şekilde narenciye, kekik vb. güzel kokulu bitkilerle çeşitlendirmeyi hayal ediyoruz. Sabun üretimini uluslararası standartlara uygun hale getirmeyi hedefliyoruz. Çünkü sabun üretim atölyemizi Ticaret Bakanlığı desteğinin yanı sıra İtalyan Kooperatifler Birliği’nin de desteğiyle kuruyoruz.
Rimmen’in sabunlarının İtalya’da tüketim kooperatiflerinin raflarında görebilirsek Hatay insanı ile İtalyan dostlarımız arasında, insani ve kültürel çok kuvvetli bir köprü oluşturabiliriz. Aynı zamanda Hatay, bitkisel örücülüğün birbirinden güzel örneklerini sunuyor, her biri el emeği, göz nuru ile yapılan bu ürünler de unutulmasın, yaratıcı ürün geliştirme çalışmaları yapılsın ve yurt içinde ve yurt dışında tüketicilere ulaşsın istiyoruz. Hatay öyle bitip tükenmez bir kültürel yapıya sahip ki, bizi “onu da yapalım, bunu da yapalım” şeklinde heveslendiriyor. Biliyoruz; küçük ölçekli, sınırlı bütçeli kadın kooperatifçiliği bu kadar çok alana dağılmayı kaldıramaz. Akıl bunu söylüyor ama gönül de bambaşka şeyler istiyor.
Tüm bu anlattıklarınızı değerlendirdiğimde, Rimmen’in kuvvetli bir feminist dayanışma alanı da olduğunu gözlemliyorum. Sizce afet sonrası dönemde feminist dayanışmanın önemi nedir?
Feminist dayanışma her zaman çok önemli ama afet zamanlarında bambaşka bir önem kazanıyor. Bazen o çok büyük-çok yaygın felaketin içinde kadın olarak yaşanan özel zorluklar gözden kaçabiliyor. İşte o zaman feminist bakış ve feminist dayanışma devreye giriyor. Hatay depremi sırasında da feminist örgütler ve feminist bireyler ilk günlerin yaralarının sarılmasından bugüne kadar çok önemli katkılar sundular. Hijyen malzemeleri, ped vb. fiziksel ihtiyaçların karşılanmasına destek oldular, kadınlara özgü güvenlik sorunlarına -yardım dağıtım noktalarına ulaşırken veya çadır veya konteyner kentlerde gece tuvalete kalkarken karşılaşılabilen taciz tehlikesi- dikkat çektiler, kadın sağlığı ve deprem sonrası hukuki haklar konularında bilgilendirici çalışmalar yaptılar. Tüm bunlar o zor günlerde gücümüzü artırdı. Destekleri eğitimlerle, ortak çalışmalarla, sosyal faaliyetlerle azalmaksızın sürüyor. Kooperatif olarak bize de “Mor Tır” dediğimiz şahane bir seyyar mutfak hibe ettiler, yukarıda da belirttiğim gibi, bunu çalışır hale getirecek tüm kaynaklara sahibiz ama Mor Tır’ımızın yerleştirilebileceği bir yerimiz yok. Belki bu röportaj vesilesi ile Defne Belediye Başkanı’mız konudan haberdar olur ve bize destek verir.
Mor Tır, Fotoğraf: Cansel Aslan
Rimmen Kadın Kooperatifi bünyesinde yer alan kadınların afet sonrasındaki durumları hakkındaki gözlemleriniz nelerdi? Kadınlar bu kolektif emekte neler hissediyor?
Rimmen Kadın Kooperatifi içinde kadınlar ürünlerini satarak veya kolektif üretim sürecine katılarak gelir elde ediyorlar. Sosyalleşme ortamı buluyorlar, sohbet ediyorlar, dertleşiyorlar. Dikiş, nakış, halı dokuma vb. meslek olabilecek bilgi ve eğitimler alabiliyorlar. İçinde yer aldıkları üretim alanına ilişkin karar alma süreçlerine katılıyorlar, kolektif davranma ve karar alma becerileri ve pratikleri gelişiyor. Konuştuğumuz kooperatif ortakları ve henüz ortak olmamakla birlikte kooperatif faaliyetlerine katılan kadınlar bunu o kadar açık ifade ediyorlar ki…
Çocuğunun okul ihtiyaçlarını aldığını, bir başka şehirde okuyan çocuğuna harçlık gönderdiğini söyleyen kadınlar var. Üretim atölyesine gelmek için sabahı sabırsızlıkla beklediğini söyleyenler de… Daha önce hiçbir yerde çalışmasına izin vermeyen kocasının sabah kooperatife gitmesi için kendisini uyandırdığını; “işe yarama duygusu”nun depremin yıkıcı etkisini azalttığını, kendisini daha öz güvenli hissettiğini söyleyenler de…
Bundan sonraki süreçte “Rimmen Kadınları” neler yapacak, neler üretecekler?
Atölyelerimizi işler hale getirmemizle birlikte mevsimine uygun malzemelerle paketlenebilir, raf örü uzun ürünler üretecekler: zeytin, zeytinyağı, turunç reçeli, ceviz reçeli, salça, zahter vb. gibi… Gıda ürünleri geliştirme eğitimleri, uzmanlarla ortak çalışmalar sonucu yeni ürünler geliştirecekler; mis kokulu, güzel görünümlü sabunlar yapacaklar. Halılar-kilimler dokuyacaklar. Buğday sapı gibi doğal hammaddelerle sepetler, dekoratif ürünler geliştirecekler. Bunları Türkiye’nin dört bir yanına ulaştırabilmek için pazarlama, adil fiyatlar belirleyebilmek için maliyet hesaplama-fiyatlama eğitimleri alacaklar ve bu işleri belirli bir zaman sonra kendileri yapabilecekler. Birbirinin fikrine ve emeğine saygı göstererek, iletişimin şiddetsiz ve şeffaf biçimini kullanarak, ben dilini biz diline dönüştürerek, çalışmayı ve üretmeyi keyifli bir uğraşa dönüştürerek kadın kooperatifçiliğinin güzel bir örneğini sunacaklar.
Tüm paylaşımlarınız için ve kadınlara böyle bir alan açtığınız için çok teşekkürler.
Kendimizi ifade fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederiz.
SH’nin notu: Kadın kooperatifi RİMMEN adını Arapça nar kelimesinden almış. NEHNA ise “Antakyalı Ortodokslar, Antakyalı Rum Ortodokslar, Arapça konuşan Rum Ortodokslar, Arap Ortodokslar, Arap Dilli Doğu Ortodoksları, Nasrani, Mesihi gibi farklı isimler ile anılan, adı tam olarak konamamış bir toplumun mirasçıları olarak bir araya gelmiş” kişilerin yayımladığı bir dergi ve internet sitesi. Nehna Arapça’da “Biz” demek. Bu kelimenin Nıhne şeklindeki telaffuzu da yaygındır.