“Yıllarca emek verdikleri eğitim hayatları sonucu mezun olan ve bunun sonunda aylarca güvenlik soruşturmalarının tamamlanmasını bekleyen hekimler, resmi ve usule uygun bir tebligat bile yapma gereği duymayan Bakanlığın ‘adi posta’ ile adreslerine yolladığı bir kağıt ile atamalarının yapılamayacağı haberini almış oluyorlar.”
Bir Atanamayan Hekim
Hürriyet’in 12.04.18 tarihli sayısında yayınlanan habere göre AKP’li doktor vekillerin dikkatini çekmesi sonucu ataması yapılmayan doktorların durumu Cumhurbaşkanı’na aktarılmış.[1] Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Nasıl yani zorunlu hizmetlerini yapmayınca doktor olamıyorlar mı? Hem de bu kadar zor eğitimin ardından, bu sorunu çözün” şeklinde tepki vermiş. Bunun üzerine konu ile ilgili Sağlık Bakanlığı’nın ilgili komisyonu bir daha toplanma gereği duymuş ve halihazırda atama bekleyen 900 doktorun atama aşamasına geldiğini ve 100 doktorun da güvenlik soruşturması sonucunun yeniden değerlendirileceğini açıklamış.
En son 2017 Kasım ayında çok yakın bir zamanda güvenlik soruşturmalarının tamamlanacağı müjdesini veren[2] ve bunu daha sonraki aylarda sürekli tekrarlayan sağlık bakanı Ahmet Demircan ise konuyla ilgili “Atamaları geciken doktorlarla ilgili gerekli çalışmaları yaptık. Komisyonumuz bu konuda hakkâniyetle çalışıyor. Güvenlik soruşturmalarının gecikmesinden kaynaklanan sorunlar vardı. Bu konuda gerekli adımları atıyoruz, merak etmeyin” açıklamasını yapmış.
2016 yılından bu yana geçen zamana ve mağdur edilen binlerce hekime rağmen, bu durumun iktidardaki doktor milletvekillerinin dikkatini yeni çekmesi ve görüldüğü kadarıyla konu hakkındaki yetersiz bilgileri yüzünden bu yazıyı yazma gereği duyduk. Ayrıca ataması iptal edilen doktorların durumlarının devletin en üst kademesinde gündem olmasının sebebinin yine bu hekimlerin aylardır sürdürdüğü mücadelenin bir sonucu olduğunun farkındayız.
Doktorların atan(a)maması yeni bir mesele mi?
OHAL sonrası memur alımına getirilen “güvenlik ve arşiv araştırması yapılmış olmak” şartı yüzünden güvenlik soruşturmalarının sonuçlanmasını bekleyen ve atamaları iptal edilen hekimlerin durumları yeni bir mesele değil.
20 Ekim 2016 tarihinde ilan edilen 71. Devlet Hizmet Yükümlülüğü Kurası ilanından itibaren atamaya giren her hekim güvenlik soruşturmalarının muhatabı oldu. Sağlık Bakanlığı yetkililerinin yaptığı açıklamalara göre 200’ün üzerinde hekim, hekimlerin bizzat meslek örgütleri Türk Tabipler Birliği’ne verdikleri sayıya göre 192 hekim şu ana kadar mezuniyet sonrası zorunlu olarak dahil oldukları Devlet Hizmet Yükümlülüğü atamalarından olumsuz sonuç aldılar ve kamuda çalışma hakları ellerinden alındı.
Doktorların atamaları neden iptal ediliyor?
Güvenlik ve arşiv araştırması sonucu atamaları iptal edilen hekimlerden Bakanlığa dava açan ve ilerleme kaydedebilen bir avuç hekim dışında neden kamuda hekimlik yapamadıklarını hekimlerin kendileri de bilmiyor. Yıllarca emek verdikleri eğitim hayatları sonucu mezun olan ve bunun sonunda aylarca güvenlik soruşturmalarının tamamlanmasını bekleyen hekimler, resmi ve usule uygun bir tebligat bile yapma gereği duymayan Bakanlığın “adi posta” ile adreslerine yolladığı bir kağıt ile atamalarının yapılamayacağı haberini almış oluyorlar. Adreslerine yollanan mektuplarda tam olarak şu açıklama yapılıyor: “7x nci dönem Devlet Hizmeti Yükümlülüğü kurası sonucu yerleşmiş olduğunuz …… Devlet Hastanesine; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48’inci maddesinin birinci fıkrasının (A) bendindeki atama şartlarını taşımadığınız anlaşıldığından, atamanız yapılamamıştır.”[3] Evet, Sağlık Bakanlığı atamasını iptal ettiği hiçbir hekime somut bir gerekçe sunma gereği duymuyor. Yıllarca verilen emeğin karşılığı olarak da elinize geçen tek şey adresinize adi posta ile yollanan bir mektup oluyor. Ayrıca şu ana kadar atamalarının iptaline dair Sağlık Bakanlığı’na dava açan hiçbir hekim olumlu bir netice almış değil.
‘Nasıl yani zorunlu hizmetlerini yapmayınca doktor olamıyorlar mı?’
Böyle yetkili bir ağızdan konuya dair şaşkınlığı açık eden böyle bir soruyu başka bir şekilde sormak haddimize değil! Cevabına gelirsek; hayır doktor oluyorlar. Zorunlu hizmetlerini yapmadıkları için özel hastanelerde çalışma hakkı yasal olarak bulunmayan hekimlerin, atamaları iptal edildiği gerekçesi ile devlet hizmet yükümlülüklerinin kaldırılması için Bakanlığa dilekçe vermeleri gerekiyor. Ancak son komisyon kararları ile atamaları iptal edilen hekimler dilekçelerine cevap alamıyorlar ve Sağlık Bakanlığı’nda herhangi bir muhatap bulamıyorlar. İşte bu arkadaşların gerçekten hiçbir şekilde doktorluk yapma hakkı bulunmuyor.
Özel hastanelerde çalışmak için devlet hizmet yükümlülüklerini kaldırtmayı başaran hekimler için ise durum pek iç açıcı değil. Başvurdukları her özel hastaneden “Neden zorunlu hizmetini yapmadın?”, “Devlet sende ne problem buldu da atamanı iptal etti?” gibi sorulardan “HDP üyesi olduğun için ataman iptal olmuş olabilir mi?”, “Savcılıktan herhangi bir terör örgütü ile ilişkin olmadığına dair bir kağıt alabilir misin?”e kadar varan absürt sorulara muhatap olmak zorunda kalabiliyorlar. Yani özel sektörde çalışmaya yönelen genç hekimler, diğer meslektaşlarına göre hem daha tecrübesiz oldukları hem de güvenlik soruşturması sonucu damgalandıkları için fiili olarak özel sektörde de çalışma şansını nadiren bulabiliyorlar.
Bir de TUS meselesi var!
Kimseye açıklanmayan çok gizli bazı gerekçeler ile kamuda çalışma hakları ellerinden alınan genç hekimlerin çilesi maalesef bununla da bitmiyor. Dünyanın en zor sınavlarından biri olarak bilinen Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) sonucu çeşitli ihtisas alanlarına yerleşen hekimler eğitimlerine de başlayamıyorlar. Çünkü asistanlık eğitimleri boyunca memur statüsünde olacak hekimler tekrar güvenlik soruşturmasına girmek zorunda kalıyor. Bir kez daha aylarca güvenlik soruşturması bekliyorlar. Bu süreç sonunda da TUS ile kazandıkları bölümlere yerleşip uzmanlık eğitimini alma hakları gasp ediliyor.
Genç hekimler yurtdışına gitmeye yöneliyorlar
Çalışma ve eğitim hakkı elinden alınan birçok hekim yüzünü yurtdışına dönmüş durumda. Çünkü ülkemizde olmasa da, birçok ülkede doktorluk hâlâ değer gören bir meslek. Yıllardır toplum olarak beyin göçünü nasıl engelleriz diye düşünürken, maalesef devlet yetkilileri eğitim hayatlarında ülkenin en başarılıları olmayı başarmış yeni mezun genç hekimleri kendi eliyle yurtdışına gitmeye teşvik ediyor.
Ataması yapılmayan hekimler mücadele ediyor
Bu kadar haksızlığın, hukuksuzluğun olduğu bir ortamda mutlaka direnenler de olacaktır. Her ne kadar iktidardaki doktor milletvekillerinin dikkatini yeni çekmiş olsa da genç hekimler aylardır seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Seslerini duyurmaya gönüllü tüm kanalları kullanarak içinde bulundukları durumu anlatıp, hizmet etmekten alıkonuldukları toplumdan destek bekliyorlar.
Güvenlik soruşturması sonucu atamaları iptal edilen ve OHAL sonrası KHK’ler ile hukuksuzca kamudan ihraç edilen genç hekimler 3 Mart 2018 tarihinde Türk Tabipler Birliği’nde “Genç Hekimler Eğitim ve Çalışma Hakları için Buluşuyor” adında bir çalıştay düzenlediler. Çalıştay sonunda Türk Tabipler Birliği bünyesinde sürecin takip edilmesi amacıyla “Genç Hekimler Çalışma Grubu” oluşturuldu. Birçok ilden gelen onlarca hekimin kendi süreçlerini anlattığı ve bir mücadele programı oluşturmaya çalıştığı çalıştayın sonuç bildirgesine buradan ulaşabilirsiniz:
http://www.ttb.org.tr/userfiles/files/Calistay-2018-Genc%20hekim-Rapor-3%20Mart-son.pdf
Genç hekimlerin seslerini duyurması sonucu Türk Tabipler Birliği (TTB) ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) gibi meslek örgütlerinin ana talepleri arasına “sağlık alanında güvenlik soruşturmalarının kaldırılması ve hekimlerin görevlerine iade edilmesi” de girmiş oldu.
Yetkililer gözlerini ne kadar kapamaya çalışırlarsa çalışsınlar, genç hekimlerin çalışma ve eğitim hakları için verdikleri meşru mücadele daha görünür olmaya devam ediyor.
Hürriyet’ te yayınlanan haberden anlaşıldığı kadarıyla atamaları iptal edilen genç hekimler devletin en üst kademesi tarafından muhatap alınmış durumda. Talimat sonucu olsa da genç hekimler nezdinde yaşatılan hukuksuzlukların sona erdirilmesi bir lütuf sonucu değil, zaten hak edilmiş bir hakkın verilen mücadele sonunda geri kazanılması ile olacaktır.
[2] https://www.medimagazin.com.tr/guncel/genel/tr-saglik-calisanlarinin-guvenlik-sorusturmasi-ne-zaman-bitecek-11-681-75283.html
[3] Atamaların iptaline gerekçe gösterilen “657 sayılı Devlet Memuları Kanunun 48. Maddesinin birinci fıkrasının (A) bendindeki atama şartları:
Madde 48 – (Değişik: 12/5/1982 – 2670/14 md.) Devlet memurluğuna alınacaklarda aşağıdaki genel ve özel şartlar aranır.
A) Genel şartlar:
1. Türk Vatandaşı olmak,(1)
2. Bu Kanunun 40 ncı maddesindeki yaş şartlarını taşımak,
3. Bu Kanunun 41 nci maddesindeki öğrenim şartlarını taşımak,
4. Kamu haklarından mahrum bulunmamak,
5. (Değişik: 23/1/2008 – 5728/317 md.) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…)(1) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak. (1)
6. Askerlik durumu itibariyle;
a) Askerlikle ilgisi bulunmamak,
b) Askerlik çağına gelmemiş bulunmak, c) Askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedek sınıfa geçirilmiş olmak,
7. 53 üncü madde hükümleri saklı kalmak kaydı ile görevini devamlı yapmasına engel olabilecek (…)(2) akıl hastalığı (…)(2) bulunmamak.
8. (Ek: 3/10/2016 – KHK-676/74 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7070/60 md.) Güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak.