Kentin iki yüzü; bir tarafta devasal binalar, plazalar, alış-veriş merkezleri, eğlence yerleri baş döndürücü bir hızla yükselirken, diğer tarafta yoksulluk, can pazarı, açlık ve sefalet kentin öte yüzüne paralel bir biçimde hızla ilerliyor. Kentin iki yakasının bu durumunu biraz daha açalım.
Kentin Öte Yüzü Diclekent’te son 10 yıldır gelişmekte olan inşaat sektörü akıllara durgunluk verebilecek bir şekilde ilerliyor. Hatta o kadar ilerliyor ki Kayapınar Belediyesi Kürdistan ve Türkiye belediyeleri arasında inşaat sektörünün en canlı belediyesi konumunda. 15-16 katlı katlı sitelerin yükseldiği Diclekent’te son 2 yıldır eğlence sektöründe korkunç bir patlama yaşanıyor. Neredeyse her binanın altında bir “kahve evi, kahve diyarı, kahve dünyası” vb mekanlar açılmış ve açılmaya devam ediyor. Milyon dolarların konuştuğu Diclekent’te refah seviyesi çok çok yükseklerde. Bu gelişime paralel rantın, üçkağıdın, adam kayırmacanın pik yaptığı bir durum hakim. BDP dahil diğer tüm partilerde belediye meclis üyesi olmak için yarışılan bir öte taraf Diclekent. Lüks arabaların bu kahve evlerinin önünde araba galerisi sergisini anımsatarak dizilmeleri bu öte yüzün psikolojik durumunu da ortaya çıkarıyor bir anlamda. Kürdistan ve Türkiye’de en fazla jeneratör satışı yine burada gerçekleşiyor. Daire fiyatları 250bin liradan başlayıp 400-450bin liraya kadar uzanıyor.
Kentin gerçek yüzü ise Suriçi, Şehitlik, BenSen, Alipaşa, Mardinkapı,Aziziye, Seyrantepe, Fiskaya, Bağlar, Fatihpaşa, İskenderpaşa, Melikahmet, Saraykapı, Yenikapı, Balıkçılarbaşı, Çifthavuzlar, Yanıkköşk, Yeniköy ve onlarca mahalle..
Bu mahallelerin tamamı yoksulluk haritasında Amed’in en yoksul mahalleleri. Bu mahallerin sakinlerinin %90nı günde tek öğün yemekle karnını doyuruyor. (günlük alınması gereken protein, besin değerlerine göre) %90’nı kahvaltıyı tek çeşit ürünle yapıyor. (sadece zeytin, sadece peynir gibi) %90nın evine giren gelir,aylık 500lira ve altı. %90 işsizlik oranının hakim olduğu bu mahallelerde sakinlerin %90ının internet gibi bilişim alanından haberi yok. Mahalleler burjuvazi tarafından o denli öteki haline getirilmiş ki geçim kaynağı neredeyse “hırsızlık ve uyuşturucu satışı” üzerinden gelişiyor. Çocuk nüfusunun dünya standartlarının üzerinde olduğu mahallelerde STK, belediye ve Valilikler tarafında nerdeyse hiçbir çalışma yok. Belediyeler tarafından “oy deposu” olarak görülen bu gettolara ne yazık ki belediyelerin, belediyecilik hizmeti de yok denecek kadar az. Sakinler açlık, yoksulluk, sefalet, içinde boğuşurken Kürt hareketine verdikleri destekten bir nebze ödün vermemiş. PKK’ye katılım Amed şehir merkezinde en fazla bu mahallelerde gerçekleşmiş. Mitinglere katılım en fazla yine bu gettolardan. Korsan gösterilerin tek merkezleri buralar. 90 öncesi faili meçhul cinayetlerin hemen hemen tamamı bu bölgelerde gerçekleşti. Son yıllardaki polis kurşunuyla ölümler yine burada gerçekleşti. Özgür Arda Alipaşa’da, Şahin Öner Şehitlik’te, Murat İzol Fiskaya’da öldürüldü.
Yazılabilecek bir ton şey var bu gettolarla ilgili. Ama asıl değinilecek mesele yoksulların, ezilenlerin yaşam savaşı içinde burjuvaların, ezilenlerin sırtına basarak kendini var etmesi ve bu varoluşlarını en aşağılık bir şekilde ortaya koymasıdır. Örnek verecek olursak son birkaç gündür Amed il sınırları içinde gelişen YDG-H eylemlerinde eylemcilerin, güvenlik talepleri, gerillayı koruma, ölümlerin önüne geçebilmek adına ortaya koyduğu eylemleri “şiddet gösterisi” adı altında aşağılayarak itibarsızlaştırmaya çalışanlar yine bu Kürt burjuvazisidir. Eylemlerde yakılan iş makinelerini örnek göstererek “araç kasko ve sigortaları Amed’de çok yüksek,bunun nedeni bu araç yakmaları” diyerek cebinden çıkacak 2 kuruş fazla kasko parasını ölümlere değişebilecek kadar aşağılaşmış bir burjuvazi var.
Amedin öte yüzünde yükselen bir çığlık var, bu çığlığın sesini kapatmaya çalışan burjuvazi var. Burjuvazi bu sesten olanca varlığıyla rahatsız oluyor. Licede eylemcilerin seçilmişlere karşı dile getirdiği sitem de buna yöneliktir. Bu sese kulak verip sorunları çözmeyi esas almayan, üstüne bu çığlığı kısmaya çalışan her yapı ( BDP olsa bile) tuzla buz olacaktır. Kürt hareketine gönül bağıyla bağlı olan samimi, dürüst, vicdanlı her yurtseverin birincil görevi bu mahallelerin bir an önce yaşanabilir bir alan olması için çabalamasıdır.
http://www.bestanuce1.com