Alevi Bektaşi Federasyonu eski Genel Başkanı Turan Eser, Maliye Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na dava açtı. Davanın gerekçesi ise tüm yurttaşlardan alınan vergilerin Sünni inancına aktarılması ve Cemevleri’nin ibadet yeri olarak kabul edilmemesi oldu.
Diyanet ve Maliye Bakanlığı’na dava açan Alevi Bektaşi Federasyonu eski Genel Başkanı Turan Eser, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın laikliğe aykırı fetva ve uhrevi kurum hizmetlerine son verilmesini, genel bütçeden Sünni/Hanefi mezhebine özgü din bütçesi uygulamasının durdurulmasını ve isteğe bağlı inanç vergisi sistemine geçilmesini talep etti.
"Diyanet bütçesi mezhep bütçesidir"
Cemevleri’ni ibadet yeri olarak kabul etmeyen AKP’nin “camiye gidin” açıklamaları ve tüm yurttaşlardan toplanan vergilerin Sünni inancına aktarılmasına ilişkin Alevi Bektaşi Federasyonu eski Genel Başkanı Turan Eser dava açtı.
Eser dava dilekçesinde şu ifadelere yer verdi:
1. Maliye Bakanlığı belirli bir inanç lehine bütçe yapımına son vermesini,
2. Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi eşitlik, laiklik ilkesine aykırı ayrımcılık içeren mezhep bütçesidir. Merkezi Bütçe kanunu yapılırken Diyanet İşleri Başkanlığına ve Sünni/Hanefi inancı lehine hiçbir kuruma ve “dinsel kamu hizmetine” bütçe aktarılmamasını,
3. Mensubu olduğum Alevilerden, Sünni/Hanefi inancı için alınan vergiye son verilmesini, her inancın kendini dinini finanse etmesini sağlayan sistem olan İsteğe Bağlı İnanç Vergisi Sistemine geçilmesini, Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesine aktarılan vergi payımızın, Türkiye’deki cemevlerine aktarılmasını,
4. Bu İsteğe Bağlı İnanç Vergisi Sistemine geçilene kadar mensubu olduğum Alevi İnancının ibadethanesi olan Cemevleri’ne olduğu gibi, her inanç grubu ödenen inanç vergisinden olaşan genel bütçe üzerinden ödenek aktarılmasını,
5. Hukuka ve kamu yayın ilkesine aykırı olarak mezhepçi yayın yapan Diyanet TV’nin yayınlarına son verilmesini,
6. Diyanet İşleri Başkanlığının Aleviler ve farklı inançlar hakkında Dini Fetva verme uygulamasına son verilmesini,
7. Anayasanın 136. Maddesinde DİB görev alanı “Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanunda gösterilen görevleri yerine getirir“ hükmü ile belirtirken, 633 sayılı yasanın 1. Maddesinde ise “İslam Dinin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur“ hükmüne yer vererek, laiklik karşıtı odak olduğunu kanıtlıyor. Dolayısıyla da Anayasanın 136. Maddesinde Diyanet İşleri Başkanlığının şu veya bu din mensubuna hizmet vereceği ile her hangi bir düzenleme yapılmamıştır. Bu Maddede sınırları çizilen Diyanet İşleri Başkanlığı tüm din ve inançlara eşit mesafede nötr bir kurum iken, 633 sayılı yasa ile laiklik ilkesi aykırı olarak Diyanet İşleri Başkanlığının görev alanı “İslam dini” ile olacak şekilde daraltılmış ve böylece 633 sayılı yasanın 1. Maddesi ile laik devlet ilkesi fiili mana da ortadan kaldırılmıştır.1928 yılından Anayasa’dan “Devletin Dini İslam’dır ibaresi çıkarılmış ve laik devlet ilkesi Anayasası ile belirlenmişken, Anayasanın 136. Maddesinde dahi belli bir din hakkında özel bir hüküm yok iken çıkarılan 633 sayılı yasanın 1. Maddesi ile devletin sadece İslam dini mensuplarına hizmet edeceğini belirtmesi ve tüm dini konularda Diyanet İşleri Başkanlığını görevli kılması somut norm denetimini zorunlu gerektirmekte ve 633 sayılı yasanın 1. Maddesinin iptali talebimizi haklı ve meşru kılmaktadır. Ayrıca bu 633 sayılı yasanın 1. Maddesi ile Diyanet İşleri Başkanlığına , Osmanlı Devletindeki Şeyh-ülİslam’lık yetkisi ve görevi verilmiş , dolayısıyla da davalı idare dini ve sosyal hayatı ilgilendiren her konuda laiklik ilkesine aykırı olarak görüş bildirmeye başlamıştır. Bu nedenle bu yasanının iptalini, TALEP VE DAVA EDİYORUM.
90 bin cami, 130 bin imam, 12 bin Kuran kursu
Turan Eser mecliste grubu bulunan partilere gönderdiği raporda ise Türkiye’de Sünni inancına yönelik atılan adımlara ilişkin şu ifadeleri kullandı:
Ülkemizde asırlardır süregelen dinsel ayrımcılığın sonucu olarak, devlet kendisine Sünni-Hanefi Mezhebini “resmi inanç” olarak benimsemiş olup ve bu mezhebin hizmetinde olan 90 bin civarında Cami, 130 bin imam, 12 bin Kuran kursu, Bin’i aşkın İmam hatip okulunu, 70 yakın İlahiyat fakültesi ve zorunlu-seçmeli din dersleriyle eşitsizliği ve adaletsizliği derinleştirmiştir. Bir mezhebin kollanması ve korunması sonucu, çoğunluk inancı üzerinden oluşan mahalle baskıları görmezden gelinmiştir. Alevilerin ibadet yeri olan Cemevi yönelik yok saymalar, “ucube” ya da “cümbüş evi” gibi itibarsızlaştırmanın yanı sıra, “camiye gelin” çağrıları yapılmakta ve ayrımcılık uygulamaları derinleştirilmektedir. Alevilerin ibadeti olan Cem’e karşı, devlet fetvasıyla “zikir” denilerek, Cem’de değil, namaza gelin çağrısı yapılmaktadır. Alevilerin ödedikleri vergilerin kendilerine asimilasyon olarak kullanılmasına son verilerek, Alevi kültürünün, inancının ve kurumlarının ekonomik, kültürel ve sosyal bütünleşmesine hizmet etmek için, yurt genelinde açtıkları ve başlattıkları cemevi ve kültür merkezleri inşasına aktarılması gerekmektedir. (Sol)