Halklarımıza karşı işledikleri bunca suçun bedelini ödemek zorunda kalacakları endişesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, AKP yöneticilerinin ve suç ortaklarının gözlerini karartmış durumda.
Erdoğan’ın yönetimindeki AKP hükümeti seçimlerde mevzi kaybetmemek için Türkiye’yi hem iç hem de bir bölgesel savaşa sürükleyecek adımlar atmaktan kaçınmıyor.
Vesayetçi Başbakan Davutoğlu’nun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve AKP yetkililerinin yaptıkları tüm konuşmalar nefret suçları, kışkırtmalar, kutuplaştırmalar ve ötekileştirmelerle dolu. Bile isteye bir iç savaş ortamını körükleyecek, halklarımızı birbirine düşmanlaştıracak konuşmalar yapıyorlar.
Elbette meydanlarda, kamera önlerinde yapılan bu konuşmalardan kendisine görev çıkartıp gereğini yapan AKP militanları; söz konusu Kürtler ve HDP olunca bu mili vazifeden kendisine de sorumluluk çıkartan ülkücü tosuncuklar meydanı hiç boş bırakmıyorlar. Her ne kadar MHP resmi olarak bu saldırılarla ilişkileri olmadığını açıklamış olsa ve sahiden de parti olarak bu saldırıları organize etmiyor olsa da, üzerinde yükseldiği taban milliyetçi, faşist saldırılardan uzak duracak bir tiyniyette değil. HDP bürolarına saldıran güruhtan yükselen tekbirler ve kurt işaretleri bu kitlenin niteliğini ortaya koymakta.
Seçim süreci başladı başlayalı HDP bürolarından birinin saldırıya uğramadığı tek bir gün geçirmedik. Ya bürolarımız kuşatıldı, kundaklandı, ya araçlarımız taşlandı, arkadaşlarımız taciz edildi, saldırıya uğradı. Buna rağmen HDP kendi kitlesini kontrol etmeyi başardı ve savunma dışında hiçbir şiddete başvurmadı, provokasyona gelmedi.
Ancak dün sabah Adana ve Mersin İl örgütlerimize yönelik bombalı saldırılar yeni bir durum ortaya çıkardı. Seçim komisyonlarımızın sabah toplantı yaptığı saat gözetilerek patlatılan bombalar doğrudan katliam hedeflenerek gerçekleştirilmiş, cana kastetmiştir. HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da miting programları dolayısıyla Adana ve Mersin’de oldukları göz önünde bulundurulursa bombaların hedefinin ne büyük bir kaos yaratmak olduğu daha da anlaşılır hale gelecektir.
AKP hükümeti sadece ülke içerisinde değil bölgede de gerilimi tırmandıracak, sıcak çatışma ortamı yaratacak adımlar atıyor. Kısa süre önce Suriye’deki cihatçı teröristlere malzeme taşıyan TIR’ları gözetleyen Suriye devletinin İnsansız Hava Aracı’nı düşürerek açıkça savaş çıkartma niyetini ortaya koymuştur. Bu saldırıdan önce, geçtiğimiz haftalarda İdlib’e saldıran, İştebrak’ta Alevileri katleden cihatçı katil sürüsünün her türlü lojistik desteğini Türk Devletinin karşıladığını tüm dünya biliyor.
AKP’nin bölgedeki ateş daha da körükleyen bu tutumunda yalnız olmadığını iyi biliyoruz. Gerek Suriye’ye yönelik operasyon planını birlikte yaptıkları Suudi Arabistan, Katar, gerekse de “eğit donat-saldırt” projesinin sahibi ABD hala bölge halklarını birbiriyle çatıştırıp kendi hegemonya alanlarını genişletme çabasındalar.
Hem Türkiye sınırları içerisinde, hem de bölgede halkları özgür ve eşitçe bir arada yaşatma perspektifi olan tek akıl HDP’yi oluşturan siyasi iradelerde odaklaşmış durumda. Etnik ve dini kökenciliğe dayanmadan tüm halk, kültür ve inançları eşit gören zihniyet HDP’de yeşermektedir. Saldırıların hedefi tam da yeşermeye başlayan yeni yaşamdır zaten.
Bunca yaşananın ardından aslında uzun söze gerek yok: AKP durdurulmalıdır ve demokrasi güçleri siyasi gidişata daha etkili müdahaleler yapacak bir pozisyon kazanmalıdır. Ve bunun gerçekleşebilmesinin görünen en mümkün yolu HDP’nin güçlenmesi, barajı yıkması ve hem sokakta, hem mecliste mücadeleyi yükseltmesidir.
AKP, CHP ve hatta MHP tabanındaki sağduyulu insanlarımız da bu gidişata dur demeli, ülkenin bir iç ve bölgesel savaşa sürüklenmesine engel olma mücadelemize güç vermelidir. Bugün HDP’ye sahip çıkmak barışa sahip çıkmakla aynı anlamdadır. Provokasyonları, saldırıları, bombalamaları durdurmak için halklarımızı HDP’ye sahip çıkmaya çağırıyoruz.