HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, HDP Gaziantep Milletvekili Celal Doğan’ın geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la Ak Saray’da yaptığı sürpriz görüşmeye ilişkin olarak değerlendirmede bulundu. “Erdoğan ‘günlük siyasetin aktörüyüm, müdahale eder ve içinde olurum’ mesajını veriyor bu tip görüşmelerle” diyen Yüksekdağ, “Yeni bir vesayetin temellerini atma uğraşısı içinde Sayın Erdoğan” ifadesini kullandı.
Hürriyet’ten Cansu Çamlıbel’in sorularını yanıtlayan (13 Temmuz 2015) Yüksekdağ’ın açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
‘Celal Doğan ve Baykal görüşmeleri vesayet siyasetinin bir parçası’
– Cumhurbaşkanı Erdoğan 7 Haziran’ın hemen ertesinde CHP milletvekili Deniz Baykalile görüşmüştü. Sonrasında Meclis Başkanlığı süreci yaşandı malum. Celal Doğan gibi farklı ekolden bir HDP’liyi kabul etmesi de kendisine orada da farklı bir kanal açmak istediği şeklinde yorumlandı.
Bu genel bir tutum tabii ki. Dediğiniz şey doğru. Yeni bir vesayetin temellerini atma uğraşısı içinde Sayın Erdoğan
– Deniz Baykal ve Celal Doğan görüşmeleri de ‘vesayet siyaseti’ diye tanımladığınız şeyin parçası mı?
Tabii ki. Biraz önce söylediğim gibi ‘günlük siyasetin aktörüyüm, müdahale eder ve içinde olurum’ mesajını veriyor bu tip görüşmelerle. Vesayet oluşturma çabaları sadece bu iki isimle yaptığı görüşmelerden ibaret de görülemez. Cumhurbaşkanı seçim bittikten sonra da her gün Başbakan’dan daha fazla konuşuyor. Seçim kampanyası sırasındaki tesis açılışları bitti, şimdi oruç açılışları başladı.
– Peki Celal Doğan’ın böyle bir görüşme yapması HDP yönetimi açısından bir rahatsızlık yarattı mı?
Yo, hiçbir rahatsızlık yaratmadı, çünkü Celal Bey bildirmiştir bize gitmek istediğini, döndükten sonra da aynen. Parti denetimi ve disiplini dışında yapılmış bir görüşme değildir. Biz parti olarak kurumsal bir görüşme olarak algılamadık. Celal Bey de böyle algılanabileceğini düşündüğü için bize bilgi verdi. ‘Eğer böyle bir algılama doğacaksa vazgeçebilirim’ manasında o bildirimde bulundu. Ama bizi herhangi bir şekilde kurumsal olarak bağlayacak bir görüşme değil.
Devlet Heyetinin Öcalan’la görüşmeleri sürüyor
– İmralı heyetinin revizyona uğrayabileceği şeklinde iddialar kulislere yansımıştı. Bu yönde bir hazırlığınız var mı?
Hayır, bizim öyle bir gündemimiz yok. Hükümetle zaten şu an görüşmelerin başlaması yönünde canlı ve işleyen bir gündem yok. Devlet heyetinin Sayın Öcalan’la görüşmeleri sürüyor. Onun bilgisi bizimle paylaşılıyor. Kamu Güvenliği Müsteşarı ve devlet heyeti rutin görüşmelerini sürdürüyor. Ama iki aydır heyetimizin gitmesine izin verilmiyor ve müzakereler başlatılmıyor.
– Gönderilmeme gerekçesi olarak ne söyleniyor?
Bize resmi olarak ifade edilmiş bir gerekçe yok. Gerekçe istiyorsanız Erdoğan’ın konuşmalarına bakın, Davutoğlu’nun onu sessizce destekleyen duruşuna bakın. Bu sorunuzun cevabını aslında bundan 1.5-2 ay önce Cumhurbaşkanı Erdoğan verdi; ‘Kürt sorunu yoktur, masa yoktur’ dedi. Dolmabahçe mutabakatını reddettiğini ifade etti. AKP hükümeti hiçbir zaman gerçek anlamda çözümden yana olmadı. Sözlerimiz bugün pratikte doğrulanıyor. İçinden gelmedi, demokratik siyasetle buluşarak yürütmedi bu süreci. Mecbur kaldı, bu kadar basit. Milyonlarca Kürt insanın iradesi, milyonlarca savaştan mağdur olmuş insanın iradesi, bunların yarattığı basınç. Yani yok edemediği, ortadan kaldıramadığı bir basınç ve irade var diye.
– Bu basınç devam etmiyor mu bugün?
Ediyor. Belki mantıken ‘yöneleyim oraya, barış isteyen Kürtlerin de gönlünü alayım’ diye düşünmesi gerekir. Ama bunu yapamıyor. Nedeni de çok net. O kırmızı çizgilerini, o antidemokratik totaliter kırmızı çizgilerinin yarattığı basıncı aşamıyor. Çok basit bir örnek şudur; Suriye sınırında bir Rojava bölgesi oluşmasına tahammül edemiyor. Bu ortamda nasıl içteki beklentileri de yanıt verecek bir barış ve çözüm yönüne gidebilir ki? Barış sürecinin tıkanmasının en önemli nedenlerinden biri Suriye’deki kanton oluşumlarına AKP hükümeti ve Erdoğan’ın tahammül edememesidir.
– Çözüm süreciyle Suriye’deki kanton meselesinin nasıl bir ilgisi olduğunu açar mısınız?
Türkiye sınırları içindeki Kürtlerle barışmak istiyorsanız, onun kardeşiyle ve akrabasıyla da barışık olmak zorundasınız. Eğer Suriye’deki Kürtleri, Rojava’daki yeni siyasi oluşumu imha edilmesi gereken bir yapı olarak görürseniz Türkiye’deki Kürtlerle de barışamazsınız. 6-8 Ekim’de niye kıyamet koptu bu memlekette?