Eskişehir’de Erdoğan’ı protesto etmek isteyen 258 kişiye açılan davada mahkeme, iddianameyi kabul etmemişti. Bunun üzerine savcılık, “Güvenlik Şubesi’nin kimlik tespitinde en uzman kurum olduğunu” belirterek, kimlikleri tespit edilenler hakkında dava açılmasında engel bulunmadığını savundu. Üst mahkeme savcının talebini kabul etti.
İsmail Saymaz’ın haberine göre, Eskişehir’de, geçen yıl dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ’ın mitingini protesto için yürüyüş yapan 258 kişi hakkında iddianame düzenlendi. Mahkeme, “lehe delillerin toplanmadan ve bazı şüphelilerin ifadesi alınmadan dava açıldığını” belirterek, iddianameyi iade etti. Savcılık ise Güvenlik Şubesi’nin kimlik tespitinde en uzman kurum olduğunu, kimlikleri tespit edilenler hakkında dava açılmasında engel bulunmadığını savundu. Üst mahkeme savcılığın itirazını kabul ederek, iddianameyi kabul etti.
İddianameye göre, Erdoğan’ın 7 Mart 2014’te yerel seçim mitingi için geldiği Eskişehir’de, Üniversite Caddesi’nde toplanan yüzlerce kişi protesto amacıyla miting alanına yürümek istedi. Polislerce durdurulan gruba müdahale edildi. İddiaya göre grup taş, sopu ve su şişesi attı ve üç polisi yaraladı. Eylemden tam 14 ay sonra 258 kişi hakkında “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet, kamu görevlisine hakaret, direnme ve kamu malına zarar” iddiasıyla iddianame düzenlendi. Savcı Hasan Karagöz’ün iddianamesinde, polisleri yaralayan eylemcilerin açık kimliklerinin belirlenemediği ifade edildi. Ayrıca “yasadışı gösteri” dışında kalan suçların kim tarafından işlendiğinin de tespit edilemediği anlatıldı. Bazı şüphelilerin ifadesinin alınamadığı kaydedildi. İddianamede, Erdoğan’ı protesto etmek üzere miting alanına girmenin kaos yaratacağı ve eylemin bu nedenle barışçıl olmadığı savunularak, şöyle denildi:
“Başbakan da olan genel başkanı protesto etmenin yaratabileceği ve herkes tarafından rahatlıkla öngörülebilecek kaos düşünüldüğünde ve soda şişeleri, dövizler, baretler, gaz maskeleri, saplı sapanlar, flamalar, sprey boyalar gibi suç eşyalarının niteliği karşısında da böyle bir eylemin, gösteri yürüyüşünün barışçıl olduğundan bahsedilemeyeceği…” Ayrıca üzerinde, Erdoğan’ın fotoğrafının ve “Ali’nin katillerini, hırsızları Eskişehir’de istemiyoruz” şeklinde pankartın da Erdoğan’a hakaret niteliği taşıdığı ileri sürüldü.
Eskişehir 7. Asliye Ceza Hakimi Şükran Yıldırım ise iddianameyi iade etti. İade kararında, 15 şüphelinin grubu yönlendirmekle itham edildiği anlatılarak, “şüphelilerin yönlendirme eylemlerinin ne olduğu, ne şekilde hareketlerde bulundukları veya suç teşkil eden ne gibi bir söylemde bulundukları hususunun somut bir şekilde iddianamede belirtilmediği” ifade edildi. Bazı şüphelilerin ifadelerinin alınmadığı, lehte delillerin toplanmadığı, “görüntüsü olduğu iddia edilen ve suçlamaları kabul etmeyen şüphelilere görüntülerdeki kişinin kendisi olup olmadığı sorulup beyanının alınmadığı” kaydedildi.
Savcı Karagöz de bu karara itiraz etti. İtirazda, Güvenlik Şube Müdürlüğü’nün toplumsal olaylarda kimlik tespiti konusunda uzman birim olduğu savunularak, “Kimlikleri tespit edilen kişiler hakkında suç işledikleri yönünde yeterli şüphe bulunması durumunda kamu davası açılmasında yasal engel bulunmadığı” anlatıldı. Hakkında dava açılan şüphelilerin tamamının Güvenlik Şube Müdürlüğü’nce eyleme katıldıklarının tutanakla tespit edildiği belirtilerek, “Bu kişilerin büyük çoğunluğuna olay sırasında polis tarafından yakalama işlemi yapılması nazara alındığında, tespiti yapılan kişilerin tamamının kanunsuz gösteri yürüyüşüne katıldıkları yönünde yeterli şüphe bulunduğu” ileri sürüldü. İtirazı değerlendiren Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi, savcılığı haklı buldu ve böylece 258 kişi hakkında dava açıldı.