Bursa’da hangi metal işçisine sorulursa sorulsun Alman tekeli Bosch’un fabrikası ayrı bir yere konur. Bunun nedeni olarak da diğer fabrikalara göre çalışma koşullarının daha hafif olması gösterilir. Her ne kadar da bu “hafif” çalışma koşulları işçilerin bel ve boyun fıtığı olmasını engellemese de son 1-2 aydır yaşanan gelişmeler Bosch’un bu maskesini yerle bir etti. Türk Metal’in örgütlü olduğu ve otomotiv fabrikaları için enjektör üretilen fabrikada, işçilerin birim zamanda yaptıkları üretimi ikiye katlamayı hedefleyen patron, baskısını daha da arttırdı. İşçiler üretimin hızlanmasının yanı sıra zorunlu fazla mesailerden bunalırken, buna karşı çıkan ya da yeni kurallara uymayanlar hakkında tutanak tutuluyor.
22 arabadan 40 arabaya
İşçiler üretimin artırılması için getirilen yeni sisteme jokerli çalışma diyor. Buna göre yerine, diğer fabrikalarda yedek olarak adlandırılan joker eleman gelmeden üretim alanından çıkamıyor. İşçiler molalarda hem bir araya gelmesinler hem de üretim durmasın diye gruplar halinde çıkarılıyor. 1.5 ay içinde üretimdeki artış yüzde 20’yi buldu. Üzerinde enjektörlerin bulunduğu “rahman” adı verilen masalarda 12 enjektör bulunuyor. 8 rahmandan bir arabanın enjektörü sağlanıyor. Şimdilik 22 arabalık enjektör üretilirken, bu rakamın bir an önce 32’ye çıkarılmasını istiyor. Almanya’dan getirilecek yeni makinelerle birlikte bu rakamın 40’a, üretimin de iki katına çıkarılması hedefleniyor.
Yağ soluyoruz
Ayakta çalışılan bölümlerdeki işçilerde bel, oturarak çalışılan bölümlerdeki işçilerde ise boyun fıtığı görülüyor. Özellikle atölyelerdeki çalışma koşulları ise oldukça kötü. “Müthiş bir yağ buharı oluyor. 2 gün burada çalışınca burun deliklerine, gırtlağına kadar yağa bulanıyorsun. Balgamından yağ geliyor. Saçın başın yağ oluyor. Bu ileride cilt ve akciğer kanserine de neden olabilir” diyen işçi, bu sorunu Türk Metal temsilcilerine de bildirdiklerini, yöneticilerin de “Alman standartlarını getirdik” diyerek geri adım atmadığını anlattı.
Enjektör üretilen bölümlerde, ürünlerde toz olmaması için klima çalıştırıldığını dile getiren bir başka işçi “Ama bu klima işçiler için değil. Nereden anlıyoruz bunu? Çünkü yaz olmasına, ramazan olmasına karşın klima soğutmak için kullanılmıyor. Cam da açtırılmıyor toz gelecek diye. Ancak Almanya’dan bir yetkili gelirse klimalar soğutmak için ayarlanıyor. Onun dışında bu yaz günlerinde yanıyoruz” diye konuştu. Bu konudan şikayet eden işçiler Türk Metal yöneticileri tarafından başlarından savılıyor. Fabrika müdürleri ise bir süre sonra “Senin dilin çok uzadı” diyerek gözdağı veriyor.
‘Gönüllü’ fazla mesai
İşçiler ağır çalışma koşullarının yanı sıra zorunlu fazla mesailerden de yakınıyor. Sözde “Kalmak zorunlu değil” dense de fazla mesaiye kalmayan işçiler başka bölümlere sürgün ediliyor. Özellikle 15.30-23.30 vardiyasında çalışan işçiler için, fazla mesai pazar tatilinin de ellerinden alınması anlamına geliyor. Cumartesi günü 23.30’da fabrikadan çıkan işçilere Pazar günü 11.30-19.30’da fazla mesaiye gelmesi isteniyor. 19.30’da fazla mesaisi biten işçi, pazartesi günü de 07.30’da iş başı yapıyor. Bir işçi şunları anlattı: “Üretimdeki hızlanma ve fazla mesai nedeniyle bütün işçiler yorgun. Kimse ailesine zaman ayıramıyor. Bazı arkadaşlarımız var tedavi olması lazım ama fazla mesailerden bunu yapamıyor.”
Örgütlenmezsek kazanamayız
Metal direnişinin patlamasına neden olan Bosch sözleşmesi, işçiler için “İçi beni dışı seni yakar” durumda. Çünkü fabrikada çoğunluğu genç ve yeni işçiler oluştururken, bu işçilerin ücretleri çok düşük. Diğer fabrikalara göre 500 lira kadar fazla zam verilen işçiler ise azınlığı oluşturuyor. 2 yıllık bir işçi bordrosunu göstererek “1350 lira net ücretim var. Giydirilmişi bu. Sosyal haklar dışarıda bırakıldığında asgari ücrete geriliyor” dedi. Yüksek ücret verilmesinin ardından işçi kıyımı beklendiğini anlatan bir başka işçi, metal direnişi nedeniyle işçi atılamadığını söyledi. Fabrikadaki gelişmeler ve metal direnişinin ardından özellikle 2017 sözleşmesinde daha iyi bir zam beklendiğini kaydeden işçi, bunun kendiliğinden gelemeyeceğine dikkat çekerek şu uyarıda bulundu: “Biz şimdiden bölümlerimizde bir araya gelmezsek, bölümlerden başlayarak komitelerimizi kurmazsak bir şey yapamayız. Metal direnişi ve sonrasında yaşananlar örgütlü olmanın ne kadar önemli olduğunu da Türk Metal’le bir yere varılamayacağını da bir kez daha gösterdi. Kendi örgütlülüğümüzü sağlayarak, taleplerimizi hayata geçirebilecek bir sendikal anlayışı hayata geçirmemiz gerekir.”