Esad rejiminin çöküşüyle birlikte İsrail, Suriye’de stratejik alanları ele geçirmeye başladı. Bu gelişmeleri, Gazze’nin yerleşime açılma olasılığı, Batı Yakası’ndan yaklaşık 23 bin dönüm arazinin devlet toprağı (yerleşim yapılacak alan) olarak belirlenmesi, Lübnan topraklarına girerek askeri yerleşimler kurmaya başlaması ile birleştiren kimi Ortadoğulu Arap analistlerde İsrail’in sadece güvenlik kaygısıyla değil, aynı zamanda bir “imparatorluk kurma amacıyla” hareket ettiği kanaatini doğurdu; “İsrail bu süreçte önce İran’ı, sonra Türkiye’yi mi hedef alacak” sorusunu gündeme getirdi. İlk anda fantastik gibi görünse de mevcut dinamikler üzerinden yapılan bir analiz bunun, tamamen gerçekdışı bir soru olmadığını gösteriyor.
Suriye’de yeni durum
Esad rejiminin çöküşü, İsrail’e kuzey sınırını yeniden şekillendirme fırsatı sundu. Özellikle Suriye rejiminin askeri altyapısını neredeyse tamamen imha eden İsrail, Golan Tepeleri, Hermon Dağı gibi yüksek konumları ele geçirerek Şam’a 25 km yakın bir alana konuşlandı. Suriye’nin yönetim boşluğu, İran’ın “Direniş Ekseni” olarak adlandırılan ağının dağılmasına yol açtı; İran’ın bölgede güç yansıtmasını çok zorlaştırdı.
Gazze’de Hamas’ın, Lübnan’da Hizbullah’ın etkisizleştirilmesi ve nihayet Suriye rejiminin Türkiye’nin inisiyatifi ile çökmesi, neo-con “Clean Break” (1998) raporunda tasarlanan, İsrail’i tehdit etme kapasitesine sahip rejimlerin yıkılmasını öngören projeye uygundu.
Suriye rejiminin yıkılması, sıranın İran’a geleceğini düşündürüyor. Birincisi İran molla rejimi ekonomik kriz ve sık sık yükselen toplumsal muhalefet dalgaları karşısında giderek zayıflaması bir rejim değişikliği senaryosunu gündeme getiriyor. ABD basını daha şimdiden, bu muhalefet hareketinin desteklenmesi gerektiğini anlatmaya başladı. İkinci, senaryo, İsrail’in, Trump yönetiminin desteğini alarak, İran’ın nükleer tesislerine yönelik bir saldırıyla rejimin stratejik altyapısını imha etmesi olasılığıyla ilişkili. Bu senaryo, İran’da rejimin İsrail-ABD saldırısına cevap vermekte başarısız kalarak ağırlaştırılan yaptırımların da etkisi altında çökmeye başlamasını, dolayısıyla bir rejim değişikliği olasılığını da içeriyor.
Ve Türkiye
Suriye’de Esad rejimi, IŞİD’den türeme bir yapılanmanın elinde, siyasal İslamın yönettiği Türkiye rejiminin inisiyatifiyle yıkıldı. Bu yapılanma, şimdi, iktidara gelerek bir toplum ve rejim inşa etmeye başlıyor. Böylece son tahlilde İsrail’i hedef alması, en azından çıkarlarının çatışması kaçınılmaz bir radikal İslam rejimi İsrail’e komşu oluyor. Bu rejimle, AKP Türkiye’sinin yakın ve organik bağları var. Türkiye’nin Ortadoğu politikaları da Türkiye ile İsrail’i kaçınılmaz olarak, stratejik anlamda sınırdaş durumuna sokuyor.
Türkiye ile İsrail’i, hatta Amerika’yı karşı karşıya getirecek diğer gerginlik noktası da Kürt sorunudur. Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt güçlerine karşı operasyonlarını yoğunlaştırırken İsrail, Kürtlerin otonomi arayışlarına sempati duyan bir tutum sergiliyor; ABD ile birlikte destekliyor.
Bu çok karmaşık yeni durum, iki olasılığa işaret ediyor. Birincisi, İsrail Suriye’de, Kürt bölgesini de içeren bütünlüklü, istikrarlı ve güçlü bir devlet oluşmasını istemeyecek, Suriye’nin çok parçalı ve istikrarsız kalmasını, diğer bir deyişle, yok olmasını tercih edecektir. İkincisi, İran’ı hedef alan sürecin fiilen başlaması durumunda, bir NATO üyesi ve ABD ile karmaşık askeri bağlara sahip Türkiye’nin karşısına gelecek seçenekler de karmaşıklaşacaktır.
İran’ı hedef alan sürecin başarılı olması durumunda, Türkiye, bölgede İsrail’i tehdit edebilecek kapasitedeki son ülke konumuna gelecektir. Türkiye’nin Suriye’deki etkisini ve radikal unsurları güçlendirmesi, İsrail’in stratejik çıkarlarına ters düşecektir. Bu durumda, İsrail rejimi Türkiye’yi hedef alacak olsa da Türkiye’nin NATO ile bağlantısı ve stratejik konumu, İsrail’in Türkiye’ye yönelik doğrudan bir hareket yapmasını çok zorlaştıracaktır. Bu senaryoda, vekâlet savaşları veya diplomatik izolasyon yoluyla dolaylı bir çatışma daha olası görünüyor.
Bu durumun hangi başka süreçlere açılacağını, ne gibi krizleri tetikleyeceğini şimdiden bilmek olanaklı değil.