Soma’daki işçi katliamının üzerinden tam bir yıl geçti. 13 Mayıs 2014 günü saat 15.30’da haber kanalları Soma Karanlıkdere’deki linyit ocağında trafo patlaması olduğunu duyurdu. Enerji Bakanı Taner Yıldız’a göre, ‘‘ciddi bir sıkıntı vardı’’ ama sıkıntının ne olduğunu tam olarak ifade edemiyorlardı.
Kimsenin ne olduğunu tam olarak ifade edemediği olayda, yetkililer ‘‘İlk belirlemelere göre’’ diyerek her defasında ölü sayısını arttırıyor, katliamın gerçek boyutlarını alıştıra alıştıra söylemeye çalışıyorlardı. Madende, 783 madencinin olduğu bilgisinin ardından, ölen madenci sayısını 13 Mayıs gecesi 151 olarak açıkladılar. Sonra 201, 205, 208, 238, 274 ve en son 301!
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan için 301 madencinin yaşamını yitirdiği bu katliam olağandı ve bu mesleğin fıtratında ölmek vardı. Erdoğan’a göre ‘‘Madenin tüm güvenlik ve sağlık kontrolleri yapılmış. İşçi sağlığı ve iş güvenliği noktasında başarılı’’ bir madendi. Ayrıca benzer kazalar 1862’de İngiltere’de olmuş ve 204 kişi ölmüştü. Sadece o mu? Yine İngiltere’de 1894’teki patlamada 290 kişi ölmüştü. Erdoğan, teknolojisiyle her şeyiyle ileride olduğunu belirttiği Amerika’dan 1907’deki bir patlamayı örnek veriyordu. ‘‘Yakın tarihlere’’ gelen Erdoğan için, ‘‘Yakın tarih’’ 1914’tü. Erdoğan sözlerine burada son vermeden önce tanıdık bir hatırlatmada da bulunuyordu. “Fırsatçılara, karşı daha dikkatli olunmasını rica ediyorum. Bunu istismar etmek isteyen bazı aşırı uç gruplar var.”
Daha esaslı bir yorum AKP sözcüsü Hüseyin Çelik’ten gelecekti. Ne yani, “Fakirlere dağıtılan kömürü zenginler mi çıkarsın? Böyle bir mantık olabilir mi”
Enerji Bakanı Taner Yıldız ise arkadaşlarının, ‘‘Neden iki gündür aynı gömleği giyiyorsun?’’ sorusu karşısında mahcubiyetini gizleyemiyor, ‘‘Üç gündür aynı gömleği giymek zorunda kalmasının mağduriyetini itiraf ediyordu. Tayyip Erdoğan’ı protesto eden eylemciyi ise Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel, yerde tekmeliyordu.
AKP çözümü bulmuştu, olay kazaydı, ölenler şehit. ‘‘sorumlular’’ ise tutuklanmıştı. Kimse olayı uzatmasındı! Zaten hükümet gerekli önlemleri derhal almıştı. Zaten İsmail Ağa Cemaati de gereken hassasiyeti göstermiş Soma’ya 50 imam göndermişti…
Aslında Başbakan Erdoğan 1862’deki ya da ona göre yakın tarih olan 1914’teki işçi ölümlerinden bahsedip, gerçeklerin üzerini örtmeye çalışırken başka bir gerçekliği itiraf ediyordu: işçi sınıfı açısından, sömürü düzeninin koşulları 100 yıldır aynıydı!
AKP gerçek bilançoyu açıkladıktan sonra, toplumu, yaşananların iş cinayeti değil kaza olduğuna ve olayın gayet normal olduğuna inandırmaya çalışıyordu.
Ancak gerçekler resmi rakamlarda bile ortada. Yaşananlar bir kaza değil cinayet ve her gün yaşanıyor. AKP’nin13 yıllık iktidarında 15 binin üzerinde işçi yaşamını yitirdi. Türkiye iş cinayetlerinde Avrupa’da ilk, dünyada ise üçüncü sırada yer alıyor ve Türkiye’de her bir saatte 80 “iş kazası” yaşanırken, her gün 4 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyor. Basına ise sadece Soma ve Soma’dan sonra yaşanan Torunlar İnşaat, Ermenek, Isparta gibi can kaybının çok olduğu iş cinayetleri yansıyor. Oysaki iş cinayetleri her gün yanı başımızda. Bir de iş cinayetlerinin görünmeyen ve misliyle can alan yönü var: meslek hastalıkları.
Diğer yandan yaptırdıkları kamu spotlarıyla, toplumu, iş cinayetlerinin işçinin ihmaline ve dikkatsizliğine dayandığına inandırmaya çalışıyorlar. Birisi büroda geçen ve kadın çalışanın sandalyeye çıkıp, düşerek kafasını masaya çarptığı; diğeri ise fabrikada geçen, işçinin gaz sızıntısını fark etmeyip kaynak yapmaya başladığı, ardından patlamanın yaşandığı iki kamu spotu da aynı şeyi anlatıyor: suçlu işçi! Suçlu işçi değil. Suçlu işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini almayan, bu önlemlerin maliyetinden kaçan işverenler. Dolayısıyla yaşanan da kaza değil cinayet!
Soma’yı, Ermenek’i Torunlar’ı unuttukça taşeronlaşma ve güvencesizleştirme, artıyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliği için, iş cinayetlerini durdurmak için hatırlamak zorundayız: Soma’yı unutma, unutturma!