Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Ermeni soykırımının başlangıcı olarak kabul edilen ve 200 Ermeninin evlerinden alınarak zorla sürgün edildiği gün olan 24 Nisan 1915’in 109. yıl dönümüne ilişkin basın açıklaması yayımladı.
Açıklamada tarihsel hakikatlerle yüzleşmenin ortak bir geleceğin inşası için elzem olduğu vurgulanırken 24 Nisan 1915 tarihinin önemi için “İki yüzü aşkın Ermeni aydının evlerinden alınarak ölüme yollanması ile başlayan bir etnik kimlik ve inanç kırımı olan Büyük Felaket’in (Metz Yeğern) üzerinden 109 yıl geçti” nitelemesi kullanıldı.
Sürecin sonunda yüz binlerce Ermeninin sürgüne yollandığı veya katledildiği belirtilirken benzer uygulamaların başka Hıristiyan halklara yaşatıldığına da dikkat çekildi.
DEM Parti’nin konuyla ilgili açıklaması şöyle:
“Tarihsel hakikatlerle yüzleşmek, mağdur halklar ve inançlardan özür dilemek ve onarıcı adalet yollarına başvurmak, hem birbirini ve geçmişi anlamak hem de tarihsel yaraları samimi bir yaklaşımla sarmak ve ortak bir geleceği inşa etmek için vazgeçilmez adımlardır.
Bu aynı zamanda bir toplumda ve coğrafyada vicdan ve adalet duygularını geliştirmenin, acıları karşılıklı paylaşmanın ve demokratik, barışçı ve eşit bir geleceği birlikte kurabilmenin de yoludur.
24 Nisan 1915’te iki yüzü aşkın Ermeni aydının evlerinden alınarak ölüme yollanması ile başlayan bir etnik kimlik ve inanç kırımı olan Büyük Felaket’in (Metz Yeğern) üzerinden 109 yıl geçti. Bu süreç, yüz binlerce Ermeni’nin sürgünü ve katli ile devam etti. Bu toprakların diğer Hıristiyan halkları da bu politika ve uygulamalar sonucunda çok ağır insani bedeller ödediler ve katledildiler.
Şu çok açık ki Ortadoğu ve Kafkasya coğrafyasını, üzerinde yaşadığımız toprakları çoraklaştıran gerçeklerle ve utançlarla yüzleşmeyi ertelemek veya yapmamak toplumsal barışa ve hakikatlerin konuşulmasına hizmet etmemektedir. İnsanlığa karşı işlenen suçlarla yüzleşmek ortak ve eşit bir geleceği ve toplumsal barışı kurmanın da önemli bir adımıdır.
Bu topraklarda var olan farklı halkların ve inançların, kimliklerin ve kültürlerin yaşadıklarını unutturmak; başka bir deyişle farklılıkları silmek, yok saymak ve homojen bir toplum yaratmak, tek ırk-tek din-tek dil anlayışını egemen kılmak hedefi 20. yüzyılın başlarından bugüne dek süregeldi.
Ne yazık ki, bugün bile bu topraklar üzerindeki farklı etnik kimlik, dil, kültür ya da inancın bir diğerinden üstün olmadığı gerçeği toplumsal ve siyasal genel kabul görmemektedir. Toplumsal çoğulculuğa denk düşen yasal ve anayasal düzenlemeler ve gereklilikler yerine getirilmemektedir. Farklı siyasal aidiyetten de olsa tekçilik anlayışında birleşenlerin ve uzlaşanların hakimiyeti sürmektedir.
Bu toprakların ve coğrafyanın kadim halklarından olan Ermeni halkıyla ve Ermeni yurttaşlarımızla birlikte huzur içinde ve eşit koşullarda yaşamak son derece önemlidir. Aynı zamanda bölgemizin bir parçası olan Ermenistan devletiyle diplomatik, ticari, ekonomik ve kültürel ilişkileri geliştirmek hem halkların ihtiyacı ve çıkarıdır hem de Kafkasya bölgesinde barışın inşa edilmesinin yoludur.
Bu duygu ve düşüncelerle, Anadolu ve Mezopotamya’nın kadim halkları olarak 109 yıllık acıları ve yası bir kez daha paylaşıyor; yaşanmış olan Büyük Felaketi, bu insanlık trajedisini yüreğimizin derinliklerinde duyuyor, o süreçte yaşamını yitirenleri bir kez daha hüzün ve saygıyla anıyoruz.”