İnönü Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü öğrencisi Kemal Kurkut, 21 Mart 2017’de Diyarbakır Newrozu’nda, Newroz Parkı’na giden Evrim Alataş Caddesi üzerindeki kontrol noktasında polisin açtığı ateşle öldürüldü. Olay sonrası Diyarbakır Valiliği, “Çantamda bomba var, hepinizi öldüreceğim’ diyerek elindeki bıçakla alana koştuğu için canlı bomba olma ihtimali değerlendirildiğinden müdahale edilmiştir” açıklamasını yaptı. Ancak gazeteci Abdurrahman Gök’ün çektiği fotoğraflar, Valiliğin açıklamasının gerçeği yansıtmadığını ortaya çıkarmıştı.
Fotoğraflar üzerine Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan soruşturma kapsamında iki polis gözaltına alınmış, polislerden Yakup Şenocak’a ‘olası kastla öldürmek’ suçundan müebbet hapis istemiyle dava açılmıştı. Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi, sanık polis Şenocak hakkında beraat kararı vermişti.
İtirazlar yapıldı, yapılan itirazı inceleyen Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi ise Kurkut’un öldürülmesinin ‘yasal sınırlar içinde olup olmadığını’ tartışmaya açtı.
1. Ceza Dairesi, yargılamayı yapan yerel mahkemenin sanık polis hakkında verdiği beraat kararını bunun üzerine kurmamasını esasa yönelik bir eksiklik olarak kabul edip, kararı bozmuştu. İstinaf Mahkemesi, kararında Anayasa’nın ‘yaşam hakkı’nı düzenleyen 17. maddesinde belirtilen zorunlu durumlarda meydana gelen ölme ve öldürme fiillerinin yaşam hakkının ihlali sayılmayacağını savunmuştu.
Kemal Kurkut’u öldüren polise ceza yok, cinayeti fotoğraflayan gazeteciye var
Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi, istinafın bozma kararı doğrultusunda Kemal Kurkut’u kasten öldürmekten yargılanan polis Yakup Şenocak hakkında ‘ceza verilmesine yer olmadığına’ karar verdi. Öte yandan Kemal Kurkut’un polisler tarafından katledilme anını fotoğraflayan tek gazeteci Abdurrahman Gök hakkında ‘örgüt üyesi olmak’ ve ‘örgüt propagandası yapmak’ iddiasıyla hapis cezası verildi.
Kemal’in gözleri
Abdurrahman Gök 2019 yılında, “Kemal’in gözleri” başlığıyla o Newroz gününü şöyle yazmıştı:
“Akşam karanlığında içimize korku salan o komutanın sözleri, aslında resmi literatürün vazgeçilmez bir parçasıydı. Bunun böyle olduğuna, bir kez daha, 21 Mart gününde tanıklık etmiştim. 22 yaşındaki filinta gibi bedeniyle Kemal Kurkut’un bakışlarının objektifime odaklandığı ve beynimde asılı kaldığı o gün…
***
Bir süredir Kemal’i mi yazayım, yoksa BİZ’i mi karar veremedim…
Kemal’i yazınca BİZ’i, BİZ’i yazınca zaten Kemal’i yazmış olmuyor muyum?
“Coğrafya kaderdir” ve “Dur” ihtarına uymadıkları için öldürülenlerle dolu bir geçmişi var coğrafyamın.
“Terörist” denilerek infaz edilenler, “işbirlikçi” denilerek tepelerine bomba yağdırılanlar, yaşından çok kurşuna gark edilenler, kocaman kara gözlü çocuğunun parçalarını peştemalinde taşıyan, küçücük bedeni kokmasın diye derin dondurucuya saklayan anneler…
Sokak ortasında vurulan annesini köpekler yemesin diye günlerce köşe başında nöbet tutan evlatlar…
Ne demeli, ne yazmalı bilemedim…
Düşünürken, neredeyse bu coğrafyadaki her vakitsiz ölüme yazılmış gibi Ahmed Arif’in şu dizeleri damlıyor yüreğime:
“Vurulmuşum
Dağların kuytuluk boğazında
Vakitlerden bir sabah namazında
Yatarım
Kanlı, upuzun…
Canım alırlar ecelsiz
Sığdıramam kitaplara
Şifre buyurmuş bir paşa
Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız…”
Her anımız, her günümüz, her yılımız bir 33 Kurşun ve “Vurulmuşuz hiç sorgusuz sualsiz”…
Kemal, Uğur, Ceylan, Cemile, Taybet… Uzuyor ve ekleniyor yeni isimler her gün “etkisiz hale getirilen terörist” listesine…
Yaşım kadar geçmişini bilirim belki ülkemin; ama yeni değilmiş “vakitsiz ve erken” ölüm… Bu coğrafyaya ölüm hep önce gelir imiş; dün de böyleymiş, bugün de. Sonra, ihtiyaç duyulursa şayet, gerekçesi gelirmiş peşi sıra. “Dur ihtarına uymadı”, “teröristti”, “işbirlikçiydi”…
Yani buydu “katlimize sebep suçumuz”…
***
21 yıl sonra, 21 Mart günü Diyarbakır Newrozu’nda apaydınlık bir günün sabahında, 22 yaşındaki üniversite öğrencisi Kemal Kurkut, yaklaşık bir buçuk metre mesafeden, yarı çıplak vaziyette, hemen sol memesinin altından tek kurşunla vurulup öldürüldü. Devlet, “Canlı bomba olma ihtimali değerlendirildiğinden müdahale edilmiştir” açıklaması yaptı. Muhtemeldir vuran polis ile gurur duyuldu, ta ki yaşam ile ölüm arasında geçen o ince çizgide, sadece bir dakikaya sığan 26 fotoğraf karesinden 8’ini yayınlayana kadar…
Kemal ölümüyle bize hakikatin her zaman için resmi açıklamanın tersine olduğunu gösterdi.
Objektifim Kemal’in kara gözlerine, Kemal’in gözleri de vizörün arkasındaki gözlerime odaklandığında işte o kareler çıktı ortaya. Bize hakikati çırılçıplak gösteren o beden, o haykırış ve o GÖZLER…