Türkiye’nin tarım alanında en çok ithalat ve ihracat yaptığı Çukurova Bölgesi’nde, şirket ve devletler kârına kâr katarken, mevsimlik tarım işçileri güvencesiz çalışma koşulları ve düşük günlük yevmiyelerle günden güne yoksullaşıyor.
Her alanda olduğu gibi tarım alanında da yoksulluğun ve eşitsizliğin en derinini ise yine kadınlar yaşıyor. Sabah saat 04.30’da başlayan koşuşturmaları tarladan eve sürüyor. Mezopotamya Ajansı’ndan Yüsra Batıhan, tarım işçisi kadınlar ile bir gün geçirerek yaşadıkları zorluklara tanıklık ederek, kadınları dinledi.
Tarım işçisi kadınlar 8 Mart vesilesi ile tüm kadınlara da mesaj verdi.
Gazeteci Batıhan’ın bir günlük tanıklığı ise şöyle;
Mesai kadınlar için 4:30’da erkekler için 7:30’da başlıyor
Sabah 04.30’unda hazırlanarak, işçileri bahçeye götürecek aracı beklemek için karanlık ve ıssız olan sokağa çıkıyorum. Yarım saat sonra ancak gelen minibüste kadınlar arka, erkekler ön koltuklarda oturarak, yola koyuluyoruz. Saat 06.30’da vardığımız tarlada ise toplum cinsiyet kodlarının somut fotoğrafı cereyan ediyor. Erkekler kahvaltının hazırlanmasını beklerken, apar topar araçtan inen kadınları kahvaltı telaşı sarıyor. İlk olarak kahvaltı sofrasını hazırlayan kadınlar, daha sonra sofrayı toplayıp, bulaşıkları yıkarken, erkekler çekildikleri köşede mesainin başlamasını bekliyor. Saat 07.30’da başlayan mesai ile birlikte çoğu 18 yaşından küçük kız çocukları ve kadınlar, ağaçların eteklerindeki portakalları makasla keserken, kasaların dizildiği tezgahın başına geçen kadınlar ise taşınan portakalları eleyerek, kasalara dolduruyor.
‘Evde olduğu gibi tarlada da zorluk bize düşüyor’
Tüm bu olup bitenler sırasında 21 yaşındaki Zehra Ertem ile tanışıyorum. 9 yıldır tarım işçiliği yapan Ertem’in okul yılları işçilik yıllarından daha az sürmüş. Ortaokuldan sonra eğitim hayatının bittiğini belirten Ertem, bir kadın olarak dünyaya gelmenin zorluklarını şöyle anlatıyor: “Evde ayrı bahçede ayrı iş. Akşam bahçeden eve gittiğimizde de iş devam ediyor. Aynı şekilde sofrayı kur, kaldır, temizlik yap, bulaşıkları yıka, çamaşırları as anlayacağınız yine aynı. Erkekler hiçbir iş yapmıyor, bütün zorluk evde olduğu gibi tarlada da bize düşüyor.”
Kamuoyunun sıklıkla gündemine gelen işçi kazaları ve ölümlerine değinen Ertem, hiçbir güvencelerinin olmadığının altını çiziyor. Bir trafik kazasında yaralandığını ve 10 gün evde tedavi olduğunu söyleyen Ertem, bu esnada hiçbir desteğin sağlanmadığını dile getiriyor. Özellikle en çok regl döneminde zorlandıklarını, en büyük ihtiyaçlarının ise kadın olmaktan dolayı hijyen olduğunu kaydeden Ertem, “Dışarıya (tuvalete) çıkamıyoruz, lavabo zaten yok. Elimizden geldiği kadar hijyenik olmaya çalışsak da ortam buna müsait değil. Bazen pedlerimizi eve gidene kadar değiştirmediğimiz oluyor. Devlet zaten kadınları görmüyor, hele ki tarım işçisi kadın olduğunda görünürlüğün iyice azalıyor. -Yardım edebilirler mi tabi ki edebilirler ama etmiyorlar” diyor.
Seslerini duyurmak istediklerini belirten Ertem, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla alanları dolduracak kadınlara ise şu çağrıda bulunuyor: “Kadınlar bir birine destek vermeli. Kadın yoldaşlarımızın desteklerini bekliyoruz.”
‘Evde de çalışıyoruz, bu adil değil’
Van’dan Mersin’e gelen 21 yaşındaki Bahar Barış, bahçe ve tarlalarda iş yükü daha fazla olduğu için en çok kadınların yorulduğunu söylüyor. Mersin’e geldiklerinde toplu bir kira ödemesi yaptıklarını belirten Barış, iş yerine borçlandıkları için de var olan döngüde çalışmak zorunda kaldıklarını dile getiriyor. Kadın olmaktan dolayı yaşadıkları sorunlara değinen Barış, “Regl döneminde erkeklere açıklama yapamadığımız için zorluk çekiyoruz. Artık alıştığımız için de bir şey demiyoruz. Lavabo olsaydı iyi olurdu çünkü tek başına tuvalete gidemiyor, müsait alan bulamıyoruz. Bir kadın ekonomik özgürlüğünü sağlamalıdır. Tabi her işin zorluğu var ama insan alışıyor. Azimli bir kadının her şeyi yapabileceğine inanıyorum. Bir kadın ne olursa olsun hiçbir şeyden çekinmemeli, kendi ayaklarının üzerinde durmalıdır” diye belirtiyor.
Barış’ın 23 yaşındaki ablası Pınar Barış da, tarım işçisi kadınların sorunlarının çözümüne dair beklentilerinin karşılanmamasına tepki gösteriyor. Barış, “Gereksinimleri karşılamak zor ama bir çözüm bulamıyoruz. Bulması gerekenler de biz değiliz. Regl olduğunda ‘işe gelmiyorum’ diyemiyorsun. Çok zorlandığımızda ‘hastayım gelemiyoruz’ diyebiliyoruz. Tuvalet en büyük sorun. Talep de ettik ancak bir yanıt alamadık. Bazı kadınların ailesi burada değil. Eve gidip yemek yapmak, sonra işe gelip çalışmak zorunda kalıyorlar. Erkeklerle aynı işi yapmamıza rağmen evde de biz çalışıyoruz. Bu adil değil” ifadelerini kullanıyor.
Günün ardından yeniden minibüse binerek, eve doğru yola koyuluyoruz. Ancak kadınların mesaisi burada son bulmuyor, evde aynı döngüde devam ediyor.