Hülya Avşar’ın 12 Eylül Cuntası’nın idam ettiği faşist Mustafa Pehlivanoğlu’nun hayatının anlatıldığı ‘Veda Mektubu-Ankara Yazı’ filminde rol alacak olması MHP’yi oldukça germişe benziyor.
Avşar ile MHP arasındaki dalaşı kısaca özetleyelim…
Avşar’ın filmde Mustafa Pehlivanoğlu’nun annesini oynayacak olmasına ilk tepki Ülkü Ocakları Başkanı Olcay Kılavuz’dan geldi. Şöyle dedi Kılavuz:
“Magazin basınında yer alan haberlere göre, aziz şehidimizin ailesine yazdığı mektubundan yola çıkılarak hazırlanacak filmde, Hülya Avşar isimli oyuncu ve şarkıcı şehidimizin rahmetli validesi Zeynep Pehlivanoğlu annemizi canlandıracak, vatan haini şarkıcı Ahmet Kaya’nın seslendirdiği ‘Şafak Türküsü’ adlı şarkı da film müzikleri arasında yer alacaktır. Bu bilgiler dahi, Mustafa Pehlivanoğlu’na, hatırasına, ailesine ve davasına karşı ne denli bir saygısızlık yapılacağının göstergesidir.”
Ülkü Ocakları Başkanı’nın açıklaması yetmemiş olacak ki, MHP milletvekili İsmet Büyükataman, “Kendi çocuğuna anne olmaktan uzak bir tipi de şehidimizin annesi rolünde oynatma hadsizliğine soyunan bu kanal bilmelidir ki, şehitlerimizin istismar malzemesi yapılmasına asla müsaade etmeyeceğiz” dedi. Büyükataman bununla yetinmeyerek, “Pehlivanoğlu’nun annesi rolünün Ello kızı Malakan’a verilmesi elbette kötü niyetli bir yaklaşımdır. O setleri hesap sahiplerinin başına yıkarız, altından kalkamazlar” ifadesini kullandı.
Hülya Avşar’ın buna yanıtı çok daha sert oldu. “Sana ne lan, seni araştırırsak neler çıkar kim bilir dibinden” diyerek cevapladı Büyükataman’ı. Avşar’ın bu açıklaması üzerine Genel Sekreter Büyükataman yazılı bir açıklama yaptı. Açıklama şöyleydi:
“AKP hükümetlerinin ihanet projelerine desteğini her fırsatta açıklayan Hülya Avşar’ın ya da yeni öğrendiğimiz ismi ile Ello kızı Malakan’ın TRT tarafından bu şekilde ödüllendirilmesi elbette sürpriz değildir ancak şehidimiz Pehlivanoğlu’nun annesi rolünün Ello kızı Malakan’a verilmesi elbette kötü niyetli bir yaklaşımdır. Ello kızı Malakan’a yakışacak rol aslında bölücübaşının akrabalarını canlandırması olacaktır. Olmazsa ihanetin diğer sacayağını oluşturan çözüm paketi mucidi siyasilerin akrabaları da Ello kızı Malakan’ın canlandırabileceği rollerdir.” Tabi tehdit etmeyi de ihmal etmiyordu Genel Sekreter: “O setleri hesap sahiplerinin başına yıkarız, altından kalkamazlar.”
Dalaşın özeti bu… Bu dalaşı izlerken hafızamız tazelendi, öfkemiz bilendi…
8 Ekim 1980 sabahı iki insan idam edildi Mamak Zindanı’nda… Biri faşist Mustafa Pehlivanoğlu, diğeri devrimci Necdet Adalı’ydı…
Mustafa’ya faşist dememizin altında en küçük bir hakaret kastı yok. Sadece eşyayı adıyla çağırıyoruz. Pehlivanoğlu faşistti… Hem de su katılmamış olanından…
Pehlivanoğlu, bir kahvenin taranarak 5 kişinin öldürülmesinden, tarihe adı Balgat Katliamı olarak geçen eylemden dolayı idam cezasına mahkum oldu.
Her ne kadar Pehlivanoğlu idamından hemen önce ailesine yazdığı mektupta “Eğer benim günahım varsa Cenab-ı Allah’ın huzurunda çekmeye hazırım. Yok, bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler Allah’tan bulsunlar.” diye yazmış, faşistler bu ifadeyi Pehlivanoğlu’nun masumiyetinin delili olarak göstermiş de olsalar, yine aynı saatlerde itiraflarını da kaleme almıştı. Bu itiraflarda şunlar yazıyordu: “İsa Armağan, genellikle yapılacak işlemler hakkında bir şey söylerdi. Bütün emirleri Abdullah Çatlı’dan alırdı. Benim de karıştığım Balgat olayı Abdullah Çatlı’nın emriyle gerçekleştirildi. Bu olaydan yakalanıp cezaevine düştükten 2- 3 ay sonra bizimle Balgat olayına karışan Haydar Şahin’in Çatlı’nın emriyle ve çok şeyler bildiği gerekçesiyle öldürüldüğünü İsa’dan duydum.”
Pehlivanoğlu itiraflarında faşist cinayetlerin planlayıcılarının kimler olduğunu da anlatıyordu:
“Beni yönlendiren ve bu duruma düşüren kişilerin de yasal cezalarını çekmelerini istiyorum. Olaylarda kullanılan silahlar teşkilatta pis silah olarak adlandırılırdı, bu silahlar taşraya giderdi. Oradan bize Ankara’da kullanılmayan silah gelir, bu şekilde silahlar örgüt içerisinde devamlı dolaşırdı. Bu emir ve direktifi verenler, eylemleri yönlendirenler Abdullah Çatlı, Muhsin Yazıcıoğlu, Şevket Çetin ve Esat Bütün’dür.”
12 Eylül işkencecilerini ve savcılarını sorgulayacağımız güne kadar Pehlivanoğlu’nun Balgat Katliamı’nın faili olduğundan emin olamayacağız. Belki mektubuyla ailesine bırakmak istediği son hatıra bir katilin portresi değildi. Belki de idama giderayak, hizmet ettiği devletinin gözüne girerek affedilebileceğini düşünecek kadar naifti. Belki de, kimilerinin iddia ettiği gibi, o şartlarda bile tehdit ve işkence ile alınmıştı ifadesi. Bunları bilemeyeceğiz. Lakin bunun bir önemi yok. Pehlivanoğlu, eli silahlı, azılı bir faşistti. Bunu kanıtlayacak yüzlerce devrimci hala hayatta…
İdam kime karşı uygulanırsa uygulansın, bunun savunulacak bir yanı yok. Pehlivanoğlu’nun idamının da öyle. İdam devlettin yurttaştan öç alma eylemi. Bu eylem kime uygulanırsa uygulansın, bundan asla sevinç duymayız. İnsan olmamızın gereği bu. Hele Pehlivanoğlu gibi ailesine yazdığı son mektubun söz cümlesi “Nişanlıma da selam eder, Cenab-ı Allah’ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim.” olursa, üzülmekle kalmaz, eli kanlı bir faşistin içindeki insanı keşfettiğimiz için insandan asla umudu kesmememiz gerektiğine bir kez daha inanırız. Lakin idam anında bir devrimci ile bir faşistin “davası”nı nasıl savunduklarının bilinmesi, elin ayağın buz kestiği o anda bir devrimci ile bir faşistin nasıl davrandığının bilinmesi için elimizden geleni ardımıza koymayız. Koymayız zira, biri yaltaklandığı devleti tarafından ipe gönderilir, diğeri eşit, özgür ve kardeşçe bir dünya için mücadele ettiği devlet tarafından…
Necdet, 1.85 boyunda, sarışın, sırım gibi delikanlı. Sehpayı kendisi tekmeledi. Önce “Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği. Kahrolsun faşizm” diye haykırdı. Son sözleri “Kahrolsun sömürgecilik. Yaşasın anti-emperyalist, anti-oligarşik demokratik halk devrimi” oldu. Necdet”in mirası budur. Bu ülke insanlarının kardeşliği, dayanışması, barışıdır Necdet’in mirası…
Ya Pehlivanoğlu’nun mirası… İki babdan oluşur bu miras… Biri insan olan yanını temsil eder Pehlivanoğlu’nun. Nişanlısı’nın mutlu bir yuva kurması için Allah’a dua eden insan yanından. Diğeri, ne yazık ki itiraflardır. İnandığı “dava”nın yüzeyselliği, çürüklüğü dışa vurur kendini burada. Hayal kırıklığının ruhu ters yüz etmesi apaçık ortaya çıkar. Hizmet ettiğini sandığı devletine son anda yaltaklanan biri vardır karşımızda…
MHP bu mirasın sadece ikincisine sahip çıkabilir. Ancak bu yakışır onlara. İşleri yaltaklanmak değil mi devletlerine? Şu ceberrut devletlerine…
Ya mirasın ikinci yanı… Onu sahip çıkmaya cesaret edemez MHP. Bu yüzden değil mi, Avşar’ın şahsında kadını aşağılamak, Kürdü aşağılamak, insanların yaşam biçimlerini aşağılamak? İnsani olan hiç bir mirası sahiplenemez MHP. Ağababaları böyleydi, kendileri de böyle…
Trajik ama gerçek… Pehlivanoğlu’nun insan yanını temsil eden de, yeni bir dünya düşü kuran sosyalistlerdir..