Hakan Deniz yazdı
Ortadoğu’da ABD’nin aktif oyun kurucu olarak yer aldığı Şii-Sünni geriliminin önemli bir cephesi haline gelen Yemen’deki belirsizlik, son olarak Suudi Arabistan tahtının yeni sahibi Salman bin Abdulaziz’in Türkiye ve Mısır ile birlikte İran nüfuzuna karşı cephe oluşturma girişimleriyle yeni bir boyut kazandı.
Ortadoğu’da yoğunluklu olarak Suriye ve Irak’ta askeri ve siyasi hamlelerle ivme kazanan ve pratikte Şii-Sünni çatışması olarak kendisini gösteren hegemonya mücadelesinde, Arap Yarımadası’nın güney ucunda yer alan ve Körfez petrolünün dünya pazarlarına arzı açısından kritik bir noktada bulunan Yemen, yeni bir cephe haline dönüştü. 2011’de bölgede etkili olan Arap Baharı rüzgârı Yemen’de de esmiş, gösteriler sonucunda 30 yıldır ülkeyi yöneten Ali Abdullah Salih görevi bırakmak zorunda kalmıştı. Güneydeki ‘sosyalist’ Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti ile kuzeydeki Yemen Arap Cumhuriyeti’nin 1990’da birleşmesinden sonra devlet başkanı olan Salih ABD ile bölgedeki müttefiki Suudiler tarafından da yıllarca desteklendi. Ancak despotik yönetimi, yolsuzluklar, birleşmeden sonra kuzey tarafından sömürüldüğünü düşünen güneyin hoşnutsuzluğu, kuzeyde Şiiliğin bir kolu olan Zeydi inancına sahip Husiler’in El-Kaide’ye destek verdiği yönündeki iddialar bir gibi dizi etken ile 2011’de patlayan öfke, ABD nezdinde de kullanım süresi dolan Salih’in sonunu getirdi. Fakat Salih’in yerine seçilen ve yine ABD’nin desteğini alan Mansur Hadi de Yemen’in yaralarına çare olamadı. Göreve gelirken Yemen’deki tarafların talebi olan yeni anayasa sözünü yerine getirmekte ayak sürümesi, ülkede bugün yaşanan kaosun da başlangıcı oldu. Siyasi olarak Ensarullah Hareketi tarafından temsil edilen Husi militanların kuzeyden başlattığı askeri harekat önce başkent Sana’nın ele geçirilmesi, Hadi’nin istfası ve Ensarullah’ın başını çektiği yeni bir yönetimin oluşturulmasıyla sonuçlandı. Güney kentlerinden Aden’e çekilen ve Suudiler’in açıktan destek verdiği Hadi’nin istifasını geri çekmesiyle ise Yemen’de, Libya’da olduğu gibi, uluslararası hukuka göre kendisinin meşru olduğunu iddia eden iki ayrı yönetim merkezi ortaya çıkmış oldu.
Gelinen noktada ikili iktidarın dışında, 1990’da oluşturulan birliği dağıtarak yeniden bağımsızlık talebini dillendirmeye başlayan Güney Yemen Hareketi, son yıllarda etkinliğini artıran ve Hadi ile işbirliği içinde olduğu iddia edilen El-Kaide ile silahlı aşiretlerin de denklemde yer aldığı Yemen’i daha zor günlerin beklediği anlaşılıyor. ABD-Suudi Arabistan-Türkiye-Mısır arasında yoğunlaşan trafiğin başlıca gündem maddelerinden biri olan Yemen’de taht oyunları daha yeni başlıyor.