MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan’ın, dün (8 Şubat) Yılmaz Akçil’in AYM üyeliğine atanması töreninde sarf ettiği “AYM kararlarına uyulmasının anayasal zorunluluktur” sözlerine tepki gösterdi.
MHP 55. kuruluş yıl dönümü töreninde konuşan Bahçeli, AYM’yi ‘milli güvenlik tehdidi’ olarak tanımladı ve “Anayasa Mahkemesi hukuka savaş açmıştır” dedi.
AYM’nin kapatılması tehdidini tekrar eden Bahçeli’nin konuşması şöyle:
“Mahkeme başkanı utanmadan, sıkılmadan hala AYM kararlarının 153. madde ile kesin olduğundan gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağını iddia etmektedir.
Bay Zühtü… Senin ve bir kısım üye arkadaşının aklayıp hak ihlali kararıyla taltif ettiğiniz cani, 6 Şubat’ta terör saldırısına teşebbüs etti, polislerimizi yaraladı ve bir vatandaşımızın da hayatına mal oldu. Haberin oldu mu? Bu rezaleti duydun mu?
Dünyanın neresinde hukuka ihanet gölgesi düşürülmüştür. Anayasa’nın 153. maddesinin bireysel hak ihlali kararlarını kapsamayacağına göre neyin dayatmasını yapıyorsunuz? Kimlere mesaj ulaştırıyor nereye hizmet ediyorsunuz.?
Verdiği skandal hak ihlali kararlarıyla iç huzur ortamını sarsan AYM tekrar ifade ediyorum ki ya kapatılmalı ya da yeni baştan yapılandırılmalıdır, böyle gidemez.”
Zühtü Arslan ne dedi?
AYM Başkanı Arslan, yeni AYM üyesi Yılmaz Akçil’in yemin töreninde yaptığı konuşmada, son dönemlerde tartışılan bireysel başvurulara değindi.
Arslan, AYM’nin TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında verdiği hak ihlali kararlarını kast ederek şunları şöyle dedi:
“Temyizden geçerek kesinleşmiş yargı kararlarından sonra Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar ve yorumdan sonra görüş farklılıklarının, yorum farklılıklarının bulunduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmamasının hiçbir anayasal ve yasal zemini ve temeli yoktur. Bireysel başvurunun etkili olabilmesi, ihlalin giderilmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına bağlıdır.
Bu sebeple Anayasa Mahkemesi, ihlalin tespiti yanında, bu tespitin bu ihlalin nasıl giderileceğini ve ihlalin sonuçlarının nasıl ortadan kaldırılacağını da göstermek zorundadır. Bu Anayasa Mahkemesi’ne anayasa ve kanunlarla yüklenen bir yükümlülüktür. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması da kural olarak ihlal öncesi hale getirmeyi gerektirmektedir. Bunun yolu da ihlal şayet yargı kararından kaynaklanıyorsa bu yargı kararının ortadan kaldırılmasını sağlamaktır.
Elbette Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını ve anayasa hükümlerine ilişkin kararlarını ve yorumlarını beğenmeyebilir, bunlara katılmayabiliriz. Ancak bir hukuk devletinde katılmasak da bu kararlara uyulması anayasal bir zorunluluktur. Nitekim anayasamızın 153. maddesine göre Anayasa Mahkemesi’nin kararları kesin olup yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.
Esasen Anayasa’da 153. madde diye bir madde olmasaydı da bu sonuç değişmeyecekti. Zira ihlal kararlarının sadece 153. maddesinin bir gereği değildir. Kararların uygulanması, aynı zamanda ve her şeyden evvel Anayasa’nın hepimizi bağlayan ve kullandığımız yetkilerin meşruiyetini sağlayan bir toplum sözleşmesi olmasının, bu sözleşmeye sadakat yükümlüğünün ve ahde vefa ilkesinin zorunlu bir sonucudur.”
Can Atalay dava sürecinde ne oldu?
Gezi Parkı Davasından 18 yıl hapis cezası verilen ve 25 Nisan 2022’de tutuklanan Can Atalay, 14 Mayıs Seçimleri’nde TİP Hatay Milletvekili seçildi.
Seçimlerin ardından Atalay’a mazbatası teslim edilmesine rağmen, yaptığı tahliye başvurusu reddedildi.
Bunun üzerine Atalay’ın avukatları 21 Temmuz 2023’te Anayasa Mahkemesi’ne hak ihlali başvurusunda bulundu.
Anayasa Mahkemesi, başvuruyu 5 Ekim 2023’te gündemine alacakken, Yargıtay 3. Ceza Dairesi 28 Eylül 2023’te İstanbul 13 Ağır Ceza Mahkemesi’nin Gezi Davasında verdiği hapis cezalarını onadı.
AYM, 25 Ekim 2023’te Atalay’ın bireysel başvurusunu karara bağladı ve ‘seçilme ve siyasi faaliyette bulunma’ ve ‘kişi hürriyeti ve güvenliği’ hakkının ihlal edildiğine hükmetti.
Yüksek Mahkeme, 50 bin lira manevi tazminat ödenmesine, “ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına, yargılamada durma kararı verilmesine ve hükmün infazının durdurularak Atalay’ın tahliye edilmesine” karar verdi.
Atalay kararında 15 AYM üyesinden 14’ü oturuma katıldı ve 9’u hak ihlali yönünde oy kullandı.
AYM Başkanı Zühtü Arslan, başkanvekilleri Hasan Tahsin Gökcan ve Kadir Özkaya, üyeler Engin Yıldırım, Muhammed Emin Kuz, Rıdvan Güleç, Kenan Yaşar, Selahaddin Menteş ve Yusuf Şevki Hakyemez ‘ihlal’ kararı verdi ve Atalay’ın ‘derhal tahliyesine’ hükmetti.
Üyeler Muammer Topal, Yıldız Seferinoğlu, Basri Bağcı, İrfan Fidan ve Muhterem İnce ise Yargıtay’ı haklı buldu ve ‘ihlal’ olmadığını belirtti. Recai Akyel ise oturuma katılmadı.
AYM kararı aynı gün 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne ulaştı. Ancak mahkeme gerekçeli kararın olmadığı gerekçesiyle toplanmadı. 27 Ekim 2023’te AYM’nin gerekçeli kararı Resmi Gazete’de yayımlandı.
13. Ağır Mahkemesi gerekçeli kararın açıklanmasının ardından da AYM kararını uygulamadı ve 30 Ekim 2023’te “kararı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin vermesi gerektiğini” belirterek topu Daire’ye attı.
Sadece mahkeme başkanı Mesut Özdemir’in imzasının bulunduğu yazıda ihlalin Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararından kaynaklandığı ileri sürüldü ve kararı aynı dairenin yapması gerektiğini ifade etti.
Yargıtay 3. Daire Başkanı Muhsin Şentürk ise 1 Kasım 2023’te 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazı göndererek İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bir karar vermediğini, kendilerine gönderilen yazının bir ‘müzekkere’ olduğunu, dosyanın gönderilmesiyle ilgili bir karar verilmesini istedi.
Ardından İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı Mesut Özdemir, üye hâkimler Ferhat Akdoğan ve Nihal Kara ile aynı gün toplanarak oybirliğiyle dosyanın Yargıtay’a gönderilmesi kararı aldı, ‘Ek karar’ başlıklı yazı, Yargıtay’a gönderildi.
7 Kasım 2023’te mütalaa veren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da Atalay’ın “TCK’nin 312’nci maddesi (Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs) kapsamında yargılandığı ve seçimden önce bu madde kapsamında suç işleyen milletvekilinin, Anayasası’nın 83. maddesinde öngörülen yasama dokunulmazlığından yararlanmayacağı”nı ifade etti.
Başsavcılık, altı sayfalık mütalaada AYM’nin “derhal tahliye” kararının uygulanmasındaki yetkinin ise Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin takdirinde olduğunu belirtti.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi de 8 Kasım 2023’te karara gitti. Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkanı Muhsin Şentürk, üye hakimler Hakan Yüksel, Mustafa Doğru, Şerafettin Saka ve Mustafa Karayıldız’ın imzasının yer aldığı kararda Atalay’ın cezasının onanmasıyla hükmünün kesinleştiği ve AYM’nin aldığı “hak ihlali kararına uyulmaması” gerektiği belirtildi.
Daire, Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda inceleme yetkisinin bulunmadığını, hükümlü Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik işlemlere başlanması için kararın bir örneğinin de TBMM Başkanlığı’na gönderilmesine hükmetti.
Ayrıca Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Atalay hakkında “ihlal kararı” veren AYM üyeleri hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Yargıtay’ın bu kararının üzerine Atalay’ın avukatları AYM’ye ikinci başvuruyu yaptı. 21 Aralık 2023’te Anayasa Mahkemesi, Can Atalay hakkında ikinci kez hak ihlali kararı verdi.
Gerekçeli karar 27 Aralık 2023’te Resmi Gazete’de yayımlandı.
AYM gerekçeli kararda, Can Atalay’ın “bireysel başvuru hakkının” ihlal edildiğine oy birliğiyle; “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı” ve “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının” ihlal edildiğine oy çokluğuyla karar verdi.
Ayrıca İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmesiyle “kendisine Anayasa Mahkemesi tarafından verilen yeniden yargılama görevini kullanmadığı” belirtildi.
Yargıtay. 3 Ceza Dairesinin önceki Can Atalay başvurusunda olumlu oy kullanan Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında Anayasayı ihlal ettiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmasına, kanunen kendisine tanınan bir yetki olmadığından Yargıtay 3. Ceza Dairesinin yetkisini aştığına yer verildi.
Ayrıca Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin almış olduğu “Anayasa Mahkemesinin kararına uymama” şeklinde bir kararın Türk hukuk sisteminde bulunmadığı vurgulandı.
Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen “kişilerin özgür bırakılmaması ve tutulmalarına devam edilmesinin keyfiyete sebep veren bir durum olduğu” belirtildi.
Anayasa Mahkemesi kararlarının idari, yasama ve yargı organlarını kesin olarak bağladığını, hiçbir merci tarafından Anayasaya ve kanunlara uygunluğunun sorgulanamayacağını, yargı ve diğer kamu gücünü kullanan organların Anayasa Mahkemesi kararlarını yerine getirmekle sorumlu olduğu ifade edildi.
Gerekçeli karara rağmen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 27 Aralık 2023’te dosyayı yeniden Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderdi.
3 Ocak 2024 tarihinde Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesinin Can Atalay hakkındaki ikinci hak ihlali kararının hukuki değerinin olmadığını belirtti ve Anayasanın 153. maddesi kapsamında uygulanabilecek bir karar olmadığından Anayasa Mahkemesinin kararına uyulmamasına karar verdi.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, kararda “Anayasa Mahkemesinin jüristokrasik bir davranış sergilediğini” belirtti.
30 Ocak 2024’te ise AKP’li Bekir Bozdağ, Meclis Genel Kurulu’nda Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik Yargıtay kararını okudu ve Atalay’ın vekilliği düşürüldü.
Atalay’ın avukatları bu kez 2 Şubat 2024’te AYM’ye yeni bir başvuru yaptı.
Başvuruda, Meclis’te okunan Yargıtay kararına atıf yapıldı ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkanı imzalı “AYM kararına uymama” yazısının Meclis Genel Kurulu’nda okunmasıyla “vekilliğin düşürülemeyeceği” belirtildi.
Başvuruda, Anayasa’nın 85. maddesi dikkate alınarak “vekilliğin düşürülme kararının yok hükmünde olduğunun tespitine ve iptaline” karar verilmesi talep edildi.