Bülent TEKİN yazdı: Küçük kara balığın gittiği yol, onun hikâyesini dinleyerek büyüyen küçük kırmızı balıkların da yolu olacaktır. İnsanlığın kurtuluşu ancak milyonlarca küçük kara balığın düşüncesinde ve cesaretinde olanlarla olacaktır. Bu dünyada başka türlü, onurla ve özgürce yaşamak mümkündür!
Samed Behrengi, 1939 yılında İran’ın Tebriz kentinde yoksul bir Azeri ailesinin çocuğu olarak doğdu. Babası altı çocuklu aileyi beslemek için mevsimlik işçi olarak çalıştı. Çoğu zaman iş bulamadı. Bu nedenle iş bulma amacıyla Kafkasya bölgesine gitti ancak geri dönmedi. Samed 1957 yılında öğretmen olarak mezun oldu. Yaşı 18’dir. Ömrünün sonuna kadar öyküler, masallar yazdı, Güney Azerbaycan bölgesinin öğretmensiz köylerinde çocuklara okuma yazma öğretti.
Samed Behrengi, masallarında toplumsal çelişkileri yazdı. Tüm yazdıkları aslında çocukların, gençlerin ve hatta tüm emekçilerin bu haksız dünya düzenine karşı mücadele etmeleri içindir. Nâzım Hikmet’in şiirlerini okudu ve ondan etkilendi:
“-Yaman esiyor be karayel yaman!
Sakın özünü Hazer’in hilesinden aman!
Aman oyun oynamasın sana rüzgâr!
-Aldırma anam ne çıkar?
Ne çıkar
kudurtsun
karayel
suları,
Hazer’de doğanın
Hazer’dir mezarı!”
Samed Behrengi kısacık yaşamında öyküleri ve masallarıyla, toplumsal eşitsizliklere karşı cesaretle mücadele etme düşüncesini verdi. “Küçük Kara Balık” kitabında, denizin en derin sularında yaşayan yaşlı bir balığın, 12.000 çocuğu ve torununa anlattığı öyküyü yazdı: Bu masalda bir ırmakta yaşayan küçük kara balığın, çevresindeki bütün baskılara, tutucu düşünce yapısına karşı, denize, özgürlüğe ulaşma çabası, karşılaştığı zorluklara karşı direnerek yaşamı pahasına amacına ulaşmasını ve geride kalıp onu engellemeye çalışan bütün balıklara yol gösterici olması anlatılır.
İran’da Şah rejimine karşı olan Behrengi başına geleceklerin farkındaydı, kara balığın ağzından şöyle seslendi: “Her an ölümle yüz yüze kalabilirim. Ama yaşayabildiğim sürece ölümü karşılamaya gitmem de gerekmez. Bir gün ister istemez ölümle karşılaşacağımı biliyorum; bu önemli değil. Önemli olan benim yaşamımın veya ölümümün başkalarının yaşamını nasıl etkileyeceği…”
Behrengi bu kitabı üzerine şunları söylemiştir: “Balıkların çoğu yaşlandıkları zaman ömürlerini boşu boşuna geçirdiklerinden yakınırlar. Sürekli sızlanır, lanet okur, her şeyden şikâyet ederler. Ben bilmek istiyorum; gerçekten de yaşamak dediğimiz şey şu bir avuç yerde yaşlanıncaya kadar dolaşıp durmaktan mı ibaret; yoksa dünyada başka şekilde yaşamak da mümkün mü?”
“Bir Şeftali Bin Şeftali” adlı öyküsünde, köyün en verimli topraklarını elinde bulunduran ağa, köylülerin emeğiyle yetişen şeftalilerden bir tanesini bile onlara vermez. Canları şeftali isteyen çocuklar ağaya büyük bir öfke duyarlar. Ağanın bahçesinde çalışan bahçıvana şöyle derler: “Biz insan değil miyiz yani. Hepsini birer birer koparıp zıkkımlansın diye o köpek herife veriyor. Suç bizde zaten; miskin miskin oturup köyü talan etmesine izin veriyoruz. Toprakları olmayan köylüler sabahtan akşama kadar ağaya çalışırlar ama bir tane şeftali yiyemezler. Bu hak mıdır? Hakkını vermeyenden bedeli ne olursa hak alınmalıdır. Cesur olmalıdır ezilmişler, itilmişler.”
1960’ların sonlarına doğru İran’da büyük sermaye sınıfı çok zenginleşti. Muhammed Rıza Pehlevi basıcı politikasını artırdı, tek adam durumuna geldi. 1967 yılında kendisini Şehinşah (Şahların Şahı), eşi Farah Diba’yı da Şahbanu (İmparatoriçe) olarak ilan etti. Sivil ve askeri bürokrasi, rejimden nemalananlar şahı “Allah’ın Yeryüzündeki Gölgesi” şeklinde dillendirdiler.
Küçük kara balık-bana göre Samed Behrengi-masalda şöyle konuşmuştur: “Bu ırmağın bittiği yeri merak ediyorum. Ah anne, bu soru beni aylardır düşündürüyor. Irmağın nerede bittiğini öğrenmem gerek. Bugüne kadar bu soruya bir karşılık bulamadım. Geceleri gözüme uyku girmiyor. Sürekli bunu düşünüyorum. Kararımı verdim anne, gidip ırmağın nerede bittiğini öğreneceğim. Orada neler var, başka yerlerde neler var, görmek, bilmek istiyorum.”
Ancak İran despot rejimi “Küçük Kara Balık” yani Samed Behrengi’nin yolculuğuna izin vermedi. Samed Behrengi (1967’de) 28 yaşındayken şüphe uyandıran bir biçimde Aras Nehri’nde ölü bulunmuştur. Yüzerken boğulduğu söylentisi yayılsa da buna kimse inanmadı, çünkü Behrengi, yazdığı masallarla, ülkesinin başına bela kesilmiş karanlık Şahlık rejimini açıkça eleştiriyor ve baskı yönetimine karşı çıkıyordu.
Küçük kara balığın gittiği yol, onun hikâyesini dinleyerek büyüyen küçük kırmızı balıkların da yolu olacaktır. İnsanlığın kurtuluşu ancak milyonlarca küçük kara balığın düşüncesinde ve cesaretinde olanlarla olacaktır. Bu dünyada başka türlü, onurla ve özgürce yaşamak mümkündür!