AKP iktidarının zam yağmuruna karşı bir çok siyasi parti, demokratik kitle örgütü, kadın örgütü, ekoloji örgütü bir araya gelerek “Zamlar geri alınsın” dedi. HDP İstanbul Eş Başkanı İlknur Birol, “Zamları geri aldıracağız ancak geri alınması yetmez. Zamların yapılmasını sağlayan düzenin kendisiyle yüzleşmemiz lazım” dedi.
İşsizliğin, yoksulluğun giderek arttığı, toplumun büyük bir kesiminin “insanca bir yaşam” talebini hayatın her alanında yükselttiği bir döneme şahitlik ediyoruz. Dolar kurunun 1 yılda 7,5 liradan başlayıp önce 18 liraya fırlaması başta akaryakıt, enerji olmak üzere bütün mal ve hizmetlerde çok yüksek fiyat artışlarına yol açtı. Asgari ücret her ne kadar yüzde 50 artmış olsa bile yüzde 100’ün üzerinde bir enflasyon söz konusu.
Ekonomik krizin derinleşmesiyle birlikte sefalet koşullarında yaşamaya zorlanan işçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, öğrenciler AKP’nin zam yağmuruna karşı sokağa çıkarak enerji şirketlerine ve AKP iktidarına karşı ses çıkardı, protesto eylemlilikleri gerçekleştirdi.
Bu eylemliliklerden biri ise İstanbul’da “Zamlar geri alınsın” şiarı ile bir çok siyasi partinin, derneğin, demokratik kitle örgütlerinin, kadın örgütlerinin ve ekoloji örgütlerinin bir araya gelerek belirli talepler çerçevesinde ortaklaşmasıydı.
Zamlara karşı bir araya gelen “Zamlar geri alınsın” grubu, geçtiğimiz günlerde Kadıköy Beşiktaş İskelesi’nde bir araya gelerek “Soyguna dur diyoruz” dedi.
Gerçekleşen kitlesel eylemin ardından Zamlar geri alınsın diyen siyasi partilerden biri olan HDP İstanbul’un Eş Başkanı İlknur Birol ile konuştuk.
Birol, “Herkesin gıdaya ulaşmakta zorlandığı, yoksulluğu en dipte yaşadığı, maaşını ayı geçirebilecek şekilde asla kullanamadığı, sürekli ödemek ve borçlu kalmak zorunda kaldığı bir gündelik yaşantı söz konusu. Sadece zamların geri aldırılması tabii ki bu durumu rahatlatmayacaktır. Çünkü daha derin ve büyük bir kriz var. Ama zamların geri alınması talebiyle halkın sermayeye ve iktidara karşı tepki örgütlemesi, kendi hayatıyla ilgili bir talepte başarı kazanabileceğini görmesini sağlayacaktır. Evet, zamları geri alacaklar. Ama biz yine yoksul olmaya ve ulaşamamaya devam edeceğiz. O halde bu zamların yapılmasını sağlayan düzeneğin kendisiyle yüzleşmemiz lazım” dedi.
Röportajdan satır başları:
‘Zamların geri alınması yetmez’
“Türkiye’de geçinilebilecek bir ekonomik ortam kalmamıştır. En son bu doğal gaz ve elektriğe yapılan zamlarla artık ayyuka çıkan, herkesi isyan noktasına getiren bu zam furyasında zamların geri alınması yetmez. Ama geri alınması talebiyle halkın öfkesini örgütlü hale getirip bu talebi sokaklarda dile getiriyor olması önemli bir hareket. Herkesin gıdaya ulaşmakta zorlandığı, yoksulluğu en dipte yaşadığı, maaşını ayı geçirebilecek şekilde asla kullanamadığı, sürekli ödemek ve borçlu kalmak zorunda kaldığı bir gündelik yaşantı söz konusu. Sadece zamların geri aldırılması tabii ki bu durumu rahatlatmayacaktır. Çünkü daha derin ve büyük bir kriz var. Ama zamların geri alınması talebiyle halkın sermayeye ve iktidara karşı tepki örgütlemesi, kendi hayatıyla ilgili bir talepte başarı kazanabileceğini görmesini sağlayacaktır.”
‘Zamlar geri alınsın’ı devam ettireceğiz’
““Zamlar geri alınsın” grubunun pazar günü gerçekleştirilen ortak buluşmasından sonra bir değerlendirmesi olacak ve yola nasıl devam edeceğini değerlendirilecektir elbette. Hangi taleplerle ve hangi çalışmalarla devam edeceğini görüşeceğiz hep birlikte. Ancak daha önceki toplantılardan yola çıkarak şunu söyleyebilirim; katılımcı olan bütün kurumlar ve temsilcileri bunun devam etmesi gereken bir çalışma olduğu konusunda bir ortak kanaat bildiriyor. Bütün gelişmelerde dikkate alınarak, “Zamlar Geri Alınsın’ı” daha yaygınlaştıran, geliştiren, güncel problemlerinde eklendiği bir değerlendirmeyi yapılacaktır. Halkın, toplumun ve örgütlü toplulukların başka bir şansı yoktur. Biz de bu çalışmaların aktif olarak içinde yer alacağız ve daha yüksek sesle dile getirilmesi, çözüm önerileriyle ilgili adımların daha ciddiyetle ele alınması ve ifade edilmesinin ortağı olacağız.”
‘Ekonomik krizin giderek derinleştiği tarihsel bir dönemden geçiyoruz’
“İktidarın uyguladığı ekonomi politikalarının adı Neo-Liberal piyasa programı. Biz temel kamusal hakların piyasaya emanet edildiği ve tercihin sermayeden yana kullanıldığı bu iktisadi tercihe ve sisteme itiraz ediyoruz. Şu an enerjinin satışını gerçekleştiren enerji şirketleridir. Ona bu olanağı tanıyan ise iktidarın ekonomi politikasıdır. Neo-Liberal piyasa rejiminin çöktüğü, kapitalizm krizinin giderek derinleştiği tarihsel bir dönemden geçiyoruz. Söylediğimiz söz hayatımızın bu alanına dair onu korumak ve yaşantımıza sağlıklı, güvenli ve güvenceli şekilde devam ettirmek. Dolayısıyla yurttaş olarak, topluluklar olarak şu gerçeği göz ardı ederek sözümüzü kuramayız. Evet, zamları geri alacaklar. Ama biz yine yoksul olmaya ve ulaşamamaya devam edeceğiz. O halde bu zamların yapılmasını sağlayan düzeneğin kendisiyle yüzleşmemiz lazım. Enerjinin kamusal bir hak olduğunu kabul eden, bunu piyasaya emanet etmeyen, yurttaşlarına ve ilgili alanlara bunu ucuz erişilebilir ve kullanılabilir şekilde servis etmekle yükümlü bir ekonomik sistem, iktisadi sistem talebimizi de dile getirmeye devam edeceğiz.”
‘Toplumun örgütlü olması gerektiğine inanıyoruz’
“Biz toplumun kendini örgütlü hale getirdiği, kendini savunduğu, yoksullaşmaya direndiği, yoksulluğun siyaset tarafından bir araç olarak kullanılmaktan çıkarıldığı, yoksulluğa son verilmesi gerektiğini söylediği bir çizgide, toplumun örgütlenmesini sağlayacak bir çizgide, toplumun bütün kesimleriyle aktif olarak yer almayı zaten programıyla benimsemiş bir siyasi partiyiz. Dolayısıyla sokakta olmaya, taleplerin dile geldiği her yerde hem onu dile getiren, hem onun ilgili çözüm önerilerini de tartışmaya açan, öneren, siyaset alanına bunu tercüme eden, bunun taşıyıcısı olan bir yerde durmaya devam edeceğiz. Biz toplumun örgütlü olması gerektiğine inanan bir yerdeyiz. ”
‘Gücümüz yettiğince çalışmaya devam edeceğiz’
“Demokrasi ittifakının ülkenin geleceği açısından yeni bir toplumun ve yeni bir ülkenin inşası fikrinin de ana zemini olduğunu düşünenlerdeniz. Dolayısıyla hiç uzak kalamayacağımız, uzak kaldığımızda programımıza karşı suç işleyeceğimiz bir durum söz konusudur. Aktif olmaya, içinde olmaya, toplumu örgütlü kılmaya onların sesi olmaya, taşıyıcısı olmaya da elimizden geldiğince, gücümüz yettiğince devam edeceğiz.”