Hasan KUL yazdı – Kamu kaynaklarının kullanımında ülkede yaşayan her yurttaş eşit haklara sahiptir. Siyasal iktidar bu kaynakları kullanırken siyasal kaygılarla biz ve onlar ayrımı yaparsa bu Anayasamıza göre suçtur.
Kar yağışı bir ülkede her şeyden önce su kaynaklarının beslenmesi, tarım için gereken gönen oluşumunun sağlanması bakımından önemlidir. Ancak gezegenimizde yaşanan iklim krizi her doğa olayında olduğu gibi kar yağışında da durumu felâket boyutlarına taşımaktadır. Kırsal kesimde bilinçsiz/rant amaçlı ağaç kesimleri çığ ve yol kapanmalarına yol açarken büyük kentlerde hele de İstanbul gibi bir mega kentte hayatı çekilmez hale getirebilmektedir.
“Bir musibet, bin nasihatten evlâdır” sözü son olayda doğrulandı sanırım. Nedir doğrulanan? Yıllardır kentleşme olgusunu inceleyen kent bilimciler, ekonomistler ve siyaset bilimciler ülke yönetiminde “Yetki Devri” konusunu irdelerken, yerel yönetimlerin idari ve mali anlamda Merkezi Yönetimin vesayeti altında olduğunu bunun da yerelde kararların alınması, kaynak kullanımında önceliklerin saptanması konusunda ciddi sorunlar yarattığını belirtmişlerdir.
Bu durumu İstanbul özelinde değerlendirecek olursak yaşanan tablo şu: Camiler, külliyeler Diyanet İşleri Başkanlığı’na, Boğaz Ön Görünüm alanı Çevre Bakanlığı’na, Galata Kulesi Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, Vakıf ve imaretler Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne, Saray ve Kasr’lar TBMM’ye, Marmaray Ulaştırma Bakanlığı’na, İstanbul Havaalanı ve Kuzey Marmara Çevre Yolu bir şirkete ait. Ulaşım hizmetlerinin temelini oluşturan metro yapımı ve metrobüs alımında son söz Merkezi İdare’de. Taksim meydanı İBB’de, Gezi Parkı yüzlerce yıl önce kurulmuş bir vakıfta.
Son paragrafı okuyan biri, İstanbul’da distopik bir yönetim yapısının olduğu sonucuna varır ve şaşırır. Bir de buna özellikle Merkezi Yönetimin “Bizler ve Onlar” ayrımı getirmesi işleri daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor. Konuyla ilgili bakan, uçakla gelip pistleri üstüne hastane yapılan Atatürk Havaalanı’na indikten sonra yanında bir başka bakan ve ilin valisi ile basın açıklaması yaparken kimse, “Sayın Bakan İBB” nerede? Çalışmalar İBB ile eşgüdümlü mü yapılıyor? sorusunu sormuyor.
Kamu kaynaklarının kullanımında ülkede yaşayan her yurttaş eşit haklara sahiptir. Siyasal iktidar bu kaynakları kullanırken siyasal kaygılarla biz ve onlar ayrımı yaparsa bu Anayasamıza göre suçtur. Aynı günlerde Yunanistan’da yaşanan ve bir çok insanın yollarda kalmasına yol açan kar felâketi nedeniyle yolu işleten firma mahkeme kararıyla mağdurlara 2.000 euro tazminat ödemiştir. Moskova adli makamları, İstanbul Havaalanı’nda mahsur kalan, barınma ve beslenme ihtiyaçları karşılanmayan yurttaşları için yasal süreçleri başlatmıştır.
Konuyla ilgili eleştirilerim, bir türlü “istikşafi görüşmeler”i bitiremeyen Millet İttifakı partilerine de öneri olsun: Yerel yönetimleri güçlendirilmiş parlamenter sistem, demokrasiyi sadece temsili bir sistem olmaktan çıkarır ve katılımcı hale getirir. İnsanlar hayatın her alanında katıldıkları, söz ve karar sahibi oldukları sistemde mutlu olurlar. Yoksa, “yapımında, pişirilmesinde hiç bir katkıları olmayan yemeği, ne kadar güzel pişirilmiş olursa olsun yemekte çekimser kalacaklardır.” Benden söylemesi.