Dicle Üniversitesi öğrencileri, Enes Kara’nın intihara sürüklenmesini “cinayet” olarak nitelendirdi. Öğrenciler, “Üniversiteler fikirlerin özgürce tartışabileceği yerler olsaydı Enes yaşıyor olacaktı” dedi.
Elazığ Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 2’nci sınıf öğrencisi olan 20 yaşındaki Enes Kara, gelecek kaygısı ve ailesinin zoruyla kaldığı cemaat yurdunda yaşadığı baskıyı anlattığı bir video çektikten sonra 10 Ocak’ta yaşamına son verdi. Kara, arkasında bıraktığı notta, Müslüman olmadığı halde cemaat yurdunun kendisini namaz kılmaya ve cemaat derslerine katılmaya zorladığını belirtti. Olaydan sonra kamuoyunda tepkilerin yükselmesi üzerine Kara’nın sanal medya hesabından paylaşılan videosu ile yapılan haberlere erişim engeli getirildi. AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan tarafından yapılan açıklamada ise, Kara’nın kaldığı yerin yurt olmadığı ve gençlerin kendi “hür” iradeleriyle kaldığı öğrenci evi olduğu iddia edildi.
Söz konusu olayla birlikte gelecek endişesi taşıyan gençlerin durumu ile cemaat ve tarikat yurtları bir kez daha gündeme geldi. Kara için alanlara çıkan üniversite öğrencilerine göre, yaşanan olayın temel nedenleri üniversitelerin özgür alanlar olmaktan çıkması ve gençlerin cemaatlere mecbur bırakılması.
“Üniversite ve akademilerin içi boşaltıldı”
Dicle Üniversitesi (DÜ) Tıp Fakültesi 6’ıncı sınıf öğrencisi Yunus Emre Özdemir, yakın tarihte aynı fakültede okuyan Serhat Şahnali’nin intihara sürüklenmesini hatırlatarak, üniversite ve akademilerin içinin boşaltıldığını belirtti. Tıp öğrencilerinin artık Avrupa’ya gitmek istediklerini ve bazılarının ise farklı alanlarda iş aramaya yöneldiğini aktaran Özdemir, kendisinin de bir süre KYK yurdunda kaldığını söyledi. Yurtlarda ya da eğitim gördükleri üniversitelerde anadillerinde eğitim göremediklerini ve kendi kültürlerinde herhangi bir demokratik faaliyet yürütemedikleri belirten Özdemir, öğrencilere devlet denetiminde olan yurtlarda “Manevi rehberler” adı altında propaganda yapıldığına dikkati çekti.
Özdemir, “Amed’de bunlar tamamen bilinçli bir şekilde yapılıyor. Biz de Enes arkadaşımızın okuduğu sıralardan geçtik. Bugün okuma ve dersler tamamen akademideki hocaların vicdanına bırakılmış durumda. Öğrencileri, hayattan koparıp derslere mahkum etmek istiyorlar. Kendilerini tanımasından öte tamamen bu sistemin verdiği derslere yoğunlaştırıp kendi gerçekliklerini görmemelerini sağlamak istiyorlar.”
“Öğrenci, yurt, okul ve kütüphane üçgeninden çıkamıyor” diyen Özdemir, şöyle devam etti: “Bu baskılar nedeniyle kendini bulabileceği bir ortam bulamıyor ve bu da intihar düşüncesini yaygınlaştırıyor. Bunun için diyoruz ki bu intihar değil cinayettir. Eğer üniversiteler Enes arkadaşımızın kendisini özgürce ifade edebileceği, fikirlerini tartışabileceği yerler olsaydı bugün hem Enes arkadaşımız hem de Serhat Şahnali arkadaşımız yaşıyor olacaktı” dedi.
“Çözüm iktidarın ve sistemin değişmesi”
Okullar açıldığı gibi öğrencilerin yurt sorunuyla karşı karşıya kaldığını ifade eden DÜ’nün ekonomi bölümünde 3’üncü sınıf öğrencisi olan Ferhat Sun ise, kendisinin de ilk olarak KYK yurduna yerleştiğini ancak din adı altında yürütülen uygulamalardan kaynaklı buradan ayrıldığını aktardı. Sonrasında ev kiraladığını ifade eden Sun, aldığı bursun kira ve faturalarına yetmediğini kaydetti. Sun, “Bütün öğrenciler gibi ben de gelecek kaygısı çekiyorum. Çözüm iktidarın ve sistemin değişmesi. Üniversitelerin özerk alanlar haline gelmesini istiyoruz” dedi.
(MA)