Ekonomik kriz, zamlar ve enflasyon herkesi etkiliyor. Ama herkes eşit mi etkileniyor? Uzmanlara göre bu sorunun cevabı net bir şekilde hayır. Kriz, eşitsizlikleri derinleştiriyor. Halihazırda haklarına erişemeyen grupları daha savunmasız hale getiriyor. Bu grupların başında ise LGBTİ+’lar geliyor.
Ekonomik kriz, halihâzırda kırılgan olan grupları daha da savunmasız hale getiriyor. Kriz anları LGBTİ+’lar için daha başka kriz anlarını da getiriyor.
Kaos GL’den Yıldız Tar, krizin LGBTİ+’ların hayatlarına yansımalarını ekonomist, araştırmacı ve sosyal hizmet uzmanlarıyla konuştu.
Her kriz, bir yeniden dağılımdır
Feminist iktisadın önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Şemsa Özar’a göre; hükümetin krizden çıkış politikası işveren kesime de prim vermekte ve sene sonu enflasyonunu zamları 1 Ocak’ta yaparak göreli olarak düşük tuttular. Böylelikle maaşlı kesimin ücret zamları gerçek enflasyonun altında olacak.
Yoksuldan alıp zengine vermek diye özetlenebilecek ekonomi politikasının toplumsal cinsiyetle ilişkisi nasıl? Yoksulluğun da cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği var mı? Özar’a göre özellikle bakım hizmeti, bu hizmeti kimlerin verdiği ve bakım hizmetiyle ilgili ürünlere getirilen fiyat artışına bakmak önemli. Dışarıdan alınamayan her şey evde karşılanıyor ve bu da kadınların yükünü arttırıyor. “Bizim hayatlarımız erkeklerin hayatlarına göre çok farklı yerlerde, farklı şekillerde yaşanıyor” diyor Özar, erkeklerin her yerde benzer hayatları yaşadığını vurgulayarak. Ve ekliyor: “Farklı hayatları yaşamak da farklı değişimler getiriyor. Her yerde değişen rollerin olması, tam da bu krizden LGBTİ+’ların nasıl etkilendiğini anlamamıza yardımcı olabilir.”
Peki nedir bu değişen roller? Özar, LGBTİ+’larında işyerlerinde açılamadıkları durumda başka bir hayatı yaşamak zorunda kaldıklarını, eve döndüklerinde bambaşka bir hayatları olduğunu hatırlatıyor:
“Hal böyle olunca bir alandaki deneyimini, birikimini başka bir alana taşıyamıyorsun. Herkes, hayatın diğer alanlarında edindiklerini tahvil edebilirken; sen en basitinden bir LGBTİ+ kulüpteki deneyimini işe taşıyamıyorsun mesela. Hayatın parçalara bölünüyor, işyerinde kırılganlaşıyorsun. Uzaydan gelmiş gibi bir duruma sürükleniyorsun.”
Ekonomik kriz, halihâzırda kırılgan olan grupları daha da savunmasız hale getiriyor
Bütün bu durumun üzerine ekonomik krizin eklenmesinin LGBTİ+’ları nasıl etkilediğini ise Kaos GL Sendikal Çalışmalar Grubu’ndan araştırmacı Remzi Altunpolat şöyle anlatıyor:
“Aslında bugün Türkiye’de mevcut ekonomik krizin sağlık krizi ile, iklim krizi ile, gıda krizi ile, enerji krizi ile ve elbette siyasal kriz ile iç içe geçtiğini vurgulamak gerekiyor. Bu anlamda bugün yaşadığımızın yapısal, çok boyutlu ve sistemik bir kriz olduğunu söylemek mümkün” diyor Altunpolat ve ekonomik krizlerin özellikle toplumun en kırılgan gruplarını vurduğunu hatırlatıyor:
“Yaşlılar, çocuklar, kadınlar, LGBTİ+’lar… Ekonomik kriz, halihâzırda kırılgan olan grupları daha da savunmasız hale getiriyor.”
LGBTİ+’lar için kriz öncesi de krizdi
Özar’ın ve Altunpolat’ın bahsettikleri Türkiye’de LGBTİ+’ların istihdamdaki kırılgan durumunu düzenli olarak ortaya koyan tek çalışma ise Kaos GL’nin özel sektör ve kamuda LGBTİ+ çalışanların durumu araştırmaları. Her sene yapılan araştırmanın 2021 sonuçları LGBTİ+’ların işyerlerinde gizlenmek zorunda kaldıklarını gösteriyor.
633 kişinin katıldığı özel sektör araştırma sonuçlarına göre LGBTİ+ çalışanların sadece yüzde 17’si işyerinde açık olabiliyor. LGBTİ+’lar neredeyse her sektörde çalışırken, bu toplumsal gerçeklik görünür olamıyor. İşyerinde açık olamamak sadece işe alım süreci veya çalışma hayatının ilk dönemlerine özgü de değil. İşyerlerinin çoğunda ayrımcılığa yol açan kural ve uygulamalar yer alıyor. LGBTİ+ çalışanlar ayrımcılık karşısında işlerini kaybetme korkusu, daha ağır bedeller ödeme olasılığı, cinsel kimliklerinin kendi kontrolleri dışında açığa çıkmasından çekinme, iş dışındaki hayatlarında karşılaşabilecekleri zorluklar ve benzeri nedenlerle haklarını arayamıyor.
221 kişinin katıldığı kamu araştırması sonuçları ise işyerinde gizlenmek zorunda kalmanın kamuda daha ağır sonuçlara yol açtığını gösteriyor. Kamu çalışanı LGBTİ+’ların sadece yüzde 6’sı işyerinde açık davranabilirken; raporda işyerinde açık olamamanın kendisinin de bir ayrımcılık olduğu vurgulanıyor. Rapora göre kamu çalışanı LGBTİ+’ların yüzde 82’si ya doğrudan ayrımcılıkla karşılaşıyor ya da kimliğini gizlemek zorunda kalarak ayrımcılığa maruz bırakılıyor. Bütün bunların üzerine pandemide ise LGBTİ+ çalışanların gelecek kaygısı derinleşti, işsizlik LGBTİ+’ları daha fazla etkiledi.
Ekonomik krizle birlikte ne değişti ya da değişiyor? Bu sorunun yanıtını ise Kaos GL İnsan Hakları Programı’ndan araştırmacı Defne Güzel veriyor. “LGBTİ+’lar çalışma hayatlarında yalnızca zamlardan ve ekonomik krizden etkilenmiyor. Daha işe alım sürecinde başlayan ve sonrasında da devam eden, çalışma hayatını ihlal eden ayrımcılık tutumları ve hak ihlalleriyle karşılaşıyor” diyen Güzel’e göre, LGBTİ+’ların çalışma hayatında karşılaştığı zorluklara bütünlüklü bir yerden bakabilmek için bunu belirtmek gerekiyor.
Çalışma hayatının LGBTİ+’lar için daha en baştan ayrımcılıkların yaşanabileceği bir yer olarak kurgulandığını hatırlatan Güzel, araştırma sonuçlarına değinerek, “Aynı araştırmada katılımcılar ayrıca LGBTİ+ oldukları için evlilik izni, eş tayini gibi hak ve fırsatlardan yararlanamadıklarını, bizzat ayrımcılığa maruz bırakıldıklarını da bildiriyorlar. Kamu ve özel sektör araştırmaları göstermekte ki LGBTİ+’lar herkesle eşit haklardan faydalanamıyor ve türlü gerekçelerle terfi etmelerinin önüne geçiliyor. Ayrıca LGBTİ+’lar işlerine son verilmemesi adına “terfi için rekabetten” çekiniyor” diyor.
“Güvenceli işler”, hakikaten ne kadar güvencelidir?
Altunpolat ise, LGBTİ+’lar denildiğinde homojen bir gruptan bahsedilmediğini vurguluyor. İstihdam piyasası içindeki konuma veya gelir durumuna, sahip olunan/benimsenilen kimliğe göre ayrışmaların olduğunu söylüyor:
“Bu doğrultuda ekonomik krizin bütün LGBTİ+’ları aynı oranda etkilediği söylenemez. Enformel emek piyasasında seks işçiliği yapan bir trans kadının yahut güvencesiz bir işte çalışan bir gey ya da lezbiyenin beyaz yakalı, ücretli bir işte çalışan bir gey-lezbiyen ile ekonomik krizin etkilerini aynı ölçüde hissettiği söylenemez belki. Ancak buradaki “güvenceli iş” kavramına da ihtiyatla yaklaşmak gerekir. Zira LGBTİ+’ların güvencesizliği üzerine inşa edilmiş cis-heteronormatif sistemde bir gey, lezbiyen, biseksüel açısından “güvenceli işler”, hakikaten ne kadar güvencelidir? Çoğunluğu güvencesiz hayatlara hapsedilmiş LGBTİ+’lar açısından ekonomik kriz diğer kırılgan gruplara benzer şekilde sağlık hizmetlerine erişim, sosyal hizmetlere erişim, gıdaya erişim, barınma ve istihdam gibi pek çok başlıkta sorunu da beraberinde getirmekte, daha doğrusu var olan sorunları derinleştirmektedir. Örneğin; ekonomik kriz gerekçe gösterilerek işten çıkarılan bir gey için- ki gey, lezbiyen ya da biseksüellerin çoğunun işyerinde kimliğini gizlemek zorunda kaldığını unutmayalım- işten çıkarılmak demek yaşamını idame ettirebilmek için belki de aile yanına dönmeye mecbur kalmak, kimliğine müdahale olmaksızın bağımsız sosyal hayatı sürdürme olanaklarından mahrumiyet ve hatta şiddet ile eşdeğer olabilir.”
Düşük ücretler, daha az hak, daha çok çalışmak!
Güzel de, krizin bu olumsuz şartları derinleştirdiğine dikkat çekiyor. LGBTİ+’ların ekonomik krizde bu olumsuz şartlar ve daha fazlası altında çalışma koşullarına daha düşük ücretlerle ve daha az haktan faydalanarak devam etmek zorunda bırakıldığını söylüyor ve ekliyor:
“Kamu ve özel sektör araştırmaları LGBTİ+’ların daha düşük ücretlerle, potansiyellerine rağmen daha vasıfsız işlerde çalışmak zorunda bırakıldıklarını da ortaya koyuyor. Yaşanan ekonomik kriz ve zamlardan LGBTİ+’lar birincil olarak etkileniyor ve ilk gözden çıkarılan kesim olarak görülüyor. Buna rağmen LGBTİ+’ların istihdamına dönük çalışmalar ise son derece az hayata geçiriliyor.”
Ekonomik kriz anları LGBTİ+’lar için daha başka kriz anlarını da getiriyor
Ekonomik krizin şimdiye kadar LGBTİ+’ların hayatlarını nasıl etkilediğini en yakından gözlemleyebilen örgütlerden birisi 17 Mayıs Derneği. Psiko-sosyal ve hukuki danışmanlık veren dernek, “Yoksun Kalmamak, Yoksullaşmamak ve Yalnızlaşmamak için…” mottosuyla yaşlılık ve HIV gibi çoklu ayrımcılık alanlarında çalışıyor. Dernekten sosyal hizmet uzmanı Rıza Yılmaz, bütün bu alanlardaki deneyimleri üzerinden, “Ekonomik kriz anları LGBTİ+’lar için daha başka kriz anlarını da getiriyor beraberinde” diyor. Danışmanlıklara da bu durumun yansıdığını söylüyor:
“Maddi desteğe ihtiyaç duyan ya da iş arayan LGBTİ+’lar artıyor mesela. Bunu aldığımız başvurulardaki artışta direkt gözlemleyebiliyoruz. Bir de komik şekilde krizlerin faturasını LGBTİ+’lara kesmek gibi bir şey adet oldu. Depremden ekonomik felaketlere kadar her şeyin sorumlusunun LGBTİ+’lar olduğuna inanan bir grup var gerçekten. Tam bunu da LGBTİ+’lara bağlamazlar artık diyorsun, bağlamıyor direkt LGBTİ+fobi kusarak gündem oluyorlar. Ekonomik krizmiş çevrilen oyunlarmış yalan oluyor. Ucuz bir gündem değiştiriciye döndü LGBTİ+fobi. Bunun da bireysel olarak çoğu LGBTİ+’ya olumsuz etkileri olduğunu görüyoruz.”
“Ekonomik krizle bağlantılı olabilecek konularda gelen başvurular artmakta. Sadece iş arayışı ya da maddi destek ihtiyacı da değil; iş yerinde, aile içinde ya da hastanelerde yaşanan sorunlar da paralel şekilde artıyor. Hepsi bir yerde birbiriyle bağlanıyor çünkü. Ekonomik kriz sadece ekonomik boyutta değil fiziksel, psikolojik ve sosyal birçok boyutta hayatımızı etkiliyor. Bu sebeple krizin görünen yansımalarının dışında bir de dolaylı olarak hayatımızın birçok kısmını etkileyen yansımaları var. Verdiğim danışmanlıklarda da görüyorum bunu. Kişiler çok başka konularda ihtiyaç duydukları destek için geliyorlar ama konu dönüp dolaşıp bu krizlerin ve yaratılan gündemlerin, onların hayatlarında yarattığı krizlere geliyor. Krizler krizleri doğuruyor ve hepsi için yeni baş etme yolları bulmak her zaman mümkün olmuyor.”
Derinleşen yoksulluk
Bütün bunları değerlendiren Altunpolat, LGBTİ+’ların derin yoksulluk yaşadığı görüşünde. Kişilerin, açlık sınırı altında olup en temel haklarına dahi erişemediği, sosyal dışlanma ve ayrımcılığın neden olduğu bir yoksulluk biçimi olan derin yoksulluk krizde yeni riskler yaratıyor:
“Sadece gelir düzeyi ve göstergelerine değil kronikleşmiş yapısal bir eşitsizlik haline işaret LGBTİ+’ların kamusal hayatın bütün yüz ve yüzeylerinde olduğu gibi ekonomik alanda da sosyal dışlanma ve ayrımcılığa maruz kalan grupların başında geldiği göz önüne alırsa LGBTİ+’lar kuşkusuz derin yoksulluk yaşayan gruplar arasında değerlendirilebilir. Zira başta istihdam olmak üzere ekonomik düzlemde LGBTİ+’lara yönelik bariz sosyal dışlanma ve ayrımcılık, LGBTİ+’ların sağlık hakkı, sosyal güvenlik hakkı, konut hakkı gibi en temel haklara erişememesi sonucunu doğuruyor. Hâlihazırda temel haklara erişim açısından eşitsizlikler yaşayan LGBTİ+’ların ekonomik krizin sonucunda yaşamlarını sürdürebilmek adına barınma gibi en temel ihtiyaçları bile karşılayamaz hale gelmesi riski söz konusu.”