SİYASİHABER’DEN – Diğer Yazılar …
Ardı ardına gelen üç seçimlik maratonun son etabına giriyoruz.
Gerçek bir halk seçeneğinin inşası yolunda ilerleyen HDP, oy oranında önemli bir yükseliş gerçekleştiremese bile AKP Hükümeti’nin engelleme, baskı ve hilelerine rağmen Yerel Seçimler’de elindeki belediye sayısını arttırdı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise HDP, seçmen tabanını aşıp toplumun geniş kesimleriyle buluşarak barajın yıkılabileceği umudunu yeşertti.
Gezi Ayaklanması’yla birlikte ideolojik hegemonyasında gedikler açılmaya başlayan AKP Hükümeti, 17-25 Aralık operasyonlarının ardından Gülen Cemaati’yle yaşadığı çatışmaya rağmen, keskin bir saflaştırma siyaseti izleyerek “darbe” söylemiyle seçmen tabanını konsolide etme başarısını gösterdi. AKP Yerel Seçimlerde oylarında düşüş yaşasa da elindeki yerel yönetimleri korudu. Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nden de başarıyla çıktı. Yeni rejimin inşa sürecinde önemli bir mevzi kazandı.
AKP İktidarı, Gülen Cemaati’yle el ele vererek büyük ölçüde eski rejimi tasfiye etti. Yeni rejimin inşası yolunda önemli mesafeler kaydetti. Ancak bu süreç henüz tamamlanmış değil. Şimdi AKP’nin hedefinde yeni rejimi inşa sürecini güvenceye kavuşturacak bir meclis kompozisyonu ve bunu sıçrama noktası olarak kullanarak Başkanlık rejimine ulaşma amacı bulunuyor.
AKP bu hedefine otoriterizmi derinleştirmekten başka bir yolla ulaşamaz. Yargının alt üst edilmesi, polis teşkilatının yeni başkan dizaynı, arka arkaya yapılan baskıcı yasal düzenlemelerin nedeni bu.
AKP’nin yeni rejimi inşa sürecinin önündeki en önemli engel, toplumsal desteği milyonları bulan Kürt Özgürlük Hareketi’dir. TC devleti, Kürtlerin varlığına ve örgütlü iradesine karşı inkar, imha, asimilasyon ve bölme/çürütme taktiklerine kadar her türlü yöntemi denemiş ama başarılı olamamıştır.
Tam tersine Kürt Özgürlük Haraketi, Şengal ve Kobani’deki başarılarıyla Kürt halkı içindeki örgütlülüğü derinleştirmekte, uluslararası arenada meşruiyet kazanmakta, daha da ötesi, bölge halkları için özgür ve demokratik bir Ortadoğu’nun mümkün olduğu doğrultusunda umut veren gelişmelerin kaynağı olmaktadır.
AKP, hangi yolu denerse denesin, Kürt Özgürlük Hareketi’ne boyun eğdirememiş, bunun zorunlu sonucu olarak Öcalan’ın şahsında PKK ile diyalog başlatmak zorunda kalmıştır. Ancak Oslo sürecinde olduğu gibi, 2013 Newroz’undan beri izlediği çizgi ile güven verici tutum içinde olmamış, tersine sorunun çözümünü zamana yayarak çürütmeye, her fırsat bulduğunda hareketi kriminalize etmeye yeltenmeye, Öcalan ile Kandil arasına çomak sokmaya çalışarak Hareket’i bölme siyasetini sürekli gündemde tutmaya, arkası kesilmez provokasyonlarla ortamı terörize etmeye, diyalog sürdürdüğü muhatabını taciz etmeyi sürdürmeye, üslubunda hiçbir değişiklik yapmayarak şoven-milliyetçi duyguları kaşımaya, iç güvenlik paketi ve benzeri uygulamalarla Kürt Halkı’nın sesini kısma girişimlerini gündemde tutmaya, bölgede kalekolların ve HES inşaatlarının yapımına hız vererek savaş hazırlığına hız vermeye devam etmiştir.
Kürt siyasi hareketiyle birlikte sosyalistlerin, demokratların, iktidara ve neoliberalizme karşı mücadele veren çeşitli toplumsal dinamik ve ezilen temsilcilerinin önemli bir kesiminin bir araya geldiği HDK/HDP’nin seçim taktiğini belirleyen bu şartlardır.
AKP’nin de ikiyüzlü biçimde özenle koruduğu 12 Eylül Anayası’nın mirası olan seçim barajını aşmak, demokrasi önünde kurulan bariyerleri yıkmak, AKP’ye güçlü bir şamar vuracaktır. HDP çatısı altında parti olarak seçimlere girmek daha güçlü destek alınması olanağı sağlayacaktır. Daha önemlisi, HDK/HDP zemininde şekillenen siyaseti pekiştirecek, kurumsallaştıracaktır.
Parti olarak barajı aşmak, çeşitli koşulların bir araya gelmesiyle imkansız değildir. Bunun bir koşulu, tüm HDP bileşenlerinin, kadrolarının ve taraftarlarının, devletin tüm engelleme, baskı ve hilelerini boşa çıkaracak şekilde etkili bir çalışma yürütmeleridir.
Diğer bir koşul ise Cumhurbaşkanlığı seçiminde gösterilen taktik, programatik ve pratik esnekliklerin gösterilmesi, bölgede AKP’yi batıda CHP’yi zorlayan siyasal ve toplumsal ittifaklar arayışının derinlemesine sürmesidir.
HDP olarak seçimlere yaklaşıldığında tüm çabalara rağmen %10 seçim barajının aşılacağına dair yeterli güvencelerin oluşmaması durumunda seçim taktiğinin gözden geçirilmesi de seçeneklerimiz arasında yer almalıdır.
Unutulmamalıdır ki şu ana kadar sahip olunan parlamenter mevziler sokağın ve toplumsal muhalefetin hizmetinde olagelmiş, sokağın ve Kürt Siyasal Hareketi’nin meşruiyet alanını genişletmiştir. Bu alan kolayca boşaltılamaz.