Yeni Akit gazetesi, LGBTİ bayrağı açtıkları için tutuklanıp, toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasına muhalefetten yargılanan Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin duruşmasını “Boğaziçili azgınlardan Çağlayan Adliyesi’nde eşcinsellik propagandası!” başlığıyla haberleştirdi.
Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atanmasını protesto eylemleri esnasında, 25 Mart günü LBGTİ bayrağı taşıdıkları gerekçesiyle gözaltına alınmalarının arkasından serbest bırakılan 12 Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi hakkında “toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet” suçlamasıyla açılan davanın ilk duruşması dün İstanbul Adliyesi’nde görüldü.
Davanın ilk duruşmasını öncesinde Boğaziçi BÜLGBTİ+ Kulübü İstanbul Adliyesi önünde bir basın açıklaması yaptı. Yargılanan öğrencilere destek vermek amacıyla çok sayıda demokratik kitle örgütü, siyasi parti temsilcisi de dün İstanbul Adliyesi önünde hazır bulundu.
Mahkeme öğrencilerin beraat taleplerini reddederken, adli kontrol şartı kapsamında imza atma kararlarını kaldırdı. Öğrencilerin yurtdışına çıkış yasaklarının ise devam etmesine karar verdi.
Yeni Akit Gazetesi söz konusu gelişmeleri nefret söylemi içeren bir dille haberleştirdi.
Haber “Boğaziçili azgınlardan Çağlayan Adliyesi’nde eşcinsellik propagandası!” başlığıyla verildi.
Öğrencilerin Melih Bulu’yu bahane ederek provokasyona soyunduklarının iddia edildiği haberde, Halkların Demokratik Partisi İstanbul Milletvekili Oya Ersoy da “HDP’li Ersoy’dan eşcinsel azgınlara destek!” başlığıyla hedef gösterildi.
Oya Ersoy’un yaptığı dayanışma açıklaması nedeniyle eşcinsellik propagandası yaptığının iddia edildiği haberde, yargılanan öğrenciler de “12 provokatör” denilerek hedef gösterildi.
“Boğaziçi provokatörleri, mahkeme tamamlandıktan sonra da eşcinsellik propagandalarını sürdürdü. Sapkınlığı temsil eden paçavraları açarak, eşcinsel azgınlar için özgürlük istediler.” denilen haber her satırındaki nefret söylemi ile dikkat çekti.
Yeni Akit uluslararası hukuku çiğniyor!
Birleşmiş Milletler’in Cenevre’deki İnsan Hakları Konseyi, Haziran 2011’de insan hakları, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ile ilgili ilk Birleşmiş Milletler kararı olan 17/19 sayılı kararı kabul etti. Karar az bir farkla onaylansa da tüm bölgelerden İnsan Hakları Konseyi üyelerinin önemli desteğini aldı. Kararın kabulü ile İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından aynı konuda hazırlanacak olan ilk resmi Birleşmiş Milletler raporunun da yolu açıldı. Bu tarihten beri LBGTİ+ hakları önemli ölçüde aynı zamanda Birleşmiş Milletler’in de koruması altında bulunuyor.
Birleşmiş Milletler daha sonraki tarihlerde Yüksek Komiser raporuyla meseleye açıklık getirdi.
Yüksek Komiser’in raporuyla, cinsel yönelimleri ve cinsiyet kimlikleri nedeniyle tüm bölgelerde bireylere karşı yöneltilen ve istihdam, sağlık, eğitimde ayrımcılıktan bu kişilere suçlu muamelesi yapmaya; kasti fiziksel saldırı ve hatta cinayetlere kadar geniş bir yelpazede olduğu görülen sistematik şiddet ve ayrımcılığın örüntüsüne dair kanıtlar ortaya kondu.
Raporda lezbiyen, gey, biseksüel ve trans bireylerin haklarının korunmasını güçlendirmek üzere devletler için hazırlanmış bir dizi tavsiye de yer alıyordu. Raporun bulguları, 7 Mart 2012’de İnsan Hakları Konseyi’nde gerçekleştirilen bir panel tartışmasına da dayanak sağladı; bu Birleşmiş Milletler bünyesindeki hükümetlerarası bir organda konu üzerine yapılan ilk resmi tartışma oldu.
Birleşmiş Milletler aynı zamanda, uluslararası nitelikte olan “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”, “Medeni ve Siyasi Haklara ilişkin Uluslararası Sözleşme”, “Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme”, “İşkenceye Karşı Sözleşme”, “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme”, “Çocuk Haklarına dair Sözleşme”nin bir dizi hükmüne de atıfta bulunarak LBGTİ+ haklarını güvence altına almaya çalışıyor.
LBGTİ+ hakları 2011 yılından itibaren Birleşmiş Milletler’in gündemine gelerek güvencesi altına alınmasının ardından her geçen yıl daha fazla ülke tarafından da tanınıyor/tanınmaya devam ediliyor.
Yeni Akit’in söz konusu haberi Birleşmiş Milletler tarafından güvence altına alınmış LBGTİ+’lara yönelik nefret söylemi nedeniyle uluslararası hukuk açısından da suç teşkil ediyor.
AKP İktidarda bulunduğu ve yargı bütünüyle AKP’nin denetimi altına alındığı için bugün yargı konusu olmayan/olamayan Yeni Akit’in nefret söyleminin, AKP İktidarının ardından yargı konusu olacağından ve sorumlularının yargılanarak mahkum olacaklarından kuşku duymamak gerekiyor.