Dinci akımların etkili olduğu bölgelerde ve zamanlarda, toplumsal cinsiyet eksenli adaletsizlik ibresi her zaman kadın aleyhinde işlemiştir.
İnsanlık tarihinin bütün savaşlarında kadın bedeni taraflar arasında zapt edilecek bir kale, ele geçirilecek bir ganimet olarak görüle geldi.
Günümüzde, bu ataerkil mantalite modern argümanlar ve söylemelerle, yeni şekillere bürünerek varlığını koruyor.Bu nedenle bütün savaşların en büyük mağdurları kadınlar ve çocuklar olmaktadır.
***
Avrupa’nın bundan yüzyıllar öncesinde yaşadığı ve Ortaçağ karanlığının din ve mezhep temelli savaşların farklı bir versiyonu Ortadoğu’da cereyan ediyor. Avrupa Ortaçağ’dan, Rönesans yani ‘Aydınlanma’ ile düzlüğe çıkmıştı.Peki ya Ortadoğu’nun Rönesans’ı mümkün mü?
***
Kendini ve kentini savunan kadınlar,
Savaş başlamadan evvel; okulda öğretmen,evde anne,işte emekçi,tarlada çiftçi alan kadınlar,ne zaman ki IŞİD Kobanê’ye saldırdı kendini ve kentini savunmak için mevzilerde yerlerini aldılar.
Özelde Kobanéli kadınlar, genelde Rojava’nın diğer kantonlarında hayatın her alanında yer alan kadınlar sadece yaşamak için değil, daha iyi bir yaşam için cepheye, barbarlığın vücut bulmuş hali olan IŞİD’e ve diğer dinci yapılara karşı direnmeye gidiyorlar. Bugün Rojavalı kadınların direnişi Ortadoğu’da vuku bulan Ortaçağ zihniyetine karşı bütün dünyaya örnek olacak bir alternatif sunuyor. Erkek egemen zihniyetin kaba kuvvetle haklarını gasp ettiği Ortadoğu kadınlarına Rojava’da direnen kadınlar eşsiz bir örnek bahşediyor. Bilhassa, Türk kadını siyasal İslamcı bir hükümet eliyle özgürlüklerini peyderpey kaybederken, hemen yanı başlarındaki Kürt kadınlarının kendini ve kentini savunmasındanki direnişinden maalesef pek haberdar değil.
***
Sabah çocuğunu emzirdikten sonra cepheye giden Rojavalı kadınlar, Ortadoğu Rönesansının öncülüğünü yapıyor. Zira, amaçları sadece yaşamak olsaydı savaş ortamından kaçar, zor şartlarda da olsa mülteci olarak hayatlarını bir şekilde idame ettirmeye devam edebilirlerdi. Burada, başlı başına felsefik ve sosyolojik temeli olan bir halk hareketinin direniş estetiği barınır. Bu kadınların kendilerini ve kentlerini yok etmek isteyenlerin karşısına büyük ve tarihsel bir bilinçle çıkması farkındalığın ne kadar fazla olduğunun kanıtıdır.
İngiliz işgaline karşı yaşadığı şehri koruyan Fransız azizesi Jan Dark ne ise, Kobané direnişinin sembollerinden Arîn Mîrxan, Kader Ortakaya ve diğer onlarca kadın, yakın tarihimizin Jan Darklarıdır.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın ‘Kadın erkek, fıtrat olarak eşit değildir’ argümanı sadece gündem oluşturmak için söylenmiş sözler değildir.Bölgesel şartlar göz önüne alınarak düşünüldüğünde, bu sözlerin Ortadoğu’yu yakıp yıkan dinci-totaliter-kapitalist modernitenin Türkiye’ye yansıması olduğu görülecektir.
Cumhurbaşkanın yeri geldikçe dillendirdiği bu ‘fıtrat mevzusu’ Ortadoğu coğrafyasındaki dinci akımlardan kesinlikle ayrı düşünülemez.
***
Türk kadınları günbegün devlet eliyle özgürlüğünden edilirken, hemen yanı başlarındaki Kürt kadınları Ortadoğu coğrafyasının Rönesansını ilmek ilmek dokuyor. Bugün itibarı ile, tam 90 gündür Kobané’de sokak sokak, ev ev direnen kadınlar özgürlüğün hamurunu yoğuruyor.
Kadınların sünnet edildiği,pazarlarda satıldığı Ortadoğu’da, hayatın her alanında erkeklerle eşit, hatta bazen bir adım önde olduğu bir yönetim sistemi kurmuş olan Rojavalı kadınlar tamamen estetiği ve aydınlanmayı simgeliyor.
Tayyip Erdoğan’ın ellerini ovuşturup ‘düştü düşecek!’ dediği Kobané, 90 gündür direniyor ve mevzu ‘IŞİD, Kobané’den temizlendi, temizlenecek!’ noktasına geldi dayandı.
Kobané kazanınca, kadınlar kazanmış olacak,
Kobané kazanınca, el altından IŞİD’i destekleyenler,IŞİD’e sınırlarını açanlar kaybetmiş olacak.
O yüzden kadınlar ‘Jin jîyan azadî!’ dediğinde korkudan yüreği ağzına geliyor devletluların!