Haber Merkezi – Demokratik Özgür Kadın Hareketi’nin (DÖKH), Cegerwxin Gençlik ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen ve 2 gün süren 8. Olağan Konferansı sonuç bildirgesinin okunmasıyla sona erdi. “Sakine’nin mücadelesi; kadın özgürlük mücadelesidir” şiarıyla gerçekleştirilen ve Paris’te katledilen 3 Kürt kadın siyasetçi Sakine Cansız, Fidan Doğan ile Leyla Şaylemez’e adanan konferansın sonuç bildirgesi DÖKH aktivisti Sara Aktaş tarafından okundu. Geçtiğimiz günlerde Paris’te gerçekleştirilen ve gazetecilerin ölümüne neden olan saldırıyı da kınayan Aktaş, “9 Ocak katliamının sorumlularının Fransa hükümetince açığa çıkarılmamasıyla bağına vurgu yapılmış, bu konferansımızın 9 Ocak katliamına bir cevap niteliği taşıdığı ortaya konulmuştur” dedi.
Konferansta, siyasal gelişmelerin değerlendirilerek, DÖKH’ün faaliyet raporu ve yeniden yapılanmanın tartışılıp değerlendirildiğini kaydeden Aktaş, “Son iki yüz yıldır Ortadoğu’ya hakim olmak isteyen kapitalist tekelci güçlerin Irak’a müdahalesiyle başlayan çatışmalı ve kaotik sürecin hala devam ettiği tespitinde bulunarak, bu vahşi ve kirli savaşın bugün Ortadoğu’nun kuzeyinde aldatıcı bir karakterle sürdüğünü ortaya koymuştur” diye belirtti.
Vahşi saldırıların son 5 aydır Kürdistan topraklarında yoğunlaştığının altını çizen Aktaş, bu temelde siyasetin üretilme ve hakim kılınma biçiminde iki çizginin geçmişten günümüze çatışma halinde olduğuna vurgu yapıldığını belirterek, şöyle devam etti: “Bunlardan birincisinin siyasette egemenlik ilişkisi üreten erkek eksenli yaklaşım olduğu ve egemenlik ilişkisini ilk kadına dayattığı tamda bu nedenle kadının siyasetin asıl konusu olduğu belirtilmiştir. Bunun karşısındaki ikinci eğilimin ise özgürlük perspektifli eşitlikçi çizgi olduğu ve yine kadınları, tüm halkları, ezilenleri siyasetin esas konusu yaptığı vurgulanmıştır. Bu iki eğilimin çelişki ve çatışmasının bu gün Ortadoğu’da belirginleşerek Rojava’da zirveleştiği değerlendirilmiştir. Kadınların her iki çizginin de konusu olması itibarıyla siyasette merkezi bir rol üstlendiği belirtilerek, kadın renginin, bakış açısının, adil ve eşitlikçi tutumunun daha fazla belirginleştirilip hakim hale getirilmesinin, bunun yol ve yöntemlerinin zenginleştirilmesinin önemine vurgu yapılmıştır.”
‘Kadın kurtuluş ideolojisi Koban’de merkezileşen direniştir’
Özelde Ortadoğu’da eski statükocu dengelerin dağılmasından sonra yeni sömürgeci dengeler kurma arayışında belirginleşen çizginin din örtülü Arap ve Türk milliyetçiliğinin olduğu, DAİŞ’in de tamda bu çizginin bir ürünü olarak beslenip palazlandırıldığını kaydeden Aktaş, din örtülü bu milliyetçi çizginin Rojava, Musul ve Şengal’de Kürtler şahsında bölge halklarını, Kürt kadını şahsında ise tüm kadınlarını hedeflemesine karşın kadın kurtuluş ideolojisi eksenli Kobanê’de merkezileşen direnişin Rojava devrimini açığa çıkardığını söyledi.
Aktaş, konferansta Kobanê’de YPG ve YPJ öncülüğünde gerçekleşen görkemli direnişin bütün uluslararası planları boşa çıkaran ve halkların kendi özgücüne dayanarak nasıl varlık gösterebileceğinin ve insanlığa umut olabileceğinin en çarpıcı ifadesi olarak açığa çıktığını aktardı. Devrimin öncülüğünü yapan YPJ’li kadın militanlar, Kader Ortakaya ile Sibel Bulut şahsında sembolleşen Kobanê direnişinin milliyetçilik ve dinciliğe karşı halkların ortak eşit ve özgür yaşam çizgisini ortaya koyduğunu söyledi.
İmralı Heyeti’nde DÖKH temsiliyetinin dahil edilmemesine tepki
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü talep etmek amacıyla başlatılan kampanya kapsamında geliştirilen baskılara dikkat çeken Aktaş, “Konferansımız Kürt sorununun çözümünde Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün kilit önemde olduğunun altını bir kez daha çizerek, DÖKH olarak yürütülen imza kampanyasının öncülüğünü sürdürmenin kararlılığını ortaya koymuştur. Yine Kürt halkına ve gençlerine dönük en son Cizre’de geliştirilen komplo ve provokasyonları katledilen Ümit Kurt şahsında lanetleyerek, bunun ne ilk ne de son olabileceğine dikkat çeken konferansımız bu türden oyunların iyi okunması ve tutum alınması gerektiğini belirtmiştir” diye belirtti.
İmralı Heyeti’ne DÖKH’ten yana katılması planlanan bir kişinin henüz dahil edilmeyişini tartıştıklarını dile getiren Aktaş, İmralı’da yapılan görüşmede sekretaryada kadın temsiliyetinin önemli olduğunu ifade etti. Çözüm ve müzakereye ilişkin somut ve tüm Kürt bileşenlerinin kabul ettiği bir haritanın olduğu da ortaya konulduğunu dile getiren Aktaş, bu yol haritasının öncelikle kadınlar tarafından güçlü sahiplenilmesi gerektiğinin değerlendirildiğini söyledi.
‘Kadın özgürlüğü sağlanmadan toplumsal barış ve uzlaşmanın sağlanamayız’
Aktaş, şöyle devam etti: “AKP hükümetinin 12 yıllık iktidarının kadını eve kapatan, kadın emeği üzerindeki sömürüyü derinleştiren, anneliği bir kariyer olarak tanımlayan politikaları reddedilerek, bunun kadın cinayetlerini meşrulaştırdığı vurgulanmıştır. Cinsiyet eşitsizliğinde 142 ülke içinde 125. sırada yer alındığı belirtilerek bu durumun AKP hükümetinin erkek egemen zihniyeti ve ideolojisinin niteliğinden kopuk olmadığı ortaya konulmuştur. Kadın Özgürlüğü olmazsa barış da olmaz tespitini yapan konferansımız kadın özgürlüğü sağlanmadan toplumsal barış ve uzlaşmanın sağlanamayacağını ifade ederek önümüzdeki süreçte barış mücadelesini yükseltmenin kararlılığını ortaya koymuştur. Seçimlerde ve siyasi temsiliyet mekanizmalarında kadın iradesini görmeyen egemen erkek anlayışına karşı güçlü bir kadın partisi olma iddiasındaki HDP ile seçimlere parti olarak girme kararını da değerlendiren konferansımız; gerçekleştirilen kadın devriminin gücü, iradesi ve enerjisiyle 2015 seçimlerinde kadınların tüm barajları aşarak siyasal mücadelesini en üst düzeye taşıyacağını ve bu sürece öncülük edeceğinin kararlılığını da ortaya koymuştur.”
‘Üst düzeyde bir örgütlülüğe ulaştırma hedeflenerek kongreleşme öngörülmüştür’
Kadının örgütlü mücadelesinin öneminde dikkat çeken Aktaş, yeni örgütlenme kararı olan Kongre Modelini şu şekilde aktardı: “Konferansımız, Kürt kadın hareketinin gücünü; Kapitalist Modernite’ye ve erkek vahşetine karşı dünyanın dört bir yanında direnen kadınların mücadelesinden, Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nden ve Demokratik, Ekolojik, Kadın Özgürlükçü Toplum Paradigması’ndan aldığını ortaya koyarak, DÖKH’ün ilk kuruluş ilanından bugüne, aynı ideolojik kaynak ve mirastan beslenerek kadını ezen, ırkçı, milliyetçi, militarist ideolojilerin ortadan kaldırılmasının kadının örgütlü mücadelesinden geçtiğinin bilinciyle hareket ettiğini ortaya koymuştur. Bu temelde sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel her alanda ciddi kazanımlar ve başarılara imza atan DÖKH, bunca birikime rağmen eril sistemin ideolojik ve fiziksel yönelimlerine karşı gerekli örgütlenme ve mücadele sürekliliğini yaratmada yeterli düzeye ulaşamamıştır. Konferansımız ortaya çıkan bu niceliksel birikim ve devasa değişime rağmen bunu niteliksel bir dönüşüme evirilememeyi dönemin temel sorunu olarak tespit etmiştir. Mevcut erkek egemen sistemin yönelimleri karşısında kendi içine çekilen, darlaşan ve gerekli atılımı sağlayamayan hareketimizin toplumsallaşma perspektifi yeterince hayata geçirilememiş, bunun nedenleri konferansımız tarafından özeleştiriye tabi tutulmuştur. Geleneksel, dar, dogmatik ve tutucu yanlarımız ciddi bir eleştiriye tabi tutularak, toplumun bütün kesimlerinden kadınlarla buluşarak örgütlenmenin kaçınılmaz olduğu sonucuna ulaşmıştır. Diğer taraftan özgürlük iddiasındaki zayıflamanın mücadele gücünden düşmeye neden olduğunu, bununda her seferinde yeni dengeler üreten erkek zihniyetiyle kavgayı gerileterek uzlaşmayı açığa çıkardığı tespitlerine gidilmiştir. Bu temel perspektiften hareketle konferansımız; varlığı inkar edilen, ayrımcılığa uğrayan, ötekileştirilen tüm kimliksel, kültürel ve dinsel farklılıklardan kadınlarla ortak mücadele ve dayanışmanın gerekliliğine inanmış, bunların demokratik alanlarını yaratmak için kendini daha üst düzeyde bir örgütlülüğe ulaştırmayı hedefleyerek kongreleşmeyi öngörmüştür.”
Buna paralel olarak; her nerede olursa olsun kadına yönelik her türlü şiddeti insanlık suçu saydıklarını belirten Aktaş, “Tekçi ve toplumsal cinsiyetçi devlet bakış açısının yol açtığı siyasal, ekonomik, sosyal sorunların çözümü için kadının öz örgütlenmesi, öz düşünce ve öz eylem gücüyle alternatif yaşam alanları yaratmanın ve daha güçlü kurumlaşmanın zorunlu bir ihtiyaç olduğunu ortaya koymuştur. Toplumun en dinamik gücünün gençlik olması gerçeğinden yola çıkan konferansımız Kapitalist Modernite zihniyetinin tamda bu nedenle genç kadınları hedef haline getirdiğine dikkat çekerek, genç kadın örgütlülüğünü yükseltmeyi temel bir görev olarak tespit etmiştir” dedi.
Aktaş son olarak, “Kadın olmak en eski sömürge ve en krizli kimlik olma durumuna itilmiştir tespitinden hareketle kadın üzerinde kurumsallaşan erkek egemen hiyerarşiyi aşmamız için bize ideolojik, felsefik ve manevi güç kaynağı ve yol gösterici olan Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’a özgürlük iddiamızı büyütme sözü vererek, yine Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez şahsında bize direnmeyi ve özgürlük tutkusunu ödedikleri bedelle, canları ve kanlarıyla öğreten tüm şehitlerimizi minnetle anarak hayallerini gerçekleştirme sözü ve kararlaşmasını yaşamıştır” ifadelerini kullandı.