Kürtler Ortadoğu’nun kara derilileridir. Her toplumun ve insanın tanrısallığı kendini yaratabilirliğiyle inşa olmaktadır. Kara derililerde hep bir tanrısallık görülür. Seslerinde, canlılığın zirvesini temsil eden bedenlerindeki estetikte ve belki de sezgisel bir biçimde ilk insanların Afrika’da ortaya çıkmasının getirdiği gerçeğinden kaynağını alan bir bilinç, kara derililerde bir kutsallık olduğunu hep fısıldar kulağıma. Evrenin amacı olan özgürlüğün insanın varoluşuyla gerçekleşmesi müthiştir. Ama ilk insanın köleleştirilmesi de aynı derecede dehşet vericidir.
Kara derililerin tarihinin bu anlamda Kürtlerin tarihine benzemesi önemlidir. Sesiyle, sözüyle, toprakla ilişkisiyle, danslarıyla, şarkılarıyla tüm Ortadoğu’nun sesi, rengi, ifadesi ve anlamı olabilen Kürtler yıllarca dilsiz, sessiz, danssız, adsız ve kendi ülkelerinde ülkesiz kalmışlardır. Kürtler toplumsallaşmanın ve insanlaşmanın yaratıcılarıdır. Toprağın bağrına yerleşen tohumun güneş ısısıyla ve suyla birleştikten bir zaman sonra toprağın altından çıkacağını ilk fark edenlerdir. İlk insan eylemlerini gerçekleştiren ve tüm dünyaya yayanlardır. Yukarı Mezopotamya ile ortak enlemdeki kültürler boyunca deneyimlerini tüm toplumlara ulaştıranlardır. Ama tüm bunlara rağmen Önder Apo’nun deyişiyle “nan’ın ülkesinde nan’sız kalmışlardır.”
Kürtler, toplum olarak tüm tarihin toplumsal değerlerini taşıyıp getirdiler ve toprak-insan ilişkisini yarattılar. Buna rağmen bugün ülke topraklarında yaşayabilmenin savaşını veriyorlar. Köy köy, mahalle mahalle, ev ev ve hatta fert fert kendi varlıklarını korumanın savaşındalar, hayat savaşındalar. Baştanbaşa Kürdistan varolma savaşının meydanı. Kürtler varlıklarını kabul ettirdiler ama inkar-imha siyaseti tüm şiddetiyle hala sürüyor. Bundan dolayı varlıkları kabul edilen yine de yok edilmeye çalışılan bir toplum konumundadırlar. Bu özellik de kara derililerin yaşadıklarıyla ortaktır. Çünkü siyahilerin köleleştirilmesi, alınıp satılması kanunen kalkmış olsa da aynı köleci zihniyet, derinleştirilmiş kölelik olarak yerine başkalarını koymakla birlikte kara derililere karşı da aynı faşist zihniyetle yaklaşmaya devam etmektedir.
Kürtler faşizmin düşünsel, eylemsel ve hayatın her zerresine yedirilmiş en katmerle halleriyle karşı karşıya kalmış ve tüm bu faşizan uygulamalara rağmen yok olmadan bugüne kadar varlıklarını taşımışlardır. Bu başarının bir sebebi güçlü kültürel altyapıya sahip olmalarıdır. Bir diğer sebebi de Kürtler içinde bu kültürün izlerini gören, sezgilerini tüm ihtişamıyla harekete geçiren ve tarihsel toplum gerçeğinin peşinden sezgisel bir şekilde giden ve kendi toplumunu yokoluşun eşiğinden döndüren Kürdistanlı gençlerdir.
Bugün her parça Kürdistan’da yaşayan Kürtler bu gerçekle tanışmış, bu gerçeği derinden yaşamışlardır. Kobanê’de yaşanan varlık yokluk savaşıdır. Tüm dünyanın gözü önünde, Kürdistan’ın küçük bir şehrinde ölümüne bir yaşam savaşı verilmektedir. Ve tüm dünya bu küçük Kürdistan şehrinde yaşanan dünya savaşının kendisinin savaşı olduğu bilgisiyle Kobanê’ye bakmaktadır. Kendi diliyle şarkılar söyleyip halay çektiği için insanların mahkemelere verilmesi, Kürtçe kaset dinlediği için gençlerin linç edilmesi, kadınların Kürt olduğu için egemen ulusun kendi cinselliğinin kölesi haline getirilerek düşürülmüş erkekleri tarafından ikinci eş olarak önerilmesi Ortadoğu’nun kara derililerinin günceli haline getirilmiştir. Yine çocuklarının hastane, hapishane, kütüphane, işkencehane velhasıl hanelerde tecavüze uğraması ve daha birçok insanlıkdışı yaşanmışlık kuzey Kürdistan halkının tanık olduğu, bildiği, gördüğü, yaşadığı ve acısını uzun yıllar unutmadığı durumlardır.
Kürdistan Özgürlük Hareketi, yarım asra varan mücadelesiyle tarihi bir girişim yapmış ve tüm dünya için çözüm, barış ve demokratik yaşam örneğini oluşturmuştur. Buna mukabil Mandela’nın özgürlük mücadelesi gibi Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlük mücadelesi de evrenselleşmiştir. Bugün Kürtler verdikleri onur savaşıyla, özgürlük mücadelesiyle ve gösterdikleri demokratik ulus ekseninde yaşama ısrarlarıyla, tüm Ortadoğu hatta dünya toplumlarına barış, özgürlük mesajı vermişlerdir. Kürtler düşünsel, bedensel, eylemsel köleliğe mahkûm edilen dünyanın özgürlük umudu olmuştur.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın hazırladığı barış için müzakere taslağı da Türkiye devletine bu umuttan faydalanma fırsatı sunmaktadır. Kürtler, hangi şekilde olursa olsun yeni bir mücadele döneminin eşiğindedir. Ve Ortadoğu’nun kara derilileri, onbinlerce yıl öncesindeki gibi, yaşamın ilk tohumlarını atarcasına yeni özgür yaşamın yaratıcısı olmanın da şafak vaktindedirler.
(Yeni Özgür Politika – 16 Aralık 2014 – Dilzar Dilok)