Almanya’dan Türkiye’ye sınır dışı edilmeleri son günlerde yoğun tartışmalar yaratan Akyüz ailesi hakkında Alman makamlar açıklama yaptı. Açıklamada baba Mahmut Akyüz’e yönelik ciddi iddialar bulunuyor.
Almanya’dan Türkiye’ye sınır dışı edilmeleri son günlerde yoğun tartışmalar yaratan Akyüz ailesi hakkında Alman makamlar açıklama yaptı. Ailenin ikamet ettiği Sontra adlı küçük kentin bağlı bulunduğu Kassel Valiliği, baba Mahmut Akyüz’ün iddialarını reddederek ona ciddi suçlamalar da yöneltti.
Konuyla ilgili sorumlu makam olan Kassel Valiliği, DW Türkçe’nin bilgi almak için daha önce yaptığı başvuruları geri çevirmiş, olayın ulaştığı siyasi boyut nedeniyle hassas davranıldığını ve resmi bir açıklama yapılacağını duyurmuştu.
Valiliğin dün yaptığı açıklamada, Akyüz ailesinin adı bireylerin özlük haklarının korunması ilkesi nedeniyle A. kısaltması yapılarak "A. ailesi" olarak geçiyor. Açıklama, A. ailesinin 2009 yılında bu yana Almanya’yı terk etmekle yükümlü olduğu, ailenin bütün uyarılara rağmen kendi rızasıyla ülkeyi terk etmeyi reddettiği ile başlıyor. Baba Mahmut Akyüz’ün son olarak 2017’de Almanya’yı gönüllü olarak terk etmeyeceğine dair beyanda bulunduğu, bu sebepten yasal düzenlemelerin öngördüğü şekilde zorunlu sınır dışı uygulamasına başvurulduğu belirtiliyor. Sorumlu Kassel Valiliği, ilaveten sınır dışı sırasında kanunların öngördüğü şartların kesinlikle dışına çıkılmadığını vurguluyor.
Valilik, babanın sınır dışı edilmesine uzun süre önce karar verilmiş olmasına rağmen yaptığı itiraz ve dilekçelerle süreci 20 yıl uzattığını ancak uzatmanın sınır dışı kararının yerine getirilmesini engelleyemeyeceğini kaydediyor. Valilik, aileden defalarca talep edilmesine rağmen, Almanya’da doğan beş çocuğunu Türk makamlara resmi olarak bildirmediğini ve kayıt ettirmediğini, bunun için 2011 yılında sorumlu Türk konsolosluğunda yapılan bir randevunun da başarısızlıkla sonuçlandığını belirtip, ebeveynleri, 13-19 yaşlarındaki beş çocuğunu Türkiye'de yasa dışı (illegal) konuma düşürmekle suçluyor.
Kassel Valiliği’nden yapılan resmi açıklamada, baba Mahmut Akyüz’ün 1996 yılında bir kez Türkiye’ye sınır dışı edildiği, kısa süre sonrasında yeniden Almanya’ya giriş yaparak Türkiye’de işkence gördüğünü beyan ettiği, yapılan bilirkişi incelemesinde ise babanın işkence diye gösterdiği yaralanmaları kendisinin yaptığı sonucuna varıldığı belirtiliyor.
Bunun üzerine babaya tekrar 1999-2008 arasında defalarca Almanya’yı terketmesi, aksi takdirde sınır dışı edileceğinin bildirildiği ancak buna uyulmadığının görüldüğüne de dikkat çekiliyor.
Kassel Valiliği, Mahmut Akyüz'ün bulunduğu yabancılar dairesindeki memurları ölümle tehdit etmesi üzerine babaya o dönem yabancılar dairesine ilk giriş yasağının verildiğini, bu yöndeki tutumuna dair bütün olayların zaman içinde belgeleriyle kayıtlara da geçirildiğini ifade ediyor.
Akyüz ailesinin Almanya’daki dosyasında, baba Mahmut Akyüz’ün sorumlu yabancılar dairesine defalarca randevusuz giderek, orada çalışan memurlara iftira, cebir gösterdiği ve tehdit ettiği, memurlara rüşvet teklif ettiği gibi, rüşvet ile suçladığı ibaresi de yer alıyor.
Ailenin ikamet ettiği Sontra’nın bağlı bulunduğu yabancılar dairesinin, anne ve çocuklara ilişkin sınır dışı etme kararının ise 24 Kasım 2008’de onandığı, yapılan itirazın mahkemece ele alınıp başvurunun üst mahkemeden de dönmesiyle sınır dışı kararının 12 Şubat 2009’da kesinleştiği belirtiliyor. Babanın ise 24 Kasım 2008’de kendisinin başvurusuna gelen redde itiraz etmediği kaydediliyor.
Almanca öğrenmedi, uyum göstermedi
Kassel Valiliği, Mahmut Akyüz ile hayat arkadaşının hiçbir zaman Almanya’ya uyum sağlamaya çabalamadığını, 48 yaşındaki anne Fatma Akyüz'ün 1999'da gelmiş olmasına rağmen Almanca konuşamadığını, bu nedenle sınır dışı edilirken de yanında bir çevirmenin hazır bulundurulduğunu açıkladı. Bu sebeple Kassel Valiliği, çocukların ana dillerini konuşamadığına dair ebeveynlerin tekrarladığı iddiaların inandırıcı olmadığını belirtti. Ayrıca sorumlu valilik, baba Mahmut Akyüz ile hayat arkadaşının ve çocuklarının Almanya'da yaşadıkları süre boyunca devletten aldıkları maddi yardımdan geçindiklerini vurguladı. Almanya'da resmi oturum almada veya vatandaşlığa geçmede kişinin çalışması ve kendi kendini geçindiriyor olması, devlet yardımı almaması önemli rol oynuyor.
500 sayfalık dosya
Baba Akyüz'ün Almanya'daki yaklaşık 500 sayfalık dosyasında ülkeye 1989’da geldiği, annesinin vefatı ve babasının PKK bağlantısı iddiasıyla tutuklanmasını da beyan ederek ve Türkiye’de kimsesi olmadığı gerekçesiyle Almanya’daki ağabeyinin yanında kalmak talebiyle 1991 yılında ilk kez iltica başvurusu yaptığı bilgisi yer alıyor. Temmuz 1991'deki ilk iltica başvurusuna, kendisinin henüz çocuk olması sebebiyle siyasi sığınmaya temel teşkil edecek bir gerekçe görülmediğinden talebine ret cevabı verildiği bildiriliyor. Baba Akyüz'ün sonraki yıllarda da yeni iltica başvurularında bulunduğu görülüyor.
Kendisinden beş yaş büyük olan akrabası ve hayat arkadaşı Fatma Akyüz’ün ise Almanya’ya 1999’da geldiği, Haziran 1999’da yaptığı siyasi sığınma başvurusuna Şubat 2000’da ret cevabı geldiği, buna yaptığı itirazın görüldüğü mahkemeden de olumsuz cevap çıkmasıyla 2005 yılında kararın kesinleştiği bildiriliyor. 2008 yılında aileye üç ay gibi kısa süreliğine insani sebeplerle oturum verildiği, ancak annenin Almanca ve uyum kursuna devam etmemesi gerekçe gösterilerek oturumunun uzatılmadığı bilgisi yer alıyor.
Uzmanlar, baba Mahmut Akyüz’ün 33 yıldır, anne Fatma’nın 21 yıldır yaşadığı ve çocukların tamamının Almanya’da doğduğu ve büyüdüğü gerçeği göz önünde bulundurulduğunda Almanya'da bu tür olayların yaşandığı ancak yaygın olmadığını belirtiyor. Bu durumda, yani müsamaha gösterilen ve resmi bir oturumu olmayan kişilerin geçerli bir statüye kavuşmak için şart olan en temel koşulların, kimlik tespiti, hayatını idame edecek kazancı sağlaması yani bir işinin olması ve mümkünse de suç işlememesi olduğu belirtiliyor. Bu durumdaki kişilerin İkamet Kanunu’nun 25’e a maddesi gereği, 14-21 yaş arasındaki çocuk ve gençlerin Almanya'da dört yıl yaşamış olması, okulda başarı göstermesi veya meslek eğitimini tamamlaması halinde yasal bir oturum şansı olabildiği belirtiliyor. İkamet Kanunu’nun 25’e b maddesinin ise çocuklu yetişkinlerin uyum sağlamış olmaları halinde yasal bir resmi statü almada perspektif sunduğu, bunun için de altı yıl Almanya’da yaşamış olma, kimliğinin tespit edilmiş olması ile hayatını kendi kendine finanse etmesi koşuluna bakıldığı kaydediliyor.
Almanya Göç ve Uyum Meclisleri Başkanı hukukçu Memet Kılıç, her ne kadar yasal açıdan çocukların yerinin ebeveynlerinin yanı olduğu prensibi belirleyici olsa da, burada söz konusu beş çocuk ve gencin, doğduğu ve büyüdüğü topraklardan koparılıp sınır dışı edilmesinin insani açıdan büyük bir dram olduğunu söylüyor. Kılıç, 30 yıl gibi bir süre müsamaha belgesi (Duldung) ile yaşanmasının genellikle kimlik tespiti yapılamaması halinde görüldüğünü ancak burada Akyüz ailesinin Türkiye’ye sınır dışı edilmesinden kimlik tespitlerinin yapıldığının anlaşıldığını belirterek, hukuki açıdan Alman makamların beyan ettiği gibi bütün kurallara uyulmuş olsa dahi insani açıdan çocuk ve gençlerin durumunun tam bir trajedi olduğunu vurguluyor.