Koronavirüs pandemisi süreci, aşılama tartışmalarıyla sürüyor. ABD ve Avrupa ülkelerinde başlayan aşılama sürecinin nasıl ilerleyeceğini, aşılar arasındaki farkları ve 2021 öngörülerini Doç. Dr. Emrah Altındiş ile konuştuk.
Çin’in Wuhan kentinde başlayan ve tüm dünyaya yayılan Covid-19 pandemisinde, can kayıpları ve vaka sayılarındaki artış devam ederken, ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinde aşılama süreci başladı. Aşı tartışmalarıyla ilerleyen bu süreçte; İngiltere’de ortaya çıkan Covid-19 mutasyonunu, aşılama sürecinin seyrini, aşılar arasındaki farkları ve aşıların yan etkilerine dair merak edilenleri Boston Üniversitesi’nden Doç. Dr. Emrah Altındiş ile konuştuk.
Altındiş’in değerlendirmelerinde öne çıkan başlıklar şöyle:
“Aşıya ulaşımdaki eşitsizlikler ve kısıtlı üretim kapasitesi dolayısıyla aşılama 2021’de tüm dünyada olamayacak”
Ülke bazında bir ülke nüfusunun yüzde 80-90’ını hızla aşılayabildiğimiz takdirde o ülke içindeki virüsün yayılımı kontrol altına alınacaktır. Çünkü toplumsal bağışıklık adını verdiğimiz, insanların çok büyük bir kısmında bağışıklık oluşturarak hem onları hem de sağlık sorunlarından ötürü aşı olamayacak bireyler varsa onları da, toplumun büyük bir kısmını mikroba karşı koruyarak korumuş olacağız. Onların etrafında bağışıklık kazanmış insanlardan bir bariyer oluşturacağız ve onları da koruyacağız. Bu şekilde toplumun büyük kısmını aşılarsak bunu başarmış olacağız.
Fakat hem aşı üretim kapasiteleri kısıtlı olduğu için hem de aşıya ulaşımda eşitsizlikler olduğu için bu muhtemelen 2021 yılı için tüm dünyada olmayacak. Türkiye için dileğim ise 2021 kışına kadar çok yoğun bir aşılama yapılabilmesi. Bunu da göreceğiz.
“Çin’den gelen Sinovac aşısının FAZ-3 sonuçlarını umutla bekliyoruz”
Şu anda FAZ-3 aşamasında, yani ilk iki aşamayı geçmiş denemelerde, insanlarda denenmiş ve ağır bir etkisi görülmemiş, bundan ötürü FAZ-3’te on binlerce insanda denenen 13 tane aşı var dünyada. Bu çok olumlu. Bunlardan 4 tanesi FAZ-3 sonuçlarının ilk sonuçlarını açıkladı. Örneğin Biontech-Pfizer aşısı, Türkiye’de iki tane Türkiyeli göçmen bilim insanı çalıştığı için çok ünlü olan aşı, şu anda Avrupa Birliği, ABD ve Kanada’da onay aldı ve kullanılıyor. Moderna aşısı yine ABD’de onay aldı o da kullanılmaya başlanacak. Dolayısıyla iki aşı ABD’de şu an uygulanmaya başlandı.
Türkiye’de Çin’den gelen Sinovac aşısı çok konuşuluyor. Onun da Brezilya, Endonezya ve Türkiye’de çalışmaları sürüyor. Onun da FAZ-3 çalışmasının ilk sonuçlarını umutla bekliyoruz. Türkiye’de Bilim Kurulu toplantısının sonrasında çalışma yürüten hoca bir sunum yaptı ve biraz erken açıkladılar sonucu. 40 hasta ile açıklamayı düşünürlerken daha düşük sayıda hastayla açıkladılar. Fakat oradan gelen sonuçlar da çok olumlu ve umut verici.
Aşıların arasında yapılma teknolojisi olarak bir fark var. Biontech-Pfizer aşısı en yeni teknolojilerden biri olan, virüsün genetik dizisi olan RNA’yı üretip onu bize vererek, ona karşı bir yanıt oluşturuyor. Bundan dolayı bu kadar hızlı yapılabildi. FAZ-3 çalışmalarında Pfizer aşısı 48 bin, Moderna aşısı da 30 bin insanın üzerinde denenerek FAZ-3 çalışmaları devam ediyor. İlk çalışmalarda bu insanların hiçbirinde ağır, korkutucu bir yan etki görülmedi. Pfizer aşısının sadece alerji olanlarda bir alerjik reaksiyona yol açtığı görülmüş. Bunu da muhtemelen daha iyi anlayacağız çünkü şu anda ABD’de 2 milyonun üzerinde insan aşılanmış durumda. Yan etkilerini göreceğiz.
Sinovac aşısı denilen Çin’den gelen aşıda ise FAZ-2 çalışmasında 600 kişi orada aşılanıyor. Bir yan etki yine görülemiyor. FAZ-3 çalışmalarında duyduğumuz ağır bir yan etki yok yine. Bu manada o aşıyı olmaktan korkmakta bir sebep yok. Fakat Sinovac aşısı Türkiye’de 60 yaş üstü bireylerde denenmiyor. Onun için koruyuculuğunu Brezilya’dan gelen sonuçlardan öğreneceğiz. Brezilya’dan gelen sonuçlar çok önemli onu umutla bekliyoruz şu an.
“Şirketlerin bir şeyleri saklaması ufak bir ihtimal, sonuçları çok ağır olur”
Aşı çalışmalarında, özellikle ABD’de yürüyen Pfizer ve Moderna çalışmalarında, ABD devleti çok büyük bir destek oldu. 1.5 milyar dolar gibi paralar verdi şirketlere. Bunları devlet bütçesinden, yani bizlerin ödediği vergilerden verdi. Bundan ötürü de bu kadar hızla bu süreç gerçekleşti. ABD ve Avrupa Birliği’nde iki tane kamu kurumu var, bütün aşı ve ilaçları denetleyerek sonuçlarına bakan. Bu kurumlar tarafından aşı şirketlerinin verdiği sonuçlar değerlendirildi. O sonuçların değerlendirilmesi üzerinden önce bir tavsiye kararı çıktı. Sonra FDA, yani ABD’nin gıda ve ilaç kurumu, bunu onayladı. AB’de yine bu sonuçlar şirketten bağımsız kurum tarafından incelendi.
Şirketlerin bu aşamada bir şeyleri saklamaları bence ufacık bir ihtimal. Çünkü onun sonuçları şirketler açısından çok ağır olacaktır. Bu sonuçlarda oynasalar ve işe yaramayan bir aşı satmaya çalışsalar, bu olamaz. Bunun dışında, Pfizer aşısının sonuçları dünyanın en önemli, en prestijli dergisinde de yayınlandı. Aynı şekilde Sinovac aşısının FAZ-2 çalışmaları yine çok prestijli, hakemli bir dergide yayınlandı. Dolayısıyla bu sonuçlara ben güveniyorum ve manipülasyon yapıldığına dair bir sorun görmüyorum. Zaten aşı çalışmalarının nasıl yapıldığının kuralları var. Bunlar da onaylanıyor, sonuçlar çok olumlu.
“Mutantın aşılarla ilgili sorun yaratacağına dair hiçbir veri yok”
(Mutasyonun) aşılarla ilgili bir sıkıntı yaratacağına dair hiçbir veri yok. Hatta yaratmayacağına dair bir deneyin sonuçları açıkladı. Dolayısıyla bu manada bir paniğe, telaşa sebep yok. Bununla birlikte enfeksiyonu daha fazla arttırır mı, ölümleri değil ama insanları daha hızlı mı enfekte edebiliyor konusunda bir soru işareti var. Onun üzerinde de çalışılıyor fakat şimdiye kadar bu mutantın diğerlerine göre daha iyi enfekte edebildiğini destekleyen bir bilimsel veri de yok. Çalışmalar zaten İngiltere’de yapılıyor. Uğur Şahin hoca da “Aşımıza karşı bunu deniyoruz” dedi. Onun sonuçlarını göreceğiz. İnsanlar ve devletler normal kurallara uyarsa, hâlihazırda zaten Türkiye’yi yangın yerine çeviren şu anki varyantlara dair önlemler alınırsa o zaten herhangi bir mutanta dair de çalışacaktır.
“Sağlık çalışanları önlemler alınmadığı için ölüyor, öncelik onlarda olmalı”
Çok kısıtlı sayıda aşı olacak. Aşı karşıtlarının sesi çok çıkıyor ve toplumda bir manipülasyon yaratıyorlar ancak maalesef dünyanın pek çok yerinde pek çok insan aşıya ulaşamayacak. Bir tarafta ölüm var. Bu hastalıktan dolayı özellikle risk altındaki insanlar açısından ölüm riski var. Gençler açısından dahi hastalığı geçirip uzun dönem etkileriyle karşı karşıya olmak var. Diğer tarafta da aşıyı olup korunmak var.
Maalesef dünyada pek çok insan, aşıdaki sayının azlığından ulaşamayacak gibi. Türkiye’de mesela 14 günlük bir deneme süreci olacak. Bu arada FAZ-3 çalışması umarım sonuçlanacak. Bütün bu aşıların 2 doz olması gerekiyor, olumlu sonuçlanması için. Sinovac aşısından FAZ-3 çalışmaları olumlu sonuçlanırsa 25 milyon doz 12,5 milyon insana yetecek. Pfizer aşısının sadece 550 bin ilk etapta geleceği söylendi. O da 225 bin kişiye uygulanacak.
Öncelikle, en fazla risk altında olan sağlık çalışanları olmalı. Türkiye’de sağlık çalışanlarının bu şekilde ölmesini cinayet olarak adlandırıyorum. Çünkü önlemler alınmadığı için ölüyorlar. İş cinayetleri bunlar. Onlar önce aşılanmalı ve bu hastalığa karşı en zayıf olan, kronik hastalığı olan 60 yaş üstündeki bireyler olmalı. Üçüncü olarak da çok fazla insanla temas edilen işlerde çalışan insanlar olmalı. Öncelikle bu grupları korumamız lazım. Biz bu çok zayıf bireyleri koruyabilirsek en azından ölümleri çok düşürmüş olabiliriz. Ancak rahatlayabilmemiz, “Artık pandemiden çıkıyoruz” diyebilmemiz için toplumun çok büyük kısmını aşılamamız ve bunu hızlı bir şekilde yapmamız gerekiyor. Çünkü aşının ne kadar koruyacağını da şu anda bilmiyoruz.
“Umudum şirketlere rağmen aşı üretim süreçlerinin artması, alternatiflerin çoğalıp fiyatların düşmesi”
Şu an yaşadığımız bu dünyada aşının sağlık hakkı olarak uygulanması mümkün değil. Bir insanın nerede yaşadığı, onun (aşıya) sahip olup olamayacağını belirlememeli. İhtiyacı olup olmadığına göre belirlenmeli. Sağlıklı bir AB vatandaşı aşıyı olabilirken, hastalık karşısında risk altındaki bir Afrika vatandaşı aşıyı olamayacak. Bu eşitsizlikler var. Dünyanın kurulu düzeni içinde böyle bir eşitsizlik var. Buna karşı çeşitli inisiyatifler var fakat güç olmadığı için değiştirmek zorlaşıyor.
Bu konuda AIDS pandemisi çok iyi bir örnek. AIDS ilaçlarını ilk başta ABD ve Avrupa şirketleri üretmeye başlıyor. Sadece 1 kullanımı ya da haftalık kullanımı 3500 dolar olan ilaçlar üretiyorlar. Bunu 1990’larda yapıyorlar, şimdiden çok yüksek rakamlar. O dönem Güney Afrika’da Mandela’nın önderliğinde patent haklarına karşı mücadele başlıyor dünyada. Hindistan ve Brezilya’da bu ilaçların patent hakkını umursamadan, aynı ilacı çok daha ucuza, yanlış hatırlamıyorsam 30 dolara üretmeye başlıyor. Bu dünyada tartışma ve dönüşüme yol açıyor. Her ne kadar o ilaçları üreten şirketler bu üretimi durdurmaya çalışsa da en sonunda ilaç fiyatları düşüyor.
Benim umudum bu ilaç şirketlerine rağmen Hindistan’da, Çin’de, dünyanın farklı yerlerinde aşı üretim süreçlerinin artması, alternatiflerinin çoğalıp aşı fiyatlarının düşmesi.
“Eşitsizlikler, doğrudan hastalığın da kimleri etkilediğini belirliyor”
ABD’de berbat bir sağlık sistemi var. Tamamen para üzerine kurulu, sadece parası olanların sağlık hakkına doğru düzgün ulaşabildiği bir sağlık sistemi var. Yale Üniversitesi’nden bir çalışma çıktı. ABD’de bu paralı sağlık sisteminden ötürü her sene 65 bin Amerikalının kurtarılabilecekken öldüğü sonucu çıktı. Bu toplumsal/yapısal eşitsizlikler pandemide rol oynadı.
Trump başından beri o kadar kötü örnek oldu ve kötü politikalar uyguladı ki, şu anda ABD’de 330 bin kişi resmi rakamlara göre öldü. Bu sayıların yakında yarım milyonu geçeceği tahmin ediliyor.
Kim ölüyor diye sormak lazım. Çoğu insan için ABD homojen bir yapı gibi görülüyor olabilir ama burada da toplumsal sınıflar, farklı etnik gruplar var ve bu eşitsizlikler Covid-19 ölümlerini de eşitsiz bir şekilde etkiliyor. ABD’de ırkçılığın 500 yıldır mahvettiği siyahlar ve aynı zamanda Latinolar ile yerli Amerikalılar hastalıktan en fazla etkilenen gruplar. Eşitsizlikler doğrudan hastalığın da kimleri etkilediğini belirliyor.
Madrid’den bir çalışma da Mayıs-Haziran aylarında açıklanmıştı. Orada da yine işçi sınıfı mahallelerinin en fazla etkilendiği görülmüştü. Türkiye’de maalesef buna dair bir veri yok. Fakat TTB’nin 6’ncı ay raporunda, o dönem İstanbul’da kullanılan haritalar var, ona bakara orada da daha çok yoksul ve işçilerin yaşadığı semtlerde bu enfeksiyonun yaygın olduğunu göstermişlerdi. Dolayısıyla hastalık herkesi eşit etkilemiyor. Hastalıktan en fazla etkilenen grupların kim olduğunu bilerek aşılama politikasını da ona göre seçmemiz, karar vermemiz gerekiyor. Türkiye’de bu veriler yok.
“Fırsatları olunca Mercedeslerden tutun silahlara tanklara kadar her şeyi alabiliyorlar”
ABD’de bu durum bir tercih gibi görünüyor çünkü başından beri Trump yönetimi bu işi umursamadı ve önceliğini ekonomiye verdi. Hatta ekonomimiz çökeceğine insan kaybederiz diye televizyonda konuşan, mesela Texas’ta Vali Yardımcısı dahi oldu.
Avrupa Birliği’nde ise başlangıçta hastalık kötü vurdu. Çok erken geldi ve hazırlıksız yakalandı. Bu yine kaynaklarımızı nereye harcadığımızı, zengin ülkelerde dahi önceliğin insan sağlığı ve mutluluğu değil zenginlerin çıkarları için mücadele eden yöneticilerin tercihleri olduğu görülüyor.
Türkiye bir ücretsiz maskeyi insanlara ulaştıramadılar. Sonra grip aşısını ulaştıramadılar. Hâlbuki fırsatları olunca Mercedeslerden tutun silahlara tanklara kadar her şeyi alabiliyorlar. Bunlar bütün dünyada da aslında tercih meselesi. ABD istediği takdirde Irak’a binlerce silahlı araç, asker yollayabiliyor ama kendi hastanelerinde çalışan sağlık çalışanlarına uzun süre koruyucu ekipman sağlayamadılar.
Şu anda Guardian’ın rakamlarına göre 3 binin üzerine sağlık çalışanı koruyucu ekipmanları olmadığı ya da yetersiz olduğu için öldü.
“Toplumsal şartları ve eşitsizlikleri değiştiremezsek, sağlık üzerindeki etkilerini de yaşamaya devam edeceğiz”
Covid-19 konusunda toplum bağışıklığı toplum sağlığıdır diyebiliriz tabii ki. Bunu sağladığımız anda pandeminin yıkıcı etkisinden kurtulmuş olacağız. Dünyada bazı akademik unvanlı bilim insanları dahi bu grip gibi geçecek diye rehavete yol açtılar. Daha beterleri de oldu. Türk geni, çay, çorba iyi gelir gibi…
Şu anda dünyada bir yangın var. ABD en kötü durumda, Türkiye’de sayılara güvenmek imkansız bu defalarca deşifre oldu. TTB burada çok büyük bir toplum sağlığı rolü oynadı insanları bilgilendirerek. Fakat Türkiye’de şu anda 15-20 bin vaka açıklıyorlar yaklaşık olarak. Bu sağlık sistemi üzerinde korkunç bir yük. Haftalarca 30 bin civarında açıklandı.
Tabii ki aşılar olursa biz bunları görmeyeceğiz, toplum bağışıklığı toplum sağlığı demek olacak. Yeni pandemilere gelince de evet dünyada yeni pandemiler olacak. Çünkü insan adlı canlı çok yıkıcı biçimde yaşıyor. Hayvanlarla, doğayla kurduğu ilişki çok yıkıcı. Hayvanları bu şekilde sömürmeye devam ettikçe, onlarla ilişkimiz evrimimize ters ilerledikçe, yüz binlerce yıl böyle bir ilişki kurmadık hayvanlarla. Şimdi onları kapatıp dar alanlarda yaşatıyoruz. Örneğin kuş gripleri çıkıyor sürekli. Onlar güvercinden çıkmıyor genelde. İnsanlar yediği içtiği tavuk, kaz vb. hayvanlardan geliyor genellikle. Gelecekte de muhtemelen hem koronavirüs hem de kuş gribi ya da domuz gribinin farklı çeşitlerini muhtemelen göreceğiz. Yeni pandemiler olacak. Umuyorum bu pandemi insanlığa bir ders olacaktır gelecek açısından.
Toplumsal şartları değiştiremezsek, eşitsizlikleri değiştiremezsek bunun sağlık üzerindeki etkilerini de yaşamaya devam edeceğiz. Umarım insanlık bir ders çıkartır.
“Aşı karşıtlığını büyütenlere kulaklarımızı kapayalım”
Aşı olmaktan korkmayalım. Türkiye’ye Çin’den gelen Sinovac aşısının ilk sonuçları çok olumlu. Ancak bu çok küçük bir sayıda insandan geliyor. Bunun FAZ-3 çalışma sonuçlarını bekleyeceğiz. Bir aşının nerede yapıldığı önemli değildir. Asıl olan o aşının koruyuculuğudur.
Pfizer aşısının ilk sonuçları çok olumlu. Koruyuculuğu da 60 yaş üzeri bireylerde de gösterildi. Dolayısıyla bu dönem aşı karşıtlığını büyüten insanlara kukalarımızı kapayalım. Onlar aslında bu şekilde insanlara ölümü öneriyorlar. Ölümü değil aşıyla yaşamı savunmaya devam edelim.