“Takvim yaprakları 13 Mayıs 2014’ü gösterdiğinde, Manisanın Soma ilçesinde Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en korkunç iş kazası yaşandı. 301 madenci can verdi. 255 kadın kocasız, yaş ortalaması on olan 432 çocuk babasız kaldı. Üç gün ulusal yas ilan edildi. Yargı süreci devam ediyor. Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) 176 numaralı “Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi” ise henüz imzalanmadı.”[i]
Soma’dan ağrımışken şimdi de Ermenek dedik sonra acı ve öfkeyle…
Ve oturduk 37 yazar “Soma” için, Soma’lar bir daha yaşanmasın diye, “not düşelim tarihe, bu bir kaza değil, iş cinayetidir, göz göre göre gelen katliamdır” demek için öyküler yazdık. “Ölüm vardiyası” dedik, başta Hande Baba olmak üzere bir grubun çabasıyla yayınlanan kitaba.
Kitapta öyküleriyle yer alan Yazarlar:
Adil Okay, Ahmet Önel, Arzu Eylem, Ayşegül Kocabıçak, Berna Özpınar, Buket Akkaya, Deniz Dengiz Şimşek, Deniz Moralıgil, Engin Çetinbağ, Ersin Köseoğlu, Ertan Mısırlı, Eşref Karadağ, Gönül Çatalcalı, Güner Arslan, Halit Payza, Hande Baba, Hüsamettin Köseoğlu, Kezban Şahin Taysun, Merih Doğan Baysal, Murat Tuncel, Münevver İzgi, Nalan Yılmaz, Nazmi Bayrı, Nevzat Süer Sezgin, Nilgün Erdem, Nuran Türemen, Nursel Çetin, Nurten Çakır, Onur Çalı, Osman Günay, Semrin Şahin, Şaban Akbaba, Tamer Gökçel, Tayfun Ak, Yelda Karataş, Zeynep Yenen, Zürbiye İvdik…
Kitap tanıtımı ile sınırlı kalsın isterken yazım, yine iş cinayetleri hakkında yazarken buluyorum kendimi. Evet ya. İş cinayetleri dur durak bilmiyor. Gün geçmiyor ki yeni bir iş cinayeti haberi duyulmasın. Kimi gazetelerin üçüncü sayfasında geçiyor ölen işçilerin adları. Kimi TV kanalları da “lütfen” duyuruyor. Neyse ki “ana akım medya” denilen, hükümet ve sermaye yanlısı basının dışında muhalif basın var. Onlardan öğreniyoruz, “çağ atlayan”, sermaye ihraç eden ülkemizdeki patron-devlet işbirliği sonucu gerçekleşen iş cinayetlerini.
Raporlara göre ülkemizde her 7 dakikada bir iş kazası meydana geliyor ve her 10 saatte bir işçi “kaza” sonucu hayatını kaybediyor.
Velhasıl kitapta yer alan öyküleri “edebi-estetik” olarak eleştirmeyi – değerlendirmeyi başka yazarlara bırakıyorum.
Babam şair Süleyman Okay’ın şiiriyle bitiriyorum diyeceklerimi. Neden bu şiiri seçtim onu da açıklayayım. Babam Süleyman Okay, madenciler için, iş cinayetleri için 1970’lerde yazmış bu şiiri. Dikkat edin bu gün de oğul yazıyor iş cinayetleri üzerine. Kapitalist barbarlık sürüyor. Devlet- patron suç ortaklığı: İş cinayetleri onyıllardır sürüyor.
Demek ki daha çok yazmamız, daha çok yürümemiz, itiraz seslerimizi birleştirerek yükseltmemiz gerekiyor.
“Gece vardiyası
aykaranlık
pusuda karayazgı
soluyan bir dev gibi ocaklarda
karaelmas pusuda
ve dışarda
mermi sesiyle başlarken Newrozlu bir gün
çılgın, korkak, yaygın bir ahtapotun
kollarındaydı ağusu ölümün
Zonguldak’ta
günaydın grizuyla başlar canım
ansızın solar kuşkanatları
ölüm kamplarında
ertelenemez ölüm
Şakayık ellerin nerede,
gözlerin, yüreğin
Çocuklar nerde,
babasız kalan bebeler
Dönmeyecek erkeğin bu akşam eve
Ekmeğiniz azalacak,
sevginiz, güvenceniz…”[ii]
Künye: “Ölüm vardiyası, 37 Yazardan Soma’nın Öyküsü”, Tilki Kitap, İstanbul, 2014.
[i] “Ölüm Vardiyası” arka kapak yazısı.
[ii]Şiir: Süleyman Okay (1975). Şakayık. Belge yayınevi. İstanbul.