Türkiyenin farklı illerinden biraraya gelen kadınlar bir deklarasyon yayınlayarak Mor Sarmaşık’ı kurduklarını açıkladı.
Türkiyenin farklı illerinden biraraya gelen kadınlar bir deklarasyon yayınlayarak Mor Sarmaşık'ı kurduklarını açıkladı.
Mor Sarmaşık kuruluş deklarasyonunda "Patriarkaya karşı eşitlik ve özgürlük mücadelemize, kendimizden başlayarak dünyada ve ülkede olup bitenleri öznel deneyimlerimizle harmanlayıp, birlikte söz üretebilmek, bir etkinliğe dönüştürmek, kadın kurtuluş mücadelesinin bir ucundan tutmak ve bizzat kendi bilinçlerimizde dönüşüm sağlamak hedefiyle, Mor Sarmaşık ile yola çıkıyoruz." ifade etti.
Erkekten, devletten, sermayeden bağımsız militarist, şoven, heteroseksist, homofobik yapıyı reddeden kadın kurtuluş perspektifiyle biraraya gelen kadınların oluşturduğu Mor Sarmaşık, AKP'nin gerici ve neoliberal politikalarının gereği olark kadınların kazanılmış haklarına dönük her saldırıya karşı mücadele edeceklerini açıkladı.
Açıklamanın tamamı şu şekilde:
Bir sarmaşık filizleniyor..
İsyana, aşka, eşitliğe, özgürlüğe, hayata dolan dolanabildiğin kadar..
Patriarkaya karşı eşitlik ve özgürlük mücadelemize, kendimizden başlayarak dünyada ve ülkede olup bitenleri öznel deneyimlerimizle harmanlayıp, birlikte söz üretebilmek, bir etkinliğe dönüştürmek, kadın kurtuluş mücadelesinin bir ucundan tutmak ve bizzat kendi bilinçlerimizde dönüşüm sağlamak hedefiyle, Mor Sarmaşık ile yola çıkıyoruz.
YANYANA, OMUZ OMUZA
Hayatlarımızı değiştirip dönüştürmek için feminist ideolojiden beslenecegiz. Patriarkal kapitalizme karşı kadın emeğini eksene alan, ancak kadınların yaşadığı erkek egemenliğine dayalı beden, şiddet ve cinsellik politikalarına karşı, tüm ezilmişlikleri teşhir edecek, sözümüzü söyleyecegiz. Mücadele deneyimlerimizle birlikte, ihtiyaçlar bizi nereye taşırsa oraya yönelmek , kadınlar olarak birarada olma umuduyla yola koyuluyoruz.
Özel alanın politikliği ile kadınların birbirinden farklı deneyimlerin olduğu, ezilmeye karşı farklı kadınlık hallerimizin birbirine muhtaç olduğu, birbirini tamamladığı/tamamlayacağı, konumlarımızı anlamaya yönelen, kadın dayanışmasını merkezine alan her türden iktidar biçimini ve hiyerarşiyi reddeden bir yerden yan yana geliyoruz.
Bizler Antalya’dan, Samsun'a, İstanbul’dan, Muğla’ya, İzmir'den, Hatay’a uzun zamandır yol arkadaşlığı yapan kadınlar olarak erkekten, devletten, sermayeden bağımsız militarist, şoven, heteroseksist, homofobik yapıyı reddeden kadın kurtuluş perspektifiyle biraraya gelen kadınlarız.
PATRİARKAL KAPİTALİZME KARŞI ÖZGÜRLÜĞE
Patriarka, pek çok tahakküm alanı ve çarkı içeren kapitalizmden çok daha evvelki zamanlara dayanan bir egemenlik biçimidir. Lakin kapitalizm tarih sahnesine dahil oluşuyla beraber patriarka ile varlığını kapitalizmle eklemlenmiş bir biçim altında sürdürmektedir. Kapitalist üretim tarzı tarihsel olarak patriarka ile işbirliği temeli üzerinden kurulmuştur. Bu nedenle kadınların yaşamını değiştirecek bu sistemin zincirlerini kıracak bir antikapitalist perspektifle yola çıkmak gerekmektedir.
Kapitalizm patriarkanın ona sunduğu bu olanaklardan yararlanırken aynı zamanda patriyarkayı yeniden üretiyor. Bunun en somut hayata geçtiği alan ise aile kurumu. Kadınların hayatlarını evden ibaret olduğu erkeğin, çocuğun yaşlı ve hasta bakımının dayatıldığı bir yaşam biçimi mevcut.
Kadınların, karşılıksız ev içi emeğinin görünmez kılındığı, kadın istihdamından doğru cinsiyetçi iş bölümüyle birlikte hem evde hem de kamusal alanda esnek, ucuz ve güvencesiz çalışma koşulları ile kadının aileden ve erkekten bağımsızlaşmasının önüne geçiliyor. Ekonomik krizle birlikte ev içindeki yükümüz artarken, işsiz orani en yüksek kesim olarak yoksullaşmamız da artıyor.
Bu kadar önemli bir yeri olan aile, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde de siyasi alanı belirleme de toplumu yeniden kurgulamadan tutun, kadınların neye ne kadar nasıl katılacağının, kadının yerinin neresi olduğunun belirlenmesinde etkili oluyor.
AKP iktidarı ise, hem muhafazakâr, dinci, hem neoliberal politikaları gereğince cinsiyete dayalı iş bölümüne uygun bir toplum yaratma da ailenin işlevini politikalarının merkezine alıyor. Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın ismi Aile ve Sosyal Politikalar bakanlığı olarak değiştirilmesi yani aile ve kadın arasındaki ilişkide kadınların değil ailenin öncelendiğinin tescillenmesidir.
Nitekim, Aile Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nın işbirliğiyle ailenin korunması adı altında politika ve uygulamalar devreye giriyor. “Üç çocuk doğurun” söylemi ile kürtaj ve sezaryen yasağını hedefleyen politikalar yasal düzenlemelerle uygulanmaya çalışılıyor.
Yeni tipteki itaatkar ailede, ailenin korunması üzerinden Diyanet’in baş aktör olduğu, Aile Bakanlığı’yla birlikte evlilik öncesi eğitimler, boşanmak isteyen çiftlere zorunlu arabulucuk, evlenen öğrencilerin kredi borcunun silinmesi, müftülük nikahı, cinsel istismar ve nafaka hakkına el koyma gibi toplumsal ve yasal düzenlemeler bizlerin gündemine geliyor.
Genel itibariyle kadının yeri aile, görevi aileyi korumak ve kalkındırmak, neslinin devamlılığını sağlamak. Kadına yönelik erkek şiddeti bir şekilde siyasal ve politik gündeme taşındığında ancak o zaman özne olabiliyoruz. Şiddetin önlenmesi mevzubahis olduğunda ise giderek artan erkek şiddeti ve cinayet suçlarının yargı ve devlet eliyle erkeğin cezalandırılması yönünde değil, erkeklerin aklanması üzerinden kadınların yaşam tarzının sorgulandığını mahkemelerce görmekteyiz.
Elbette bu kadar baskıya şiddete karşı kadınlar durmadık. Haklarımıza, hayatlarımıza karşı bu müdahalelere dayatılan dini, muhafazakâr, militarist ve savaştan yana yaşama dair bulunduğumuz alanlarda işyerlerimizden, okullarımızdan evlerimizden çıkarak bir arada olmanın verdiği gücü bilerek sokaklardayız.
Biliyoruz ki feminist hareket güçlendikçe artık şiddete ve tecavüze uğramamak, öldürülmemek için biz kadınlar yalnız olmadığımızı bilerek hayatlarımızı savunmaya dört koldan sarılıyoruz. Nevin, Yasemin, Çilem ve nice kadın hayatlarından vazgeçmeyerek bu yolda yalnız yürümeyeceğimizi bilerek farklı ulustan, ırktan, dinden, sınıftan kadınlar olarak başkaldırdık ve kaldırıyoruz.
Bütün bu mücadele deneyimleri ekseninde özel alanın politik olduğunu unutmayan her türden ezilmişliğimize isyanımızla birlikte kapsayıcı, çoğulculuk ilkemizle omuz omuza verip birbirimizi sararak gücümüzün kadın dayanışmasından geldiğini bilerek mor sarmaşıklar filizlenmeye yola çıktık…
Bizlere, ucuz işgücü olarak güvencesiz, sendikasız, esnek işlere mahkum edenlere karşı Flormar direnişçilerinin mücadelesi yol gösteriyor.
Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz bizimdir.
Haydi, sen de katıl aramıza! Birlikte duvarları yıkmaya, Mor Sarmaşık ile hayatı sarmalamaya…