Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Ankara Kadın Meclisi tarafından her Çarşamba günü Güvenpark’da düzenlenen sessiz oturma eylemi bugün de 19:00 – 19:30 saatleri arasında gerçekleşti.
Her Çarşamba günü, “ROJAVA’DAN ŞENGAL’E KADINLARLA DAYANIŞMA” şiarıyla gerçekleşen eylemde, IŞİD’in vahşi saldırılarına ve AKP’nin işbirlikçi politikalarına dönük tepkilerde devam etti.
Oturma eyleminin ardından kadınlar sessiz oturma eyleminde açtıkları, “HABERİN VAR MI YÜZLERCE EZİDİ KADIN TUTSAK KÖLE PAZARLARINDA SATILIYOR. EZİDİ KADINLAR YANLIZ DEĞİLDİR!” yazılı pankartın arkasında kortej oluşturup sloganlar haykırarak, Ankara Dayanışması öncülüğünde bugün başlayan Açlık Grevini ziyaret için Sakarya Meydanına yürüdüler.
Rojava ve Ortadoğu halklarıyla dayanışmak için sabah başlayan Açlık Grevcilerinin yanına ulaşan HDK Ankara Kadın Meclisi Üyesi kadınlar, burada da kısa bir oturma eylemi yaptı. Oturma eyleminin ardından HDK Ankara Kadın Meclisi adına Derya ETEM günün basın açıklamasını okudu.
Basın açıklamasında, tezkere, tampon ve güvenlikli bölgeye hayır demek için Meclis’teki kadın milletvekillerine çağrı yer alıyordu.
ETEM tarafından okunan basın açıklaması metni şöyle,
“Sayın Milletvekili,
Savaşta kadınların yaşadıklarını bilen, yerinde incelemiş olan bizler, kadınların savaşı körükleyecek siyasetlere geçit vermemeleri gerektiğinin farkındayız. Bunu vurgulamak için de biz kadınları Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil eden sizlere, kadın vekillerimize sesleniyoruz.
Tezkereyi onaylamayın, tampon veya güvenlikli bölgeye karşı çıkın.
Tezkere, Türk askerinin sınır ötesine geçerek çarpışması anlamına gelmektedir. Ancak bu çarpışma kime karşı olacaktır, bu belli midir? Bu çarpışmanın ne gibi acılara, acıların ne gibi husumetlere, intikam duygularına yol açacağı düşünülmüş müdür? Bu intikam duygularının hangi yeni IŞİD’leri doğuracağı tahmin edilmiş midir?
Unutmamak gerekir: Sovyetler Birliği Afganistan’ı istila etti, Amerika müdahale etti, Taliban ve El Kaide doğdu; Amerika Irak’ı istila etti, IŞİD doğdu. Ve yine unutmamak gerekir ki bu halkın vekilleri tam da bunları bildiği, bunların farkında olduğu için kendi elleriyle 1 Mart tezkeresini reddetmişlerdir.
Tezkerenin yol açacağı felaketler tam olarak bilinemese de, tampon bölge veya güvenlikli bölge istemenin amacı ve sonuçları daha açıktır. Tampon bölge, bir bölgenin insansız olduğu varsayımına dayanmaktadır. Halbuki, Kürtlerin Rojava adını verdiği bu bölge insansız değildir. Buralarda hem Kürtler, hem de Araplar, Süryaniler, Ermeniler ve Êzîdîler yaşamakta ve ortak bir biçimde kendi kendilerini yönetmektedirler.
Bu bölgenin tampon veya ‘güvenlikli’ bölge olması için önce insansızlaştırılması gerekmektedir. Bu da yüzbinlerin göç ettirilmesi, daha fazla ölüm, yoksulluk ve acı demektir. Daha da fazla insanı yerinden yurdundan etmek, en iyi durumda bile istikrar değil, istikrarsızlık getirir. Sivil halkın yaşamını geri dönülmez şekilde altüst etmektir.
Unutmamak gerekir: İsrail, Filistin arazisine yerleşirken, dünyaya buraların boş topraklar olduğunu iddia etmiştir. Amerika Birleşik Devletleri, Amerika kıtasına boş diye diye on milyonlarca yerli halkı katletmiş, bunu da hiç olmamış gibi göstermeye çalışmıştır. Avustralya ‘boş arazi’ diye İngiltere hapishanelerinde zorluk çıkaran mahkumlarını buraya göndermiş, sonrasında da Avustralya hükümeti yerli halkın çocuklarını zorla ellerinden alıp yerleşimcilere vermiştir.
Bir ülkenin bazılarına göre boş olması, oranın boş olduğu anlamına gelmez. Aksine, bir bölgenin kan ve gözyaşı ile boşaltılması anlamına gelir. Milletlerin vicdanına nesiller boyu yüzleşilemeyen, hesabı verilemeyen katliamların sorumluluğunu yükler.
Tezkere, tampon bölge ve güvenlikli bölge önerilerinin Türkiye’de bir çözüm süreci yaşanırken ortaya çıktığı unutulmamalıdır. Karşı tarafın iradesi yok sayılarak, kardeşlerinin, akrabalarının, yakınlarının yöreler boş sayılarak, barışın tek bir tarafın istekleri doğrultusunda yapılabileceği var sayılarak barış olmaz.
Savaş gerçekten halkların iradesine kulak vermekle, acılarını dindirmekle, yerlerini yurtlarını iade etmekle biter. Kadınlar savaşın bedellerini çok ağır şekilde ödediklerinden, savaşın bitmesini de en çok isteyenlerdir. Kadınlar olarak savaşın bitmesi, kalıcı ve gerçek bir barışın tesisi için birlikte çalışmak dışında çaremiz yoktur. İşte bu yüzden, ilk olarak, biz kadınlar hep birlikte tezkerenin ve tampon bölgenin karşısında durmak zorundayız.
Temsili demokrasinin aracıları olarak sizlerin, kritik bir kavşakta alacağınız tutum halkların geleceği konusunda kader tayin edici olacaktır ve tarihidir. Bu nedenle sizden isteğimiz barış çağrımıza kulak vermenizdir!”
Basın açıklamasından sonra kadınlar, sanatçı Murat KIZIL öncülüğünde Herne Peş marşını söylediler. Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Ankara Kadın Meclisinin eylemi birlikte söylenen marşın ardından son buldu.
Haber ve Foto: Yılmaz Kızılırmak
1 Ekim 2014