HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, Lübnan’da yapılan “Filistin İçin Adalet ve Uluslararası Arap Forumu”na katılmak üzere uçağa binmek üzereyken, “yurtdışına çıkış yasağı” olduğu gerekçesiyle engellendi. Hatimoğulları, TBMM’de yaptığı basın toplantısında “Forum” hakkında bilgi verip Filistin sorununa ilişkin görüşlerini ifade etti.
SiyasiHaber
HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, bugün saat 12.00’de TBMM’de bir basın toplantısı düzenledi.
Sisteme bilgiler girilmediği gerekçesiyle Milletvekiline ‘yurtdışı yasağı’
Hatimoğulları, geçtiğimiz HDP heyetinin bir üyesi olarak Lübnan’da yapılan “Filistin İçin Adalet ve Uluslararası Arap Forumu”na katılmak üzere Atatürk Havalimanı’nda uçağa binmek üzereyken pasaportunun iptal edildiği bilgisi verilerek yurtdışına çıkışı engellendi.
Daha önce hakkında açılan bir dava nedeniyle pasaportuna el konulan Hatimoğulları, pasaportunun 4 Ocak’ta kendisine gönderildiğini, ancak Havalimanı polisinin, sisteme bu bilginin girilmediğini iddia ederek uçağa binmesini engellediğini söyledi. Hatimoğulları, OHAL’in sürekli hale getirildiği koşullarda devlet işleyişinin nasıl olacağını gösterdiğini ifade etti.
Filistin İçin Adalet ve Uluslararası Arap Forumu
Adana Milletvekili Hatimoğulları, Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta yapılan “Filistin İçin Adalet ve Uluslararası Arap Forumu” hakkında bilgi vererek Forum’un gündeminde “Gazze kuşatmasının kaldırılması ve mültecilerin geri dönüşü kıskacında Filistin; ABD’nin “Yüzyılın Anlaşması” planına karşı koymanın yol ve yöntemleri; Filistin’in işgal sürecini normalleştirmeye karşı Boykot Hareketi’ni yayma” konularının yer aldığını belirtti.
Türkiye’nin, İsrail’e karşı en sert söylemleri kullanırken ekonomik ilişkileri en üst düzeye çıkarmasını eleştiren Hatimoğulları, “AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 1,4 milyar dolar olan İsrail ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi, 2017’de 5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ne Mavi Marmara krizi, ne “One munite” efelenmeleri Türkiye’nin İsrail’le ekonomik ilişkilerini azaltmadı. … Çünkü petrol, doğal gaz, para kapitalizmin dini imanıdır” dedi.
El Aksa Camii’nden Armutlu Cemevi’ne aynı karanlık zihniyet
Geçen Cuma günü Kudüs’te El Aksa’da İsrail polisinin, geçtiğimiz hafta ise İstanbul Armutlu Cemevi’nde Türkiye polisinin yaptığı saldırıların ortak bir karanlık zihniyetin ürünü olduğunu dile getirerek “Siyonist, ırkçı İsrail polisinin Müslüman Filistinlilerin ibadet ve inanç özgürlüğünü çiğneyen bu ve benzeri saldırılar ile Armutlu Cemevi’ne ülkenin kolluk kuvvetleri tarafından yapılan ve bu güçlerin yurttaşların bir bölümüne karşı nasıl bir mezhepçilik ve nefretle doldurulmuş olduğunun göstergesi olan saldırılar, aynı karanlık ve insanlık dışı zihniyetin ürünüdür” şeklinde konuştu.
Mahmud Derviş’den dizeler
Hatimoğulları sözlerini Filistinli şair Mahmud Derviş’ten Türkçe ve Arapça okuduğu şiirle tamamladı:
“Filistinli şair Mahmud Derviş işgalcilere ‘Topraklarımızda yapacaklarımız var. Gidin buradan’ der…
Ve lena el madi hüne
Ve sowt el 7eyet el evveli hüne
Ve lena el 7adiru, vel mustekbelü
Ve lene dünye hüne, vel axira”
HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğullarının basın toplantısında yaptığı konuşmanın tam metni şöyle:
29-30 Temmuz’da Lübnan’ın Başkenti Beyrut’ta Filistin İçin Adalet ve Uluslararası Arap Forumu düzenleniyor. Gazze kuşatmasının kaldırılması ve mültecilerin geri dönüşü kıskacında Filistin; ABD’nin “Yüzyılın Anlaşması” planına karşı koymanın yol ve yöntemleri; Filistin’in işgal sürecini normalleştirmeye karşı Boykot Hareketi’ni yayma gündemlerinin konuşulacağı uluslararası foruma Halkların Demokratik Partisi (HDP) olarak davet edildik.
Foruma katılmak üzere oluşturduğumuz heyette ben de vardım. Ancak Atatürk Hava Limanı’nda pasaport işlemleri yapıldığı sırada pasaportumun iptal edildiği bilgisi verilerek yurtdışına çıkışım engellendi. Heyetimizin diğer üyeleri foruma katılım gösterecek ve partimizin mesajını ileteceklerdir.
OHAL’in kaldırıldığını iddia eden iktidar OHAL uygulamalarını devam ettirmektedir. Geçen hafta OHAL’i sürekli hale getiren kanun teklifi iktidarın oyları ile kabul edildi. HDP olarak, bu kanunla OHAL’in kalkmadığını, daha da derinleştirildiğini ifade ederek şerhimizi koyduk.
Şubat 2017’de yurtdışına çıkarken el konulan pasaportum, yaptığımız başvuru sonucu Hatay Valiliği İl Olağanüstü Hal Bürosu’nun 04.01.2018 tarihli tebligatıyla tarafıma iade edilmiştir. Pasaport iadesi gerçekleşmiş olmasına ve yaklaşık 7 ay geçmesine rağmen yetkililerin “sisteme girmemiş olabilir” açıklaması; zaten hantal ve keyfi bir yapıya sahip olan devletin kurumsal işleyişinin OHAL sürecinde daha da hukuksuz ve keyfi bir hal aldığının göstergesidir.
Değerli Basın Emekçileri
Beyrut’taki forum sonrası yapmayı hedeflediğimiz basın açıklamamızı bugün gerçekleştiriyoruz.
Öncelikle Lübnan’da dünyanın dört bir yanından gelen güçlü bir delegasyonla yapılmakta olan Filistin İçin Adalet ve Uluslararası Arap Forumu’nu selamlıyorum. Tartışmaların, çizilecek yol haritasının Filistin halkının yaralarını sarmasına, insan temel hak ve özgürlüklerine hizmet etmesini diliyorum.
Filistin Halkı 70 yıl önce yaşadığı en-Nakba’yı (“Büyük Felaket”) büyük bir acıyla anıyor. Bir gün önce devlet kuruluşunu ilan eden Siyonist varlık, 15 Mayıs 1948’de 500 Filistinli köyünü basıp zorla boşaltmış, bu tarihten itibaren başlayan zorunlu göç ettirmelerde 800 bin Filistinli ya toplama kamplarına gönderilmiş ya da yurtlarını terk etmek zorunda kalmıştır. Bugüne gelindiğinde 6 milyon Filistinli komşu ülkelerde sürgünde yaşamaktadır.
Filistin Halkı, bu yıl 30 Mart Toprak Günü etkinliklerini, en-Nakba’nın 70. yıldönümüne bağlayan bir dizi protesto gösterisi ve yürüyüş düzenledi. “Büyük Felaket”e karşı “Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü” adı altında barışçıl eylemler yapan Filistin Halkı dünya kamuoyuna, Gazze sınırını zorlayarak topraklarının İsrail işgali altında olduğu mesajını bir kez daha vermek isterken; İsrail Siyonizmi zalimliğini, işgalciliğini, saldırganlığını bir kez daha göstererek 150'den fazla Filistinliyi öldürdü, 15 bin kişiyi yaraladı.
Geçtiğimiz günlerde İsrail parlamentosunda kabul edilen “Yahudi ulus devleti” yasası ise Siyonistlerin nasıl hukuk tanımaz, ırkçı, katliamcı bir çizgiyi derinleştirmekte olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu süreçte Arapça ülkenin iki resmi dilinden biri olmaktan çıkarıldı. Birleşmiş Milletler (BM) kararlarına rağmen mevcut Filistin Yönetimi idaresindeki topraklarda yeni konutlar inşa ediyor. Bu yasa ile Kudüs’ün “birleşik ve bir bütün” olarak İsrail’in başkenti olduğu ileri sürüyor! İsrail bu durumu “ulusal bir çıkar” olarak tanımlıyor!
Ancak Siyonist varlık bu suçları tek başına işlemiyor. Onun arkasında başta ABD olmak üzere Batı kapitalizmi var. Nitekim son dönemlerde Filistin’de gerilimin fitilini ateşleyen, ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıması olayı idi. Trump yönetiminin İsrail’in bütün ırkçı, saldırgan, katliamcı politikalarını destekleyen tutumu; Filistinlilerin katledilmesini ve tüm uluslararası anlaşmaların Siyonist varlık tarafından çiğnenmesini cesaretlendiriyor. Avrupa ülkeleri ise sadece olup biteni izlemekle yetiniyor.
Nitekim Filistin Devlet Başkanlığı tarafından, Gazze sınırında gerilimin tırmanışa geçtiği uyarıları ve uluslararası topluma acil müdahale çağrısı yapılmasına rağmen ne ABD’den, ne Avrupa’dan, ne yeni yükselen küresel güçler Çin ve Rusya’dan ne de BM’den bir yanıt geldi! İsrail bütün bu insanlık suçlarını, emperyalist/kapitalist dünyanın suç ortaklığı ile işliyor.
Tek adam rejimi altındaki Türkiye ise kuru gürültü çıkarmaktan başka hiçbir şey yapmıyor; Filistinli kardeşlerimiz katledilir, Filistin halkının hakları çiğnenirken İsrail’le ekonomik ilişkilerini en üst düzeye çıkarıyor. Enerji hatları üzerine planlar yapıyor, askeri işbirliğini sürdürüyor.
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 1,4 milyar dolar olan İsrail ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi, 2017’de 5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ne Mavi Marmara krizi, ne “One munite” efelenmeleri Türkiye’nin İsrail’le ekonomik ilişkilerini azaltmadı. Tam tersine Türkiye ve İsrail yöneticileri bir yandan birbirine en ağır hakaretleri ederken, diğer yandan ticareti büyütmeyi ihmal etmediler. Çünkü petrol, doğal gaz, para kapitalizmin dini imanıdır.
Küresel sermayenin acımasız kâr hırsı ve Ortadoğu’daki paylaşım savaşı insana ait bütün değerlerin ayaklar altına alınmasına yol açıyor. En büyük acıyı bölge halkları (Arap, Kürt, Türk, Ermeni, Acem, Süryani…) yaşıyor. Ortadoğu’nun ve dünyanın tüm insanları; başta yaşam hakkı olmak üzere, ulusların kendi kaderini tayin hakkı, kendi toprakları üzerinde eşit ve özgürce var olma hakkı, dilini kullanma, inancı doğrultusunda özgürce ibadet etme hakkına sahiptir. Mücadelemiz ve çalışmalarımız bu doğrultuda devam edecektir. Ne petrolünüz, ne paranız hiç biri savaşlarda parçalanan bedenlerden, göç yolunda botları devrilen, balıklara yem olan bebeklerden daha kıymetli değildir.
Son olarak İsrail’de ve Türkiye’ye paralel ve eş zamanlı yaşanan can yakıcı ve ibret verici iki olaya değinmek istiyorum.
Geçtiğimiz Cuma günü (27 Temmuz) Kudüs’teki El Aksa Camii’nde ibadet eden insanların üzerine İsrail polisi göz yaşartıcı gaz ve ses bombalarıyla saldırmış, olayda iki kişi yaralanmıştır.
Bundan birkaç gün önce de İstanbul’daki Armutlu Cemevi’ne sözde aranan kişiler olduğu gerekçesiyle giren polisler ayakkabılarıyla ibadet alanına girmiş, cemevinin duvarına nefret suçu içeren yazılar yazmış ve bir polis idrarını yapmıştır.
Siyonist, ırkçı İsrail polisinin Müslüman Filistinlilerin ibadet ve inanç özgürlüğünü çiğneyen bu ve benzeri saldırılar ile Armutlu Cemevi’ne ülkenin kolluk kuvvetleri tarafından yapılan ve bu güçlerin yurttaşların bir bölümüne karşı nasıl bir mezhepçilik ve nefretle doldurulmuş olduğunun göstergesi olan saldırılar, aynı karanlık ve insanlık dışı zihniyetin ürünüdür.
Filistin’de ve Türkiye’de insanların inanç ve ibadet özgürlüğüne, onurlu biçimde yaşama hakkına yönelik bu saldırıları kınıyorum.
Filistinli şair Mahmud Derviş işgalcilere “Topraklarımızda yapacaklarımız var. Gidin buradan.” der…
Ve lena el madi hüne
Ve sowt el 7eyet el evveli hüne
Ve lena el 7adiru, vel mustekbelü
Ve lene dünye hüne, vel axira