TUNCAY YILMAZ yazdı: “Ancak CHP, İyi Parti ve Muharrem İnce bu kez de Erdoğan’ın milliyetçi savaş politikalarına direnemez ve ‘Yaşasın şanlı Kandil operasyonumuz’ korosuna katılırsa, geriye Erdoğan’a ‘Kandiliniz mübarek olsun’ demekten ve 25 Haziran sabahı Cumhurbaşkanlığını kutlamaktan başka bir imkanları kalmaz.”
TUNCAY YILMAZ
Tayyip Erdoğan’ın seçim stratejisinin ana belirleyeni kendisinin ve Cumhur ittifakının oyunu yükseltmek değil, karşısındaki güçleri dağınık tutmak. 16 yıllık iktidarının yıpranmışlığı, ortaya çıkan hırsızlıkları, uğursuzlukları, memleketin içine düştüğü kargaşanın kendisine oy kazandırmayacağının farkında Erdoğan. O yüzden de kendisini kazandıracak olanın karşısındakilerin kaybetmesi olduğu stratejisiyle hareket ediyor.
Birinci Hamle: İyi Parti’yi seçime sokmamak
Bu perspektif çerçevesinde uygulamaya soktuğu birinci stratejik hamle İyi Parti’nin seçimlere girmesini engellemekti. Hatta seçim tarihinin Bahçeli’nin ilan ettiği tarihten de önce, 24 Haziran olarak belirlenmesinde İyi Parti’nin parti olarak seçime girmesini engelleme hedefi en belirleyici başlıklarından biriydi desek abartı olmaz. Parti kongresini 10 Aralık’ta gerçekleştiren İyi Parti’nin seçime katılabilme hakkını kazanması için seçim kararının en erken 10 Haziran’da alınmış olması gerekirdi ki, bu da seçimlerin Temmuz sonu, ağustos başına bırakılması anlamına gelirdi.
Cumhur İttifakı’nın İyi Parti’yi seçime sokmama hamlesi CHP’nin İyi Parti’ye grup kurdurma karşı hamlesiyle boşa düşürüldü. CHP’den istifa eden 15 milletvekili Meclis’te 5 milletvekili bulunan İyi Parti’ye katılarak grup kurulmasını sağladı. Ve bu sayede de Meclis’te grubu olan bir parti olarak İyi Parti seçimlere parti olarak katılabildi.
İkinci Hamle: HDP’nin baraj altı bırakılması
Erdoğan ikinci stratejik hamlesini, HDP’yi baraj altında bırakmak üzere kurguladı. Bu hamle 7 Haziran’dan bu yana devrede ve iki hedefi var. Birincisi HDP’yi kriminalize ederek yalnızlaştırmak, tecrit etmek. İkincisi ise; Kürt halkına yönelik gerçekleştirdiği katliamlar, hukuksuzluklar ve mezalim ile HDP seçmenine havlu attırmak. Erdoğan birinci hedefinde kısmi anlamda başarı kazanabilmiş olsa da ikinci hedefi tam tersine sonuçlar doğurdu diyebiliriz.
7 Haziran yenilgisinin ardından HDP’ye yönelik başlattığı saldırıdan sonuç alamayan, 1 Kasım’da HDP’nin Meclis’e girmesini engelleyemeyen Erdoğan, 24 Haziran seçimleri yaklaşırken el yükselterek saldırganlığını sürdürdü.
Demirtaş’ın ve esir diğer vekillerin tutsaklığını kaldırmayarak, toplumsal dinamikleri temsil eden kimi vekil adaylıklarını iptal ederek HDP’nin bir hava yakalamasını engellemek istediler önce. Ama asıl hamle HDP’nin yüksek oy aldığı sandıkların korucu köylerine, AKP’lilerin görece baskın olduğu bölgelere taşınması kararıydı.
Erdoğan’ın bu hamledeki asıl hedefinin HDP’yi baraj altında bırakarak HDP’nin kazanacağı milletvekilliklerinden en azından 60-70 tanesine el koymak olduğunu sokaktan kimi çevirseniz söyler size.
Rakiplerine kaybettirerek kazanmak üzere kurulu stratejinin ikinci hamlesi de Erdoğan muhalefetinde “HDP’nin mutlaka barajı aşması gerektiği” farkındalığı yaratılarak boşa düşürülme yolunda. CHP’den İyi Parti’ye tüm muhalefet Erdoğan’ın HDP’yi baraj altında bırakarak ne yapmaya çalıştığının, ve bunun kendilerine neye mal olacağının farkında. Kılıçdaroğlu’nun “HDP Barajı aşmalı” çıkışı ve İnce’nin Kürt seçmeni dikkate alan yerden yaptığı açıklamalar, CHP içerisindeki demokrat tabanın HDP’ye ve Demirtaş’a yapılan haksızlığı görüyor oluşu, Erdoğan’ı ikinci stratejik hamlesinde de başarısızlığa sürükleyecek gibi.
Üçüncü Hamle: Kandil Operasyonu
Erdoğan’ın seçimlerin kaderini değiştirecek ve aslında seçim sonrasına önemli işaretler verilmesine yol açacak üçüncü stratejik hamlesi ise bir süredir ısıtılan Kandil Operasyonu.
Askeri, siyasi, uluslararası pek çok boyutuyla tartışılan ve tartışılması gereken Kandil Operasyonu hamlesini seçimler bağlamında ele alırsak; bu hamlenin asıl hedefinin muhalefetin olası yan yana gelişini engelleme olduğunu tespit etmemiz gerekir. Erdoğan, Kandil hamlesiyle oylarını arttırmak, gündemi değiştirmek, ekonomik krizi unutturmak gibi yan sonuçları hedefliyor olsa da asıl olarak bu konu karşısında muhalefetin geliştireceği yaklaşımlarla HDP ve diğerleri arasına kama sokmak istemektedir.
Nasıl ki CHP ve diğerleri Afrin Operasyonu olduğunda, sınır ötesi tezkeresi gündeme geldiğinde milliyetçi baskılanıma teslim olmuş ve AKP’yi desteklemişse, bu kez de böyle bir ortam yaratılmak isteniyor. Böylece bir taşla iki kuş vurulacak, hem CHP, İyi Parti ve genel olarak Millet İttifakı bir kez daha AKP’nin arkasına takılmak zorunda kalacak, hem de aldıkları bu tutumla HDP’yle karşılıklı olarak etkileşime girme imkanları kalmayacak. Kandil Operasyonu’nun asıl hedefi budur.
Erdoğan ve kurmayları da çok iyi biliyor ki bir ucundan diğer ucuna araçla 6-8 saatte kat edilebilen, 200’e yakın köyden, onbinlerce sivilin yaşam alanlarından oluşan bir coğrafya, üstelik de karşısında direnmekten başka bir çaresi olmayan deneyimli bir güç varken, bölgesel ve uluslararası dengeler bu çapta bir operasyona imkan tanımazken zapt edilemez. Ama bu “cenk havasıyla” savaştığı güç olmasa da tek şansı bir arada durmayı başarmak olan muhalefet bir kez daha tarumar edilebilir!
Muhalefet kanadından gelen ilk tepkiler Erdoğan’ın üçüncü hamlesinin de boşa düşürülmesine imkan sağlayacak türden olsa da, 24 Haziran’a yönelik atılmış en ciddi taktik adım olduğunu kabul etmek durumundayız.
İyi Parti’den Ümit Özdağ’ın “Erdoğan seçimlere 20 gün kala bir Kandil operasyonu yapıyor ise bu askeri değil politik propaganda amaçlı bir operasyondur”, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in "Seçimden ümidi kalmayanlar, Kandil'e gitmeyi, Kandil'e bayrak dikmeyi, PKK'nın boşalttığı Kandil'in dağlarını F-16'lar ile vurup buradan seçimde bir şey, bir güç elde etmeyi düşünmektedirler" açıklamaları bu taktiğin nasıl boşa düşürüleceğine işaret ediyor olsa da, Kılıçdaroğlu’nun NTV’de dile getirdiği “Olası bir Kandil operasyonu gündeme gelirse destek olacağız” sözleri tehlikenin ciddiyetini göstermektedir.
HDP’nin bu konudaki tutumu zaten net, sorunun askeri değil, demokratik yollarla çözülmesini propaganda edecektir. Ancak CHP, İyi Parti ve Muharrem İnce bu kez de Erdoğan’ın milliyetçi savaş politikalarına direnemez ve “Yaşasın şanlı Kandil operasyonumuz” korosuna katılırsa, geriye Erdoğan’a “Kandiliniz mübarek olsun” demekten ve 25 Haziran sabahı Cumhurbaşkanlığını kutlamaktan başka bir imkanları kalmaz.
Bunu da herkes böyle bilsin…