Erdoğan kayıtlı seçmenin yüzde 36,5’unun oyu ile cumhurbaşkanı oldu. Tabi oy oranı düşse de cumhurbaşkanı olması Türkiye halkları için bir kayıptır. Seçimin resmi kazananı Erdoğan görünse de asıl kazananı oylarını arttıran Demirtaş olmuştur.
“Manzara açık. Çatı zaten inşa edilememişti, o yüzden de çöktü. İhsanoğlu’nu aday gösterdiklerinde CHP ana muhalefet olmaktan istifa etmiştir demiştim. Seçim en büyük başarısızlığın o noktada olduğunu gösterdi. Zaten kampanyayı da iyi yürütememişlerdi. CHP seçmeni AKP taklidi değil, samimi gerçek adaylarla yola çıkmak gerektiği mesajını verdi. Daha önce de vermişti ama parti yöneticileri bunu anlamak istemiyor. Buna yönelik ciddi sancılar olacak. Kendi içlerinde bu bir değişim yaratır mı bilmiyorum. Her yenilgiden sonra muhalifler açısından umut doğacağı düşünülüyor; önümüzdeki günler gösterecek. Siyasi partilerde işleyiş farklıdır. İdeolojik sanırız ama öyle yürümediğini görüyoruz. Kılıçdaroğlu’nun çevresinde konumlarını kaybetmemek için istifa etmesini engelleyecek çevreler var. O yüzden bu konuda bir adım atmayacak. Demirtaş, etkili bir kampanya yapmıştı, sonuçlarını da aldı. Bu bir başlangıçtı. Seçimin resmi kazananı Erdoğan ama önemli bir kazananı Demirtaş. Oylarını önemli oranda arttırdı. Üstelik kendi seçmeninin büyük bölümü mevsimlik işçi. 9,7 oy alan Demirtaş’ın yani HDP hareketinin muhalefet boşluğunu doldurmaya aday şiarıyla yola çıktığını ve söz sahibi olduğunu düşünüyorum.”[i] Diyen Dr. Ayşen Uysal’a katılıyorum
Dün başbakana, onun iktidarında yaşanan ROBOSKİ – REYHANLI – SOMA…sorumlular kim, neden yargılanmıyor diyorduk. Yarın cumhurbaşkanına ROBOSKİ – REYHANLI – SOMA … ne oldu… diye yine hatırlatacağız.
Ve elbette hâlâ tahliye edilmeyen yüzlerce ağır hasta mahpusların “ah”ını hatırlatacağız.
Zindanlarda 5-10-15-20 yıldır yatan sosyalist ve yurtsever tutsakları hatırlatacağız.
Ve elbette Cumartesi Anneleri’ni hatırlatacağız.
Tabi diyecek çok. Emek diyeceğiz. Sınıf diyeceğiz. Çevre diyeceğiz. Kimlik diyeceğiz.
Müzisyen KADİR ÇAT’ın yazdığı özgün bir yorumla ve şair yazar ŞÜKRÜ ERBAŞ’ın dilekleriyle cumhurbaşkanı mevzusunu kapatıyorum:
“Bugün bir teyze geldi seçim sandığına. 40 derece sıcaklıkta büsbütün terlemiş ve yaşlı hasta bir anneydi. Elinde buruşmuş bir seçmen kâğıdı.
Şunu söylüyordu: Yavrum ben oyumu kullandım. Fakat oğlum isçidir 30 tl ye günlük alıyor.
Eğer mümkünse ben oğlumun oyunu kullanayım ceza yemeyelim.
Işını bırakır gelirse 30 TL. den olacak dedi.
Elindeki seçmen kâğıdı oğlunundu.
Erdoğan bu şekilde toplumu kendine göre. Şekillendirmiştir.
Secim günü Çalışmak zorunda bıraktırılıyor.
Bir anne ceza yememek için ve oğlunun iradesini sandığa yansıtmak için her şeye rağmen gelmiş.
Varsın. Erdoğan kazansın.
Türkiye. Kaybetmiştir.” diyor Kadir Çat.
Ve Şükrü Erbaş diyor ki:
“Alanın uzmanlarına sunulur:
Başbakan her gün konuşuyor. / Başbakan alın damarları çatlayarak konuşuyor. / Başbakan kendine hayran konuşuyor./ Başbakan sevgisiz konuşuyor. / Başbakan her yerde konuşuyor. / Başbakan küçümseyerek konuşuyor. / Başbakan padişah hükmüyle konuşuyor. / Başbakan kibirle küfür sarkacında konuşuyor. / Başbakan mağrur konuşuyor. / Başbakan kimseyi duymadan konuşuyor. / Başbakan dişlerinin arasından parmak sallayarak konuşuyor. / Başbakan buzdan harflerle konuşuyor. / Başbakan kan kırmızısı konuşuyor. / Başbakan dünyadan büyük konuşuyor. / Başbakan şehvetle konuşuyor. / Başbakan ölümsüzlük cezbesiyle konuşuyor. / Başbakan bin korumayla konuşuyor.
Başbakan bir gün susacak, çaresiz…
Başbakanın susması kendisine çok acı verecek, çok…” Şükrü Erbaş
Son söz:
Çok klasik ama hâlâ güncel bir saptama ile cumhurbaşkanı seçimleriyle ilgili diyeceklerimi bitiriyorum: Çoğunluk her zaman haklı değildir. Hitler de çoğunluğun oylarıyla iktidara gelmişti.
[i] AYŞEN UYSAL, “Bu Sonuç Başkanlığa Giden Yolu Açmaz”, İstanbul – BİA Haber Merkezi 10 Ağustos 2014.
Fotoğraf: Ali Osman Abalı