SEÇTİKLERİMİZ – Pelin Cengiz’in Artı Gerçek’te yer alan yazısı: “Orman Kanunu’na bazı orman alanlarının orman sınırları dışarısına çıkarılmasına olanak tanıyan bir madde eklendi. Ormanlara, sistematik bir saldırı hamlesinin yasal zemini hazırlanıyor.”
Doğal varlıkların, rantın, talanın ve gaspın odağında yer almasına epeydir aşinayız. Şimdilerde bu doğal varlıkların "ustalık" dönemi eseri olarak yine yeni yöntemlerle nasıl sömürüye açılacağına şahitlik edeceğimiz günlerden geçiyoruz. Ormanlara yeni, planlı, sistematik bir saldırı hamlesinin yasal zemini hazırlanıyor.
Maalesef, ormanı ağaçtan ibaret gören, fidan dikince bunun orman ekosistemine dönüşeceğini zanneden zihniyetle mücadele çok ama çok zor…
Nedir bu yasal düzenleme? 12 Mart 2018 tarihinde TBMM'ye sunulan ve bir ay gibi kısa bir sürede Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu'nda görüşülen Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın ilk 20 maddesi ilgili komisyonda geçti.
Tasarının komisyona geldiği günlerde taşıdığı sakıncaların bir kısmından 18 Mart'ta yayınlanan "Hazır olun, dikili ağacınızı bile satacaklar https://www.artigercek.com/hazir-olun-dikili-agacinizi-bile-satacaklar" başlıklı yazıda bahsetmiştim.
Bu ilk 20 madde içinde yer alan bazı maddeler, 6831 sayılı Orman Kanunu olmak üzere bazı kanunlarda değişiklik yapmak yoluyla ormanları ve ormancılığı olumsuz yönde etkileyecek gelişmelere yol açma potansiyeli taşıyor.
Türkiye Ormancılar Derneği, konuyla ilgili, "Kanunun yasalaşması durumunda yeni 2B alanlarının oluşacağı, dikili satışlar yoluyla ülke ormanlarının tahrip edileceği, ormanların ormancılık dışı ve toplum yararına olmayan pek çok iş ve işlemle zarar göreceği, orman köylülerinin bazı yasal hak ve imtiyazlarından mahrum kalacağı ve orman teşkilatına yapılacak atamalarda adaletsiz uygulamaların görüleceği kaygısı taşınmaktadır. Bu nedenlerle, tasarı geri çekilmeli ve konuyla ilgili tüm paydaşların demokratik katılımı sonucunda oluşacak bir mutabakata kadar yasalaşmamalıdır" şeklinde bir değerlendirme yaptı.
Tasarıda yer alan en kritik maddelerden biri olan 19. maddeye, Orman Kanunu'na bazı orman alanlarının orman sınırları dışarısına çıkarılmasına olanak tanıyan bir ek 16. madde eklenerek, orman varlığını sürekli tehdit altında bırakacak yeni bir boyut getiriliyor.
Ne var bu 19. maddede? Getirilmek istenen ek maddenin ilk fıkrası şöyle:
"Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nca, bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında hiçbir yarar görülmeyen ve tarım alanına dönüştürülmesi de mümkün olmayan yerlerle bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte üzerinde yerleşim yeri bulunan ya da yerleşim yeri oluşturulması uygun olan taşlık, kayalık, verimsiz ve fiilen orman vasfı taşımayan alanlardan, Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın teklifi üzerine sınırları Bakanlar Kurulu'nca belirlenen alanlar, Bakanlar Kurulu'nca belirlenecek usul ve esaslara göre Orman Genel Müdürlüğü'nce orman sınırları dışına çıkartılarak tapuda Hazine adına tescil edilir. Orman sınırları dışına çıkartılan alanın iki katından az olmamak üzere devletin hüküm ve tasarrufu altında veya Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlar Orman Genel Müdürlüğü'ne orman tesis etmek üzere tahsis edilir."
Bu madde açıkça Türkiye'de bir dönem çokça tartışılmış olan yeni 2B arazileri yaratmak için yeni bir tanımlama getiriyor: Bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında hiçbir yarar görülmeyen ve tarım alanına dönüştürülmesi de mümkün olmayan yerler…
Neydi 2B arazileri? Kamuoyunda "orman vasfını kaybetmiş" Hazine arazileri olarak da bilinen bu araziler, artık ormanlaşmanın mümkün olmadığı ve ıslah edilemeyen bölgeler anlamına geliyor. Geri kazanılmasının "imkansız" olduğu bir şekilde kanıtlanmış bu 2B arazileri beraberinde tartışmalı bir süreci de getirmişti. Yıllar içinde getirilen düzenlemelerle ve kolaylıklarla Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılan ve tekrardan kazandırılamayan araziler ihaleye bile gerek duyulmadan doğrudan satışa çıkarılmıştı.
Bahse konu olan maddenin eki aynı zamanda Anayasa'nın 10. ve 169. maddelerine açıkça aykırılık içeriyor. CHP milletvekilleri önümüzdeki hafta konuyu Anayasa Mahkemesi'ne götürmeye hazırlanıyor.
Türkiye Ormancılar Derneği'nin bu maddenin yaratacağı yeni talan dalgasıyla ilgili dikkat çektiği noktalar şöyle:
**Bir yerin, "bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında hiçbir yarar görülmemesi" ifadesi bilimsel ve teknik açıdan kabul edilemez.
**Kaynağını Anayasa'nın 169. maddesinin son fıkrasından alan 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 2. maddesine yeni bir boyut ekleniyor. Buna göre Anayasa tarafından kesin bir dille yasaklanan 31 Aralık 1981 tarihinden sonra orman vasfını yitirmiş (üzerinde halen yerleşim yeri bulunan) yerlerin de orman rejimi dışına çıkarılmasına olanak sağlanıyor. Bu yönüyle madde, Anayasa'nın 169. maddesine açık bir şekilde aykırıdır.
**Anayasa'nın 10. maddesinde yer alan "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır" ilkesine de aykırıdır. Devlet ormanlarına yasal olmayan bir biçimde yerleşmiş olanlara bir kez daha prim verilmeye çalışılıyor. Kamu malı sayılan ormanlara suç işleyerek yerleşen kişiler yine ödüllendirilmek isteniyor. Yasa dışı yollarla orman alanlarında kurulan yerleşim yerleri meşrulaştırılıyor.
**Bu maddeyle yerleşim yeri oluşturulmasına uygun olan taşlık, kayalık, verimsiz ve fiilen orman vasfı taşımayan alanların da orman resijimi dışına çıkarılmasına çalışılıyor. Orman Kanunu'ndaki orman tanımı üzerinde ağaç bulunan alanları orman olarak kabul ediyor. Ancak orman içindeki ağaçsız taşlık, kayalık alanlar orman ekosisteminin önemli bir parçasıdır. Bu alanlar özellikle yaban hayatı için son derece önemlidir. Kayalık alanlar dağ keçileri, yırtıcı kuşlar gibi bir çok hayvan türü için özel habitatlar oluşturuyor. Bu maddenin uygulanması halinde bu habitatlar tahrip olacak.
**Maddenin ilk fıkrasının sonuna eklenen "orman sınırları dışına çıkartılan alanın iki katından az olmamak üzere devletin hüküm ve tasarrufu altında veya Hazine'nin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlar Orman Genel Müdürlüğü'ne orman tesis etmek üzere tahsis edilir" şeklindeki hüküm yanıltıcıdır. Çünkü, ormanların korunmasında esas olan orman örtüsünün, orman niteliğinin kaybolmamasıdır. Orman sayılmayan bazı Hazine arazilerinin orman vasfını kazanması 300 yıl gibi zamanları gerektirir. Dolayısıyla bu durum orman sınırlarında daraltma yapılmadığını göstermez. Kaldı ki, Anayasa devlete orman alanlarını artırmak görevi vermiştir. Dolayısıyla orman olarak kullanılması gereken yerlerin orman rejimine alınması hiçbir koşul veya karşılık olmaksızın zaten devletin görevidir.