Konya’da HDP yönetici ve üyelerine yönelik yapılan operasyonla başlayan davada HDP’li 9 kişiye “terör örgütü üyeliği” ve “propaganda” yaptıkları gerekçesiyle ceza verildi. HDP PM (önceki dönem) üyesi Hacı Mehmet Bozdağ hem “üyelik” hem “propaganda”dan 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı.
SiyasiHaber
Konya’da geçen yıl yapılan polis operasyonlarıyla gözaltına alınıp tutuklanan 9 HDP’linin 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davasında tüm sanıklara ceza verildi. Mahkeme Heyeti, sanıklar hakkında verdiği hükümleri yalnızca sosyal medya paylaşımları, evde bulunan kitap ve dergiler ve avukatların dahi soru soramadığı bir gizli tanığın ifadelerine dayanarak verdi. Sanık Hacı Mehmet Bozdağ’a, hiçbir duruşmaya getirilmeden, SEGBİS yoluyla ifadesi alınarak ceza verildi.
Sanıklardan 7’sine 1 yıl hapis cezası verilip kararın açıklanması ertelenirken, HDP Karatay ilçe yöneticisi Nevzat Öner’e “propaganda”dan 2 yıl 6 ay, Hacı Mehmet Bozdağ’a ise “terör örgütü üyeliği”nden 6 yıl 3 ay, “terör örgütü propagandası”ndan 2 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Sanıkların 8’i daha önce tahliye edilmişken, yalnızca Bozdağ tutuklu bulunuyordu.
6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı üzerine Hacı Mehmet Bozdağ’ın avukatlarından Kureyş Bilgiç şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bozdağ hakkında “örgüt üyeliği” ve “propaganda”dan dava açıldı ve ceza buradan verildi. Örgüt üyeliğiyle ilgili hiçbir delil mevcut değil. Delil olarak, evde bulunan bir kitap ve bir dergi, bir de Facebook paylaşımları gösteriliyor. Bunları hem “propaganda”ya delil gösteriyorlar hem de “üyeliğe”. Üyelik için bir de gizli tanıktan söz ediyorlar. Bu gizli tanığın mahkemede dinlendiği söyleniyor. Biz avukatların olduğu bir oturumda dinlenilmesini ya da duruşma salonuna getirilmese dahi aynı anda soru sorabileceğimiz, yüzünün ve sesinin değiştirildiği -bu teknik olarak mümkün- bir ortamın oluşturulmasını istedik. Normalde mahkemeler bunu yapıyor. Ama heyet bu yöndeki taleplerimizi reddetti. “Siz soracağınız soruları yazılı olarak verin, biz sorarız” dediler. Ancak gizli tanığın beyanlarını canlı olarak dinleyip ona göre üretilecek sorular olduğu için, soru vermenin bir mantığı yok. Gizli tanığın ifadeleri iddianamede yer almıyor. İlk duruşmadan sonra gizli tanığın beyanı ortaya çıktı. O zamana kadar böyle bir delil de yoktu. Bu da bir hukuksuzluk. Oysa hazırlık soruşturmasında o beyanın delillerin içinde, dosya olması gerekirdi.
“O tanık da çok soyut bir beyanda bulunuyor. Hacı Mehmet Bozdağ’ın KCK üyesi olduğunu, bir miktar para toplayıp örgüte gönderdiğini söylüyor. Paranın kimden toplandığı, kime gönderdiği, nasıl gönderdiğine dair hiçbir beyan yok. Böyle bir paranın toplanıp toplanmadığı da bilinmiyor. Tümüyle soyut olduğu için bu da bir delil değildir.
“Bozdağ’ın hiçbir duruşmaya getirilmemesi de bir başka hukuksuzluktur. Ceza hukukunda yüz yüzelik esastır. Sanık istiyorsa duruşmaya getirilmesi zorunludur, ki istemiştir sanık. Ancak istisnai hallerde, teknik olarak getirmenin mümkün olmadığı hallerde -nakli sağlanamamıştır, teknik bir sorun olmuştur mesela- geçici bir süreyle SEGBİS denen sistemle dinlenebilir ama şartlar elverdiğinde sanığın bu talebi mutlaka yerine getirilir. Konya ile Karaman (cezaevinin bulunduğu yer) arasının 100 km olduğu için getirmek mümkün olduğu halde getirilmemiştir, müvekkilimizin talebi olduğu halde… Kural, yüz yüzeliktir. Avukat ve sanık mahkemeye hitap ederek Savcı’nın ileri sürdüğü suçlamalara cevap verir, savunmasını yapar. Böylece mahkemeyi etkileme imkanı olur. 15 Temmuz sonrasında birçok davada bundan kaçınılmakta ve usule uyulmamaktadır.
“Mahkemenin kararı bize göre hukuka aykırıdır. Başvuracağımız İstinaf Mahkemesi’nin bu kararı bozacağına inanıyoruz.”