Karaman M Tipi Cezaevi’nde aralarında HDP PM yedek üyesi Hacı Mehmet Bozdağ ile hasta mahpus Nezir Dayan’ın olduğu 10 mahpus ayakta ve tekmilli sayımı kabul etmedikleri için darp edildiler. HDP Milletvekili Sibel Yiğitalp konuyu takip ettiklerini, soruşturma açılması talebinde bulunduklarını söyledi. Üç mahpus süresiz açlık grevine başladı.
SiyasiHaber
Cezaevlerindeki hak ihlalleri, şiddet ve işkence haberlerine bir yenisi eklendi. Karaman M Tipi Cezaevi’nde 13 Mart günü sabah sayımında mahpuslara ayakta, sıralı olarak, tekmilli sayım dayatması yapıldı. Bunun insanlık onuruna aykırı olduğunu söyleyen 10 mahpus 30-40 gardiyan ve müdürler tarafından önce kendi odalarında, daha sonra kamerasız “gözetim odası”nda darp edildi.
Darp edilen mahpusların adları şöyle: Abdullah Güven, Ali Aydın, Mehmet Sait Alptekin, Özgür Ceylan, Nezir Dayan (hasta mahpus), Mahsum Akdemir, Ömer Aydın, Mahmut Ekici, Bülent Kaçan, Hacı Mehmet Bozdağ (HDP PM yedek üyesi).
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi Sibel Yiğitalp, Karaman M Tipi Cezaevi’nde yaşanan darp ve işkence olayına ilişkin Komisyon ve Adalet Bakanlığı nezdinde girişimlerde bulunduklarını, Cezaevi idaresi hakkında soruşturma açılacağına dair bilgi aldıklarını söyledi.
Süresiz açlık grevine başladılar
Askeri nizamda sayımı ve işkenceyi protesto eden 3 hükümlü mahpus Abdullah Güven, Ali Aydın, Mehmet Sait Alptekin süresiz açlık grevine başladı.
Açlık grevine başlayan mahpuslar hücrelerde tutuluyor.
Avukatlar: Yüzlerinde darp izleri duruyor
SiyasiHaber olarak görüştüğümüz mahpus avukatları Mustafa Turan ve Murat Aktaş, cezaevinde görüştükleri mahpusların, yüzlerinde dahi darp izlerinin bulunduğunu, vücutlarında morlukların olduğunu söylediler.
Avukatlar Turan ve Aktaş şu bilgiyi aktardı: “Hacı Mehmet Bozdağ’ın hücresinde zaten iki kişi varmış. Bir kendisi, bir de Bülent Kaçan. Gardiyanlar iki kişiyi de gördükleri halde ‘Ayağa kalk, tekmil ver’ diye ısrar ediyorlar. Bozdağ, ‘Bizim burada iki kişi olduğumuzu siz biliyor ve görüyorsunuz, neden illa sıraya geçmemizi istiyorsunuz?’ diyerek itiraz edince 30-40 gardiyan odaya dalıp iki mahpusu darp etmiş. Ama sadece onlar değil, itiraz eden herkes darp edilmiş. Biz de darp izlerini gördük. Tamamının vücutlarında ve yüzlerinde morluklar vardı.”
‘İşkence var’ deyince telefonu kestiler
Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre, Karaman M Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu ağır hasta Nezir Dayan, telefonla aradığı ailesine işkenceye maruz kaldıklarını anlattı. Yakınlarının verdiği bilgiye göre, görüşme bir dakika bile sürmedi. Dayan’ın telefonda “Bize ağır işkence ediyorlar” demesinin ardından telefonun kesildiğini belirten yakınları, dönüş yaptıkları cezaevinin, telefonlarına cevap vermediğini belirtti.
Kaygılarını paylaşan Dayan’ın yakınları, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kamuoyuna duyarlılık çağrısında bulundu. “Örgüt üyeliği” iddiası ile 2004 yılından bu yana tutuklu olan Dayan, kronik kalp yetmezliği, astım ve bronşit hastası.
HDP Milletvekili Yiğitalp: Cezaevleri Türkiye’nin en ağır sorunlarından biri
SiyasiHaber olarak görüştüğümüz HDP Diyarbakır Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi Sibel Yiğitalp, Karaman M Tipi Cezaevi’nde yaşanan darp ve işkence olayına ilişkin Komisyon ve Adalet Bakanlığı nezdinde girişimlerde bulunduklarını, Cezaevi idaresi hakkında soruşturma açılacağına dair bilgi aldıklarını söyledi.
Yiğitalp, “Ben Meclis Cezaevi Komisyonu üyelerine aktardım durumu. Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü’nün arandığını, Adalet Bakan Yardımcısının haberdar olduğunu biliyoruz. Bu olaya dair soruşturma açılacağını söylediler” dedi.
Sibel Yiğitalp genel olarak cezaevlerinde yaşanan sorunları da dile getirdi:
“Karaman üzerinden konu açıldı ama bu sorun iki gün önce Erzincan’da da ortaya çıktı. Kalkandere’de (Rize), Tekirdağ’da var, Elazığ’da var, Tarsus’ta var… Aslında onlarca cezaevinde bu tür yaklaşımlar var. Cezaevlerini bir bütün olarak kabul etmemiz lazım.
Çok fazla şiddet var, işkence, çıplak arama, askeri yaklaşım, tekmil vermeye zorlanma… Zaten OHAL’le birlikte birçok hak askıya alındı. Ayda bir olan açık görüş iki aya çıktı. Görüşme saatleri azaltıldı. Mahpusların 3 arkadaşlarıyla görüşme hakkı kaldırıldı.
OHAL’le birlikte, KHK’lerle cezaevi yönetimlerine sınırsız yetkiler verildi. Yöneticiler de kendilerine göre yorumluyor bu yetkileri ve uygulama hakkını kendinde görüyor.
Cezaevleri 12 Eylül döneminden beter durumda
Denetim mekanizması da çok zayıf. STK’lar gidemiyor, TTB gidemiyor, İHD gidemiyor… Bunun gibi özgürlükçü kurumların denetim yapabilme imkanı da ortadan kaldırılmış… Bunların hepsi bir araya geldiğinde inanılmaz biçimde insan hakları ihlalleriyle karşı karşıyayız.
Şu anda Türkiye’nin en ağır sorunlarından biri cezaevleridir. Şu anda cezaevlerinin kapasitesi tarihinin en yüksek noktasında… İnsanların yatacak yatakları yok, yerlerde yatıyorlar. 700’ün üzerinde bebekli anne var. Çocuklar cezaevlerinde büyüyor. 700 civarında ağır hasta tutsak var, tahliye edilip tedavi olması gereken… İleri yaşta ve hasta olan yine yüzlerce insan var.
Cezaevleri en ağır dönemini yaşıyor. 12 dönemini bile kat be kat aşan bir yaklaşım var.
Yönetmelikte ‘tekmilli sayım’ yok
Hepsi diyemeyiz ama cezaevlerinin çoğunda askeri tarzda tekmilli sayım dayatılıyor. Yönetmelikte böyle bir şey yok aslında. Yönetmelikte şöyle deniyor:
“Sayımlar Tüzük’ün 22. maddesinde belirtilen görevliler tarafından … vardiya değişimlerinde yapılır. Sayımlar yatma planı göz önünde bulundurularak odalarda yapılır. Sayımın yapılış şekli kurum güvenliğini tehlikeye düşürmeyecek biçimde, odada bulunan hükümlülerin sayısı dikkate alınarak idare tarafından belirlenir. Arama ve sayımlarda insan onuruna saygı esastır.”
Bakın, kurum güvenliğini tehlikeye sokmayacak biçimde… Ayağa kalkmak mı kurum güvenliğini sağlayacak… Bir defa buradan bakmak gerekir. Burada bir provokasyon, bir kışkırtma var. Israrla ayağa kaldırmak, tek sıra haline getirmek, tekmil almak insan onuruna da yakışmaz. Askeri bir mantıkla yaklaşımdır ki, oralar sivil cezaevleridir ve içerdekiler de politik tutsaklardır. Dolayısıyla bu tutsakları kışkırtan, iradesini kırmayı amaçlayan bir yaklaşımdır. Özellikle de kapasitenin çok çok üzerinde mahpusun olduğu bir yerde bunu uygulamak için zor kullanmak asla kabul edilebilir bir durum değildir.
Orantılı güç kullanılmış: Kişi başına 40 gardiyan!
Adalet Bakanı’na cezaevi sorunlarını ilettiğimizde çözüm olarak 38 cezaevi daha yapılacağı söyleniyor. Bu bile iktidarın bakış açısını gösteriyor.
DBP Eş Genel Başkanımız sayın Mehmet Aslan da Rize’de cezaevinde askeri tekmile zorlanmış ve şiddete görmüştü. Rize başsavcısı, orantılı güç kullanıldığını söyledi. Orantılı güç demek, aslında yaptıklarını kabul etmek anlamına geliyor. Siz bir insanın kaldığı odaya 40 kişiyle girdiğinizde, insanın üzerine gittiğinizde ne olacağı tahmin edilebilir. Bu, aslında orada işkence yapıldığını kabul etmek demektir. Bu bile yargı mekanizmasının içerde uygulanan şiddete nasıl baktığını gösteriyor. Şiddet sıradanlaştırılmaya ve normalleştirilmeye çalışılıyor. Biz bunu kabul etmiyoruz.