“Kadın Katliamı Var” sloganıyla kadın ve trans cinayetlerinin artışa dikkat çeken kadınlar dün bir çok ilde sokaklarda biraraya gelerek Meclis’in kadın ve trans cinayetlerine karşı olağanüstü toplanması çağrısında bulundu.
İstanbul’da Kadıköy’de biraraya gelen binlerce kadın açtıkları Türkçe, Kürtçe ve Ermenice “Kadın katliamı var. Meclis olağanüstü toplansın”, “Boşanmayı değil cinayeti engelle”, “Erkek egemenliğine itaat etmiyoruz”, “Aile değil, kadınız”, “Şiddeti izleme, müdahale et”, “Kadın cinayetleri politiktir”, “Homofobik devlet yıkacağız elbet”, “Kadınız, isyandayız” yazılı pankart ve dövizlerle, Altıyol’dan İskele Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti.
Yürüyüş boyunca erkek devlet şiddetini teşhir eden kadınlar, oturma eylemi yaptı, alkış ve zılgıtlarla kadın ve trans cinayetlerinin durdurulmasını istedi.
“İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Bursa, Marmaris, Fatsa, Kocaeli, Kayseri, Çanakkale, Eskişehir, Adana, Dersim, Ovacık, Antakya, Urfa, Denizli, Mersin, Samsun ve Van’da kadın cinayetlerine karşı isyanımızı haykırmak için ev işi, çocuk bakımı dayatmalarına da kulak asmadan sokaklardayız” diyen kadınlar adına ortak açıklama yapıldı.
Açıklamada “Meclisin, kadın ve trans cinayetleri gündemi ile olağanüstü toplanmasını ve bu toplantıda, kadın örgütlerinin belirlediği cinayetleri önleyebilecek temel şartları doğrultusunda acil bir eylem planı oluşturulmasını talep ediyoruz” denildi.
“İki gün içinde altı kadın cinayeti işlenmişken, kadın cinayetleri, evde, iş yerinde, sokakta, her yerde, özel ve kamusal alanda her an yaşamımızı tehdit eder hale gelmişken Meclis nerede?” sorusunun sorulduğu açıklamada, hükümetin cinsiyetçi politikalarına tepki gösterildi.
Açıklamada şöyle denildi:
“Siz aile, aile dedikçe kadınlar öldürülüyor. Siz ses çıkarmadıkça kadın cinayetleri meşrulaşıyor. Siz haksız tahrik dedikçe hayatımız tehlikeye giriyor. Ailenin kadından önce geldiği, kadın yerine ailenin ikame ediliği bir anlayış, kadın merkezlerinden, aile avukatlarına, aile hekimlerine kadar herkes tarafından dayatılmak isteniyor. Kadınların içinde öldürüldüğü, şiddet gördüğü, emeğinin sömürüldüğü, dışına çıkmak istediğinde öldürüldüğü aile, devletin erkek egemenliğinin yansıması olarak bir devlet kurumu olarak işliyor.”