Eskişehir 5. Asliye Ceza Mahkemesi, YÖK’e karşı yapılacak eylem için Anadolu Üniversitesi’nde 4 Kasım 2010 tarihinde güvenlik güçlerinin sert şekilde müdahale etmesinin ardından açılan davada gerekçeli kararı hazırladı. Tüm öğrencilerin beraat ettiği davanın gerekçeli kararında üniversite yönetimi ve polis eleştirildi.
Sol gazetesinden Elif Örnek’in haberine göre, Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde, YÖK’e karşı yapacak eylem için stand açan ve afiş asan öğrencilere, Rektör Yardımcısı Meryem Akoğlan Kozak’ın talebiyle hem polis hem de özel güvenlik müdahale etmişti. Bu olayın ardından üniversite yönetimi maddi hasar yarattıkları gerekçesiyle öğrencilere 17 bin TL’lik fatura göndererek ödeme yapmalarını istedi. Ayrıca öğrenciler hakkında “görevi yaptırmamak için direnme”, “kamu malına zarar verme”, “cebir veya tehdit kullanarak eğitim ve öğretime engel olma” suçlamalarıyla dava açıldı. Tüm sanıkların beraat ettiği davanın gerekçeli kararı bir süre önce hazırlandı.
Gerekçeli kararda, öğrencilerin eğitim ve öğretimi engellemekle suçladığını hatırlatan mahkeme, akademisyenlerin aksi yönde beyanda bulunduklarına ve yapılan fiziki incelemede olay yeri ile dersliklerin birbirlerinden oldukça uzak olduğuna dikkat çekti.
Sanık öğrencilerin YÖK’ün kuruluş yıldönümünde yaptığı protesto gösterisinin de tamamen meşru amaçlar taşıdığını belirten mahkeme, üniversitelerin, ifade özgürlüğünün uygulanması açısından görevli ve sorumlu olduklarını hatırlattı. Davacı Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’nün eleştirildiği kararda, “Olayların bu aşamaya geliş sebebi müşteki idarenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırılık teşkil eden haksız müdahalesidir. Müşteki idare, ifade ve toplantı özgürlüğüne çevreden gelebilecek herhangi bir saldırıyı önleme görevini yerine getirmesi gerekirken bizzat kendisi müdahaleyi yapan konumuna geçmiştir” denildi.
“Polis gelene kadar şiddet yoktu”
Polisin müdahalesine kadar herhangi bir şiddet eylemi yaşanmadığına dikkat çeken mahkeme şunları kaydetti: “Güvenlik kuvvetleri tarafından yapılan müdahalenin meşru amaç gütmediği ve orantılı olmadığı ortadadır. Kantindeki asıl zararın güvenlik kuvvetlerinin içeri girmek isterken camları kırmasından kaynaklandığı kabul edilmiştir. (…) Öğrenci sanıklar kendilerine yönelik orantısız müdahaleden kaçmak amacı ile tamamen kendini koruma içgüdüsü ile hareket etmiştir. Buradaki amaçlarının mala zarar verme olduğu düşünülmemiştir. Yine öğrenci sanıkların kantin içerisine müdahale edildiği esnada yüzlerini gizleme, eşya fırlatma şeklindeki eylemlerinin ise, sanıklara yönelik haksız saldırıyı defetmeye yönelik olduğu kabul edilmiş ve gerek mala zarar verme, gerekse görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşmadığı kanaatine varılmıştır.”