Dersim Cemevi Dedesi Ali Ekber Yurt’un Davutoğlu’na sunduğu “Alevi talepleri”, Alevi sorununun “AKP’nin meşrebine uygun” bir “çözüm” formülasyonu olarak değerlendirmeyi hak ediyor.
Yurt’un 12 maddeden oluşan talepler dizisi (Yurt’un gerçek motivasyonu ve amacı ne olursa olsun) Aleviler ile AKP arasındaki gerici bir politik uzlaşmanın nasıl olabileceğini gösteren özel ve özellikli bir örnek.
Yurt’un talepler listesinin başında, bütün Alevilerin ortak bir istemi yer alıyor: “Eşit yurttaşlık, ötekileştirilmeye son verilmesi”. Aleviliğin ezilen, baskı altına alınan ve dışlanan bir inanç olmaktan çıkması, Alevilerin eşit yurttaşlık haklarına sahip olması bu ülkede demokrasi isteyen herkesin ortak bir talebi elbette. Ama Yurt’un, bu amaca ulaşmak için istediği şeyler, “ezilen mezhebin eşitlik talebi”nin her durumda “demokratik” bir siyasetin parçası olmayabileceğini gösteriyor.
Yurt, eşit yurttaşlığın sağlanması ve ötekileştirmeye son verilmesi için ilk ağızda yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor: “Cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması ve diğer ibadethanelerin yararlandığı tüm haklardan yararlanması; Özerk bir Diyanet oluşturulması; Din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılması; Alevi dergah ve türbelerinin Alevilere devredilmesi; Alevi Okullarının açılması ve Alevi akademilerinin kurulması; Aşure gününün resmi tatil ilan edilmesi; Asimilasyon politikalarına son verilmesi; Alevi köylerine cami yapımı ve imam atamalarının durdurulması; Baraj, taşocağı, yol gibi kamu hizmetlerinin yapımında Alevilerin kutsal mekanlarının zarar görmemesi için hassasiyet gösterilmesi; Sünniler ve Aleviler arasındaki 500 yıllık kırgınlığın, Boğaz Köprüsüne Şah İsmail adı verilerek giderilmesi.”
Yani Ali Ekber Yurt, AKP’ye, “Cami’ye verdiğin desteği cemevine de ver; Diyanet şimdiki hükmünü, Alevileri de içine alarak mutlaklaştırsın; din derslerini kaldırma ama zorunlu da olmasın (bir adım sonrasında Aleviler için ayrı din dersleri koy da Alevi çocukları da din dersi alabilsin haline gelecek); Sünni tarikatlara sağladığın mali destek kanallarını Alevi cemaatine de sağla; imam hatiplerin, ilahiyat fakültesinin Alevi muadillerini kur; Alevilerin kutsal mekanlarına dokunmadıktan sonra doğayı, kentsel çevreyi nasıl yağmalarsan yağmala; Yavuz’un yanına Şah İsmail’i de katıp Türk-İslam sentezini tamamla!” diyor.
Yurt bu talepleriyle, AKP’nin toplumu muhafazakarlaştırma politikasının Alevileri de kapsamasını istiyor. Alevi gençleri için din esaslı lise ve yüksek okullar kurulması, Alevi toplumunun kurumlaşmış, devlet himayesine alınmış bir dinsel kurumlaşma sürecine sokulmasıyla Aleviler de muhafazakarlaşma sürecinin “eşit” bir parçası olabilecekler! Böylece Aleviler muhafazakarlaştıkları ölçüde Sünnilerle eşit olacaklar!
Yurt, AKP’ye Alevilerin muhafazakarlaştırılmasının kazançlarını da “ucundan” gösteriyor. Devlet himayesine alınacak Alevi muhafazakarlığının neoliberal yıkım ve talana karşı duyarlılıkların azaltılmasında da faydalı olacağını ima ediyor; “Yıktılar, ranta açtılar ama kutsal mekanlarımıza dokunmadılar” savunmasını yapmak için “anlayış” dileniyor.
Yurt, Davutoğlu’na Alevilerin AKP’nin “Ortadoğu liderliği” davasına kazanılmasının da yolunu gösteriyor: Sultan Yavuz’la Şah İsmail’i Boğaz’da barıştır, Sünniler ile Alevileri Türk-İslam bayrağı altında birleşelim (bakarsın İran üzerinde de hak iddia edebiliriz!)…
Yurt’un taleplerinin hepsi havada kaldı. Alevilerin muhafazakar cepheye kaydolarak “kurtulma” ümidinin boş olduğu ortaya çıktı. Ama bu vesileyle Alevi gericiliğinin AKP’ye sığınma politikasının eksenleri de ortaya konulmuş oldu. Dinin devlet himayesi altına alınmasına karşı çıkmayıp Aleviliğin de devlet himayesi altına alınmasıyla ezilen mezhep sorununun çözülebileceğini savunan bu gericiliğin, Alevilerin hiçbir derdine merhem olamayacağı, yalnızca devletin, kamu hizmetlerinin, genel ahlakın dinsel esaslara dayandırılmasını meşrulaştıracağı açıktır.
(Sendika.Org – 05 Aralık 2014 – Ferda Koç)