HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Abdullah Öcalan ile Cuma günü İmralı adasında yaptıkları görüşmenin detaylarını anlattı. Önder, Öcalan’ın sağlığı hakkında bilgi verirken, şu diyalogu aktardı: “Sayın Öcalan, görüşme için odasına girdiğimizde, daha oturmadan, ‘siz şimdi sağlığımı soracaksınız ama hasta olmaya hakkımız yok’ dedi. ‘Bu sefer değişiklik yapalım; ‘sizin sağlığınız nasıl’ diye sordu. Biz de ‘sağlığımız sizin sağlığınızla alakalı’ diye yanıt verdik. Genel olarak her zamanki gibi sağlık anlamında rutin sorunları vardı. Ama özel olarak sağlığı, dinç ve kararlı hali, coşkusu çok yüksek ve moralliydi.” Önder, görüşmenin yaklaşık 4 saatle en uzun görüşmelerden biri olduğuna dikkat çekerek, Öcalan’ın “çözüm süreci”ne ilişkin mesajlarını şöyle aktardı:
“Sayın Öcalan, bugüne kadar olan süreci ‘diyalog aşaması’ olarak belirledi. Yasa çıktıktan sonraki dönemi ‘müzakere aşaması’ olarak tanımlamayı tercih ediyor. Türkiye’nin 90 yıllık bir örtülü savaş gerçeği olduğunu; bütün kurumlarının ve devletin reflekslerinin hep bu örtülü savaştan ve psikolojik savaş yöntemlerinden beslendiğine vurgu yaptı. ‘Bütün bunlarla belki seçim kazanılabilir ama ülkenin barışı kazanılamaz’ dedi. Dolayısıyla bu paradigmanın toptan değişmesi gerçekliğine ve aciliyetine işaret etti. Bunun yolunu anlatırken de, ‘yasal düzlemde gereken ciddiyetle yaklaşmak gerekir’ dedi. Kendisi Eylül sonunu işaret ederek, bu tarihe kadar temel ilkelerin belirlenmiş olmasını, ortaklaşılmış olmasını ve yine bu temel ilkelerin imza altına, belgeli şekilde imza altına alınmasının öneminden bahsetti. Süratle İzleme Kurulu, müzakere heyetleri ve kendisinin bu ilkelerin belirlenme sürecindeki çalışma koşullarının, başta sekretarya olmak üzere yaygın ve seri görüşmeler yapabilmesine dönük bir tutumun ortaya çıkmasının önemli olduğunu açıkladı. Sayın Öcalan bizim görüşmemizden bir gün önce devlet heyetiyle görüşmüş. En uzun görüşmeyi yaptığını belirtti. İzlenim olarak da, az önce değindiğim beklentilerinin sağlanacağına dair fikir edindiğini paylaştı” dedi.
Öcalan’ın, Kürt sorununun Ortadoğu meselesine dönüştüğünü, Ortadoğu’da yaşananları da öngördüklerini belirtirken, AKP’yi de yanılmakla eleştirdiğini ifade eden Önder, Öcalan’ın çete saldırılarının sadece askeri olarak durdurulamayacağını, demokratik önerme ve halkın savunma güçlerine dahil olmasına ihtiyaç olduğunu kaydettiğini aktardı:
“Kendisi ‘bu mesele artık Ortadoğu meselesi ve gerçekliğidir’ dedi. bunun gerektiği ciddiyetle ele alınmasının önemine vurgu yaptı. Süreç başladığı günden bugüne kadar aşamaları ve kendisinin belirlemelerini göz önüne aldığımızda, bütün bu gelişmeleri siyaseten öngörmüştü. Detayları olarak da neredeyse bölge bölge nelerin gelişebileceğini ve buna karşı ne tür önlemler alınması gerektiğini de öngörmüştü. Dolayısıyla hükümetin bölgeye dönük yaklaşımları ve kendisinin bölgeye dönük öngörüleri arasındaki fark ile tarihsel olarak kendisinin haklılığının ortaya çıktığını, tescil edildiğini belirtti. Hükümetin de süratle tutumunun bu noktaya evrilmesi gerektiğini söyledi.
Özellikle çete saldırıların salt askeri olarak tasfiye edilemeyeceğini; bunun için eşitlik ve tam demoktratik önermelerde bulunulmasının öneminden bahsetti. ‘Askeri olarak belki bugün savuşturabilirsiniz ama demokratik önermeniz yoksa bu savuşturma temelde kalıcı olamaz’ dedi. Bu çete saldırılarını bertaraf etmenin en önemli yoluna değinirken, Êzidî katliamını da hatırlatarak, halkın kendisini savunma güçlerine dahil etmesiyle kalıcılığın mümkün olacağını söyledi. Sayın Öcalan, ‘Rojava’da bu saldırıların püskürtülmesinin ama Sincar’da (Şengal) bu saldırganların büyük zulümler yapmasının en temel farkı, halkı bu mücadeleye dahil etme gerçekliğinden geçiyor. Bu da siyaseten öngörebilmekle olanaklı. Siyaseten öngörememişseniz bu gelişmeler karşısında fiilen bir araya geliş ancak zulmün büyümesini sağlar; en başta buna dönük yaklaşım, pratik geliştirmek gerekiyor’ dedi.”
Öcalan’ın ABD ve Başkan Obama’nın Kürtlere yönelik açıklamalarını da, “Obama 5 kere Kürtlerle ilgili üst üste açıklama yaptı. Ama bunun ne kadar Kürtleri dert ettiğinden dolayı, ne kadarı İsrail’in Gazze’deki zulmünü perdeleme olayı; iyice düşünmek gerekir” şeklinde ele aldığı öğrenildi.
Önder, Öcalan’ın şu mesajlarını da iletti:
“Tarihsel derinliği olan savaş vardır. Örtülü savaş yöntemleriyle sorun halledilemez. Derinlikli ve radikal demokratik ittifakla barış sağlanır. Sorununun çözümü dışındaki yöntemler ancak günü kurtarmaya; sonuçta kaosu ve çürümeye derinleştirmeye yarar. Çözüm demokratik yöntemdir. Bu yöntemin kabul görmemesi, geciktirilmesi sadece savaşı önceler. Bu herkes açısından büyük maliyetleri olan bir şey olur. Kürt sorunu tam bir Ortadoğu sorununa dönüştü. Tarihsel Türk-Kürt ortaklaşması mevcut bölge sorunlarının çözümü açısından hayati bir öncelik taşımaya başlamıştır; dar milliyetçi yaklaşımlar o şansı boşa çıkarır. Az oy alınan yerlerdeki örgütlenme zaaflarının süratle giderilmesi gerekiyor. HDP ve HDK’nin ortaklaşa yerelde komisyonlarla başta örgütleme olmak üzere seri bir tutum geliştirmesi lazım. Bu başarının süreç karşıtları tarafından itibarsızlaştırılmaya çalışılmasına karşı da uyanık olunmalı. ‘Apo, Demirtaş’ın önünü kesecek’ diyenler oluyor. Oysa gelinen nokta bizim Demirtaş başta olmak üzere bütün arkadaşlarımıza açtığımız alanlarla bu noktaya gelmiştir. Buna karşı uyanık olunması gerekiyor. Bu başarıyı kesmek bir yana daha da büyütecek, geliştirecek pratik içinde olmamız gerekiyor. En çok oy alınan yerlerle en az oy alınan yerleri birlikte selamlıyorum. Bunların hepsi barışa ve eşitliğe, özgürlüğe teminat olduğu gerçekliğiyle çok kıymetlidir. Bütün bu çabalar; imkansızlıklar, provokasyonlar, yoksunluklar içinde bugün Türkiye’nin en etkili muhalefeti HDP olmuştur. Bundan gerekli sonuçlar çıkarılıp süratle örgütlenme dahil yetkin tutum geliştirilmesiyle, en geniş tabanlı demokratik iktidarı olacaktır. Bunu şimdiden söylüyorum. Bu sonuçlarla HDP günümüzün demokratik ve etkin muhalefeti, yarınların da en geniş tabanlı demokratik iktidarı olacaktır.
Bu sonucun alınmasında demokratik bir müzakere sürecine evrilen 30 yıllık mücadelemizin sarsılmaz iradesi vardır. Bu itibarla herkesi bu süreci daha derinden kavramaya ve demokratik bir ülke için katkı sunmaya çağırıyorum. İktidar da bilmelidir ki; Türkiye halkları, gerçek bir ulusal bütünlük ve demokratik devletin oluşması konusunda muazzam bir irade ortaya çıkarmıştır. Bunu doğru anlamaları ve ülkenin her türlü hegemonik ve müdahaleci yaklaşımlardan uzak tam demokratik ortak bir vatana dönüştürülmesi için seferber olmaları tarihsel bir zorunluluk halini almıştır. Bu kampanyaya emekleriyle varlıklarıyla öneri ve onaylarıyla omuz veren herkese teşekkürlerimi iletiyorum.”
Öcalan, Ulusal Konferans’ın önemine işaret ederken, “ciddiyetle ele alınsaydı çeteler katliam yapamazdı” vurgusunda bulundu: “Konferansın önemine vurgu yaparken alt başlık olarak ulusal barış gücü oluşturma gereğini vurgulamıştım. Konferans eğer bu ciddiyetle, acliyetle ele alınmış olsaydı, ulusal barış gücü de sağlanmış olacaktı ve o zaman çeteler bu kadar pervasız; katliama varan tutumlar geliştiremeyecekti. Sanırım bölgeye dönük yeni bir diplomatik atak önerisi geliştirecek. Önümüzdeki günlerde görevlendirdiği insanlar üzerinden yaygınlaşacak” diye ekledi.
Sayın Öcalan belediyeler meselesine, demokratik belediyecilik üzerinden değindi. Daha önce belirttiği 9 boyutla ele alınması konusunda DBP’ye önemli bir sorumluluk düştüğünü söyledi. 15 Ağustos’a ilişkin, ‘Mazlumlar başta olmak üzere bütün şehitlerin yaşamı pahasına bugünlere gelinmiştir’ dedi. Yıl dönümü dolayısıyla özel olarak andı.” Öcalan’ın görüşmede, artan kadın cinayetlerinin de üzerinde durduğunu ve bu meseleye özellikle yoğunlaştığını belirten Önder, “Gençliğe dönük olarak, onların yaratıcı enerjilerinin savunma alanında olduğu kadar demokratik siyaset alanında ortaya çıkması gerektiğine işaret etti” diye ekledi. (ANF)