Kimya Mühendisleri Odası (KMO) İstanbul Şube Başkanı Selin Top: “Önceki gün yaşanan olayda, Tuzla Belediyesi ‘İşlem başlatacağız bu bir felaket’ şeklinde açıklama yapıyor. Dinleyen, halktan birisi bunu söylüyor zanneder, hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi. Sorumlu sadece bu atığı boşaltanlar mı?”
SiyasiHaber
Son günlerde Tuzla’da halkın ağır bir kimsayal kokuya maruz kalması üzerine gündeme gelen sanayi atıklarının bertarafının denetimi konusunda Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Selin Top’un görüşlerini aldık.
Kimyasalların ve atık bertarafının denetimi sağlıklı yapılmıyor
Esas problem Tuzla’da yaşanandan çok daha büyük. Deprem riski ile de karşı karşıya olan İstanbul kenti ve aslında bir bütün olarak Marmara Havzası'nda kimyasalların denetimi, atık bertarafının denetimi sağlıklı biçimde gerçekleştirilmiyor. Tuzla'da geçtiğimiz gün çok yüksek oranda atık olduğu için halkı rahatsız edecek düzeye vardı, ancak üzücü olan şudur ki Tuzla'da neredeyse her gün halkın artık birlikte yaşamaya alıştığı bir koku söz konusu. Yani aslında buna sürekli bir maruziyet olmakla birlikte, yüksek dozda olduğunda, rahatsızlık duyulduğunda haber değeri oldu.
Hemen haftada en az bir kere kimyasal sızıntısı, kimyasalların depolanmasından kaynaklı yangın, patlama vs. haberleri alıyoruz. Bu kazalar "kader" değil önlenebilir kazalar. Yerel yönetimler ve ilgili bakanlıklar bu konuda gerçekten samimi olsalar, olduktan sonra açıklama yapmak değil, önlemek için adım atarlar.
Önceki gün yaşanan olayda, Tuzla Belediyesi "İşlem başlatacağız bu bir felaket" şeklinde açıklama yapıyor. Dinleyen, halktan birisi bunu söylüyor zanneder, hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi. İlgili yerel yönetim, kendi sınırları içerisinde bu denetimleri, bu gözlemleri ne kadar yürütüyor? Sorumlu sadece bu atığı boşaltanlar mı? Yoksa burada bir denetimsizlik, özensizlik mi söz konusu? Mevcut kanun, yönetmelik, standartlar dahi ne kadar uygulanıyor?
Ne olduğu bilinmeyen kimyasalın sağlığa zararlı olmadığı nasıl bilindi?
Burjuva medya kanallarında haber belediyenin "kusursuz" müdahalesi şeklinde sunuluyor. Hayretle gözlemlediğimiz husus şudur: Yetkililerden gelen ilk açıklama, İGDAŞ'ın kokunun doğalgazdan kaynaklanmadığı bilgisi; ikincisi de dedektörlerin hangi kimyasal olduğunu tespit edemediği "ancak sağlığı etkileyen bir durum olmadığı" şeklinde. Öncelikle ne olduğu bilinmeyen bir kimyasalın sağlığa etkisinin olmadığına nasıl karar verilebilmiştir? Şeffaf yönetim anlayışı ile kimyasalın tespit edilmesi, bu analiz raporlarının halkla paylaşılması, tespit edilen kimyasala göre sağlık birimlerine giden halka müdahale edilmesi gerekmektedir. Üzerinden saatler geçtikten sonra tekstil ve makina sektörlerinde kullanılan kimyasallar oldukları paylaşılmıştır.
Atık maddeler kanserojen
Ayrıca, daha sonrasında yetkililerin açıkladığı kimyasallardan trikloroetilen, IARC'nin kanserojen maddeler listesinde "1. grup karsinojen" yani kanserojen olduğu ispatlanmış bir kimyasal iken, adı geçen diğer kimyasal tetrakloroetilense Grup 2A, yani insanlar için kanserojen olması muhtemel bir yapıdır.
İvedilikle geniş çaplı önlemler alınmalı
Halkın ve doğanın sağlığını tehdit edenler yalnızca gelişigüzel atık boşaltanlar değil, aynı zamanda halk sağlığını korumakla yükümlü olmasına rağmen önlem almayanlardır. Kimyasalların denetimi, atık bertarafı konusunda ivedilikle geniş kapsamlı çalışmalar yapılmalıdır. (Tuzla'da henüz hangi kimyasalların sızmış olduğu bilgisi paylaşılmadan önce yaptığımız açıklamada genel önerilerimizi sıralamıştık: http://www.kmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=3741)
Sürekli "halkın güvenliği" denerek OHAL uzatılıyor, KHK'lar ile hukuka aykırı kararlar alınıyorken; halkın, doğanın sağlığını gerçekten tehdit eden ve esasında önlenebilir felaketler göz ardı edilmektedir. Kimya sektöründe işçi sağlığı, çevrenin doğanın sağlığı, halkın sağlığı için ivedilikle adımlar atılmalıdır (öneriler yine açıklamamızdadır).