Özlem Akarsu Çelik, Tayyip Erdoğan’ın danışmanlarının Halkbank Yönetim Kurulu’nda olduklarını belirttiği yazısında, ABD’de süren davada itirafçı olan Reza Zarrab’la ilgili raporların geçmişte sümen altı edildiğini söylüyor ve “Peki müfettişlerin o raporlarını veya açılmış bir soruşturma varsa o dosyaları kim, nasıl sümen altı etti” diye sordu.
ABD’de tutuklanmasının ardından savcılıkla anlaşarak tanık koltuğuna oturan Reza Zarrab’ın tanık olarak katıldığı dava 5. gününü geride bıraktı. Duruşmalarda Halkbank’ın ABD’nin İran’a uyguladığı ambargoyu delmekte nasıl bir işlevi olduğunu ve verdiği rüşvetleri anlatan Zarrab, dünkü (5 Aralık) duruşmada MİT’in ve Emniyet’in telefonlarını zaman zaman dinlediğini belirtmişti.
Özlem Akarsu Çelik, Gazete Duvar’da bugün yayımlanan yazısında devletin, Zarrab’ın attığı her adımdan haberdar olduğunu fakat Zarrab’la ilgili raporların sümen altı edildiğini belirtiyor.
Çelik, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın tutuklanmasının ardından Tayyip Erdoğan’ın danışmanlarından Maksut Erim’in Halkbank Yönetim Kurulu’na getirildiğini belirterek “Bu bankanın iktidar için önemini kavramalıydık” diyor. Çelik, Erdoğan’ın bir diğer danışmanı Meltem Taylan Aydın’ın da Halkbank Yönetim Kurulu’nda olduğunun altını çiziyor.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Başmüfettişi Mehmet Eryılmaz’ın Zarrab’ın ticari faaliyetleriyle ilgili hazırladığı rapora ilişkin CHP Grup Başkanvekili Levent Gök’ün soru önergesi verdiğini ve dönemin Gümrük ve Ticaret Bakanı Cenap Aşçı’nın verdiği kapsamlı yanıtı aktaran Çelik şunları söylüyor:
Yani devletin tüm kurumlarının Zarrab’ın maharetlerinden haberi vardı. Peki müfettişlerin o raporlarını veya açılmış bir soruşturma varsa o dosyaları kim, nasıl sümen altı etti? İş bu noktaya gelmişken, dosyalar tefrika tefrika ortalığa saçılmışken hâlâ çıkıp “Eyyy CEHAPE bunu da açıkla!” üslubu, iktidar partisi seçmenini dahi ikna etmekten uzaktır.
Özlem Akarsu Çelik’in yazısının tamamı şöyle:
Mevzu tam da başlıktaki gibi. Devletin tüm kurumlarının Zarrab’ın attığı her adımdan haberi vardı. İspatı, müfettiş raporları. O raporları dönemin bir Gümrük Bakanı da doğrulamıştı. Ancak raporlar belli ki sümen altı edildi. Hangi müfettişlerin hangi raporlarından bahsettiğimize birazdan geleceğiz ama önce Halk Bankası’na bir göz atalım.
7 Haziran 2015 Genel Seçimi öncesinde Anayasa gereği değişen İçişleri Bakanlığı koltuğunda Sebahattin Öztürk oturuyordu. Kamuoyu bu bakanın adını bugün dahi hatırlamıyor ama öyle bir icraatı var ki unutmak mümkün değil! Öztürk, Mart 2015’te Meclis’te görüşülen “torba” kanuna sürpriz bir önergeyle kritik bir madde ekledi. O maddeyle Cumhurbaşkanlığı bütçesine tıpkı Başbakanlık bütçesinde olduğu gibi “örtülü ödenek” konuldu. Adı üstünde “örtülü” yani gizli ödenek. Denetimin yapılamadığı, ne kadar paranın nereye harcandığı asla bilinemeyen ödenek…
Cumhurbaşkanlığı için örtülü ödenek isteyen önergenin gerekçesi ilginçti:
“Kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, devletin milli güvenliği ve yüksek menfaatleri ile devlet itibarının gerekleri, siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar ile olağanüstü hizmetlerle ilgili devlet icapları için kullanılmak üzere Cumhurbaşkanlığı bütçesine de örtülü ödenek konulmasının öngörüldüğü”…
Şimdiki gibi bir AKP-MHP koalisyonu yoktu o günlerde. Nitekim dönemin MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural şöyle itiraz ediyordu önergeye:
“Anayasa gereğince Cumhurbaşkanına tanınmamış bir görevi ifa etmek amacıyla bir ödenek konulması mümkün değil… Cumhurbaşkanı istihbaratçı mı, MİT’çi mi ya!”
Bu anekdot burada dursun ve devam edelim…
Erdoğan’ın Halkbank Yönetim Kurulu’ndaki danışmanları
AK Parti iktidarı boyunca -Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlığı dönemindeki kısa bir aranın dışında- Başbakanlık örtülü ödeneği tek bir kişi yönetti: Maksut Serim… Onun için “Erdoğan’ın gizli kasası” benzetmesi de yapıldı, “kara kutu” yakıştırması da. 12 yıl Başbakanlık örtülü ödeneği yönettikten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başdanışmanı sıfatıyla Beştepe’de görevlendirildi Serim. Cumhurbaşkanlığı bütçesine de örtülü ödenek konulmasıyla Cumhurbaşkanlığı örtülü ödeneğin başına geçti. Davutoğlu’nun ardından Binali Yıldırım’ın Başbakan olmasıyla Başbakanlık örtülü ödeneği tekrar Serim’e teslim edildi. Böylece hem Cumhurbaşkanlığının hem de Başbakanlığın gizli kasası olmayı sürdürdü.
Erdoğan’ın en güvendiği bürokratı Maksut Serim’in bir görevi daha var. Kendisi Halk Bankası yönetim kurulu üyesi.
Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı iken Serim’in, İBB’nin tüm iştiraklerinin hesabının bulunduğu Vakıfbank şubesinde banka memuru olduğu anlatılır. Ve o tarihten bu yana ikilinin yolları hiç ayrılmamıştır. Hadi bankanın genel müdür yardımcısı Hakan Atilla ABD’de tutuklandığında anlamadık, Maksut Serim 8 Haziran 2017 tarihinde Halk Bankası Yönetim Kurulu Üyeliğine getirildiğinde bu bankanın iktidar için önemini kavramalıydık.
Halk Bankası’nın yönetim kurulunda Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın bir danışmanı daha var: Harvard’lı Meltem Taylan Aydın… Kendisinin Twitter hesabında 29 Mart 2016’dan bu yana sabitlenmiş tweet’i Erdoğan fotoğraflı #WeLoveErdoğan sloganı. O da Haziran 2017’den bu yana Halk Bankası Yönetim Kurulu Üyesi.
Halk Bankası’nın yönetim kurulu üyeleri arasında bir isim daha var anmadan geçemeyeceğimiz: Cenap Aşçı… Gümrük Başmüfettişliğinden Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarlığı’na, kariyeri gümrük teftişleriyle geçen Aşçı, 7 Haziran 2015 seçiminden sonra kurulan Hükümetin Gümrük ve Ticaret Bakanı idi. O da 31 Mart 2016’dan bu yana Halk Bankası’nın yönetim kurulu üyesi.
Reza Zarrab’ın Amerika’da gözaltına alınarak tutuklandığı tarih 19 Mart 2016. Bu bilgi de burada dursun ve biz Cenap Aşçı ile devam edelim…
CHP’li Gök sormuş, Bakan Aşçı “Zarrab Raporu”nu doğrulamıştı
Hürriyet Gazetesi’nde 16 Temmuz 2015’te Arda Akın imzasıyla “İşte raftaki Reza Zarrab raporu” manşetli bir haber yayınladı. Habere göre ‘17 Aralık soruşturmasının önemli isimlerinden biri olan Reza Zarrab’la ilgili dönemin Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın talimatıyla hazırlanan ve çok önemli bilgilerin yer aldığı müfettiş raporu, 8 Ağustos 2014’te tamamlanarak bakanlığa sunulmuştu’. Haberde, “Gümrük ve Ticaret Başmüfettişi Mehmet Eryılmaz imzasıyla hazırlanan 651 sayfalık inceleme raporunda, Zarrab’ın irtibatlı olduğu 43 şirketin 2011 ve 2013 yılları arasında Türkiye, İran, Çin, BAE ve Rusya arasında gerçekleştirdiği ithalat, ihracat ve para transferleri mercek altına alındı. 11 aydır bakanlıktaki raflarda bekleyen raporla ilgili henüz herhangi bir işlem yapılmadığı öğrenildi” deniyordu.
CHP’nin o dönemki Grup Başkanvekili Levent Gök, bunu dönemin Gümrük ve Ticaret Bakanı’na sordu. Soru önergesini epey sonra kabinenin çiçeği burnundaki yeni Gümrük Bakanı Cenap Aşçı yanıtladı. 13 Eylül 2016 tarihinde gelen gecikmeli yanıtta Bakan Aşçı raporun varlığını teyit ediyor ve şöyle diyordu:
“Külçe altın ithalatı yapan 2 firma ile külçe altın ihracatı yapan 4 firma ortaklarının ve çalışanlarının incelenmesi neticesinde; ticaret işlemlerinin kambiyo, dış ticaret, vergi ve kara paranın aklanmasının önlenmesine ilişkin mevzuat kapsamında, Hazine Müsteşarlığı, Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı ve MASAK) ve Ekonomi Bakanlığı tarafından incelenmesi gerektiği;
Rusya Federasyonu Federal Gümrük Birimi Merkezi Muhafaza Birimi tarafından Türk vatandaşı şahısların Rusya’ya çok yüklü miktarda nakit para girişi yaptığının bakanlığımıza bildirilmesi üzerine İstanbul KİM Gümrük Muhafaza Müdürlüğü tarafından, 14 şahıs hakkında Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun uyarınca suç duyurusunda bulunulduğu ve bu şahısların Haziran-Eylül 2010 döneminde Rus Gümrük İdaresine yüklü miktarda döviz beyanında bulunduğu ve bu tespitten hareketle altın ticareti ile ilgili olabileceği değerlendirilerek AHL Yolcu Salonu Gümrük beyanlarının incelendiği;
Yurtdışına çıkarılan dövizlerin önemli bölümünün Türk Parasını Kıymetini Koruma Hakkında Kanunu ihlal ettiği, konunun ayrıntılı olarak Hazine Müsteşarlığınca incelenmesine yarar görüldüğü;
Rapor konusunda şirketlerin, ABD Hazine Bakanlığı ve AB’nin İran ve İran bankacılık sistemine yönelik yaptırım ve uygulamaları doğrultusunda;
a-2010-2011’de yoğunluklu bir şekilde yurtdışından nakit giriş ve çıkışı yaptıkları.
b- 2011 sonundan itibaren bunu altın ithalat ve ihracatının aldığı.
c- 2013’ün ikinci yarısından itibaren ise transit ticarete yönelindiği değerlendirilmesine ulaşılmıştır. Raporun birer örneği, konunun yurtdışı para transferleri ve transit ticaret dahil tüm boyutları ile kambiyo, dış ticaret, vergi ve kara paranın aklanmasının önlenmesine ilişkin mevzuat kapsamında değerlendirilmesi amacıyla Hazine Müsteşarlığına, Ekonomi Bakanlığına ve Maliye Bakanlığı’na (MASAK, Gelir İdaresi Başkanlığı, Vergi Denetim Kurulu) gönderilmiştir.”
Yani devletin tüm kurumlarının Zarrab’ın maharetlerinden haberi vardı. Peki müfettişlerin o raporlarını veya açılmış bir soruşturma varsa o dosyaları kim, nasıl sümen altı etti? İş bu noktaya gelmişken, dosyalar tefrika tefrika ortalığa saçılmışken hâlâ çıkıp “Eyyy CEHAPE bunu da açıkla!” üslubu, iktidar partisi seçmenini dahi ikna etmekten uzaktır.