Açlık grevindeki eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın yargılandığı davanın 4’üncü duruşmasında, Gülmen’in tutukluluk halinin devamına karar verildi. Savcı, Gülmen’in ‘örgüt üyeliği’nden Özakça’nın ise ‘örgüte yardım’dan cezalandırılmasını istedi
İfade vermediği için önceki duruşmada tahliye edilmeyen Nuriye Gülmen davanın dördüncü duruşmasına SEGBİS ile bağlandı. Gülmen, mahkeme salonuna götürülmediği için ifade vermedi; açıklamalarda bulundu.
Numune Hastanesi’nin tutuklu koğuşunda bulunan Gülmen açlık grevinde 254. gününü geride bıraktı.
OHAL kapsamında çıkarılan KHK ile 9 Kasım'da kamu görevinden ihraç edilen ve işlerine dönmek amacıyla açlık grevine başlayan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın "silahlı terör örgütüne üye olmak", "terör örgütü propagandası yapmak" ve "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet" suçlarından yargılandığı davaya devam edildi.
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki duruşma salonunda görülen davanın 4. duruşmasına, ev hapsi kararı verilen tutuksuz sanık Semih Özakça ile tutuksuz sanık Acun Karadağ katıldı. Tutuklu sanık Nuriye Gülmen ile tedavi gördüğü Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin tutuklu odasından SEGBİS aracılığıyla bağlantı kuruldu. Duruşmayı bazı CHP'li milletvekilleri de izledi.
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada Nuriye Gülmen ile SEGBİS bağlantısı kuruldu. Gülmen sözlerine “Yüksel direnişine, kendisini yalnız bırakmayan herkesi en içten duygularımla selamlıyorum” şeklinde başladı. Bitkin ve yorgun olduğu gözlenen Gülmen salona el salladı. Salondakiler ise Gülmen'i alkışladı.
Aşırı zayıfladığı gözlenen Gülmen sağ elini kalbinin üstüne götürerek, kendisine destek olanların isimlerini sayarak gazetecilere ve sosyal medya kullanıcılarına teşekkür etti.
Nuriye Gülmen şöyle konuştu:
Kendilerine destek olup ceza alan, cezaevlerine giren, gözaltına alınan Türkiye’nin dört bir yanındaki insanlara teşekkür ediyorum. İnsanlar açlığımızı paylaştılar. Yanımızda olan halkımıza yürekten teşekkür ediyorum. Terör demagojilerine inanmayıp bizim için bir şeyler yapan herkese teşekkür ediyorum. En başından beri mahkemeye keyfi olarak getirilmedim. Mahkemelere katılmak istediğim halde.
Numune Hastanesi’nde çok sağlıksız koşullar altında kalıyorum. Odada sürekli bir ışık yanıyor. Açlık grevindeki bir insan olmasam bile bu ışık altında uyuyamam. Çok kapsamlı bir savunma hazırladım. Ancak önce Nuriye Gülmen kimdir, neden açlık grevine başladı bunu anlatmak istiyorum. Bugün 254. gün.
Ben Eskişehir OGÜ’de araştırma görevlisiyim. Öğretim üyelerinin angarya işlerini kabul etmedim!
Mesai saatleri dışında katıldığım eylemlerden dolayı soruşturma geçirdim. Ali İsmail Korkmaz’ın duruşmalarına katıldığım için soruşturma geçirdim. 38 gün boyunca Ali İsmail uyanacak diye bekleyen Emel Annenin yaşlarına gözlerine şahidim. Ben her fırsatta o uyanacak diye oraya gittim. Sendikamın çağrılarına katıldığım için soruşturma geçirdim.
Bitirdiğim tezimi bitirmedim diye haksız şekilde açığa alındım. Oysa ben onca emekle bitirdim. Ben hakkımı arayan bir insanım. Haksızlığa uğrayanların yanında olan bir insanım. Soruşturma geçirdiğim halde acısı olanı paylaşan insanım.
Ben 9 Kasım’da o eyleme başladım.
Biz asla ispiyonla, tez aparmacılığıyla hoca olanlardan değiliz, olmayacağız. Ben barış için imzacı olan akademisyenlerin neler yaşadığını da biliyorum. İdare görevlerini aldılar, doktoralarını iptal edip mobbing uyguladılar. OHAL sonrasında kendi gördüklerim bunlardı. Mesela sevgili Acun 20 yıllık öğretmen 'beni nasıl atarsınız' diyordu. Ben de dedim, 'beni nasıl işten atarsınız.'
Beni 9 Kasım'da o eyleme benim kendi savunma yeteneğim ve direncim boyunca boyun eğmemem götürdü. AKP iktidarı beni işimden atamaz. Ben ondan hesap soruyorum. Sadece işimi istiyorum. Hesap soruyorum. Ben ona hesap sorarım o değil. Bu meşrulukla Yükseldeyim. Bu meşruluğa inananlar Yükseldeydiler. Selçuk Üniversitesi hatasını anlayıp beni işe geri alacak. Biz haklı olduğumuz için oradayız, biz bütün yolları tükettik her şeyi kullandık. İşimizi geri istiyoruz. Haklı olduğumuz için oradayız.
Bu direniş bizim halkımıza sözümüzdür. İşimizi geri istiyoruz alacağız dedik! Yüksel direnişi devam etti. Gözaltına götürüyorlardı. Kabahatler Kanunu ya da canları ne isterlerse öyle davranıyorlardı. OHAL vardı, kimse bir şeye yapmaya cesaret edemiyordu! Biz vardık, halk bunun farkında.
Açlık grevimiz ve direnişimiz AKP’nin KHK’larının meşruluğunu ortadan kaldırdı. Haksız yere insanlar, hiç bir gerekçe gösterilmeden işlerinden atılıyor. Bu kadar kolay değil! Biz bunun bu kadar kolay olmadığını anlattık. Bu KHK sonrası YÖK’le görüşmek istedik, karşımızda muhatap bulamadık! Topladığımız imzaları teslim etmek istedik.
Bu KHK sonrası YÖK’le görüşmek istedik, karşımızda muhatap bulamadık! Topladığımız imzaları teslim etmek istedik. Açıklamaları yaptık. Muhatap bulamadık. Taş duydu, beton duydu, bir siz duymadınız. Sonrasında açlık grevi kararı aldık. Semih ile açlık grevi kararı sonrası gözaltına alındık. 5 gün TEM’de tutulduk. Adli kontrolle serbest kaldık. Tekrar Yüksel’e gittik. Açlık grevinin 75. günü gözaltına alındık, dosyalar üzerine oynamalar yapılarak, birleştirilerek tutuklandık.
Saldırılar halka karşı ne kadar yoğun olursa, siz de o kadar açlık grevi göreceksiniz. Bizim açlık grevi Dünya çapında görüldü. Faşizmin arttığı oranda halk açlık grevi yapmaya devam edecektir.
Gülsüm Elvan’ın kolunun kırılması, Antalya’da adımızın geçtiği pankart açan öğrencilerin tutuklanması, bunların hepsi halkın bizi sahiplenmesinin önüne geçmek için yapılmıştır. İçişleri Bakanlığı’nın özel bir saldırısı oldu. Adımıza kitapçık çıkardı. Vasat bir İngilizce ile sonra akşam 9’da eve gidip yiyorlar, dedi. Twitter paylaşımlarımızı sordular, soracak soruları bile yoktu. Neden tutuklandığımı bilmiyorum. Sorulan sorulara hayır diyorum. Sorulacak soruları kalmadı. Dosyaları birleştirip aniden tutuklandık. Sincan Hapishanesi’nde kaldım. Orası bir tecrit hapishanesi, çok ağır koşullar altında kaldım.
Açlık grevime uygun olmayan tecrit ortamında bulundum. Sonra Numune Hastanesi yoğun bakım ünitesine getirildim. Ancak hapishaneye dönmek için dilekçe verdim. Çünkü hapishanede devrimci dayanışma vardı. Numune Hastanesi’nde hayati tehlike vardır, refakatçisiz kalamaz raporuna rağmen 18 gün refakatçisiz kaldım. Kendi ihtiyaçlarımı karşılayacak durumda olmama rağmen. Sincan cezaevinde tecritte bile olsam tekerlekli sandalye ile hava alma güneşi görme şansım vardı. Hastaneye getirilmeye itiraz etmemin en önemli nedeni, beni hasta olarak görmeleriydi. Ben tedavi olmak istemiyorum. Ben direnişçiyim ben ne için hastanede kalıyorum?
Bir gece hapishane müdürü geldi seni hastaneye götüreceğiz dediler. Zorla çarşaflardan tutarak üçüncü derece yoğun bakım ünitesine koyuldum. Zorla müdahaleye zemin hazırladılar. 24 saat perdemi aralayıp rapor verdiler birilerine. Bir gün jandarma gelip sen yürüyebiliyorsun seni yatağa bağlayalım dedi kabul etmedim. Çok gergin bir ortam sürekli baskı altındayım. İçeride tuvaletimi yapmak, insanlar izlerken onur kırıcıydı. Yoğun bakımda kalmak istemedim. Hekimlere 'sizi hekim olarak görmüyorum' dedim.
Yoğun bakım ünitesine kaldırıldığımda ise perde ile kapatılan bir bölme idi burası sadece. Sürekli perde arkasından beni gözetliyorlardı. Duyabiliyordum, 'Komutanım kalktı bu' diye bilgi veriyordu. Aynı perdenin arkasında poşet geçirilmiş bir sandalyede tuvaletimi yapmamı istediler. İçeride tuvaletimi yapmak, insanlar izlerken onur kırıcıydı. Sonra mahkum koğuşuna götürüleceğimi, oranın daha iyi olduğunu söylediler. Getirdikleri yerde gözlerime inanamadım.
Gün ışığı yok. Havalandırması yok. Gece gündüz kafamda yanan bir ışıkla yaşıyorum. Uyuyamıyorum.
Hapishanede açık görüş yapma hakkım var. Burada demir parmaklıkların ardında ailem ile gardiyanların karar verdiği kadarıyla görüşebiliyorum. 15 dakika belki. Avukatlarım ile avukat görüşünü koridorda diğer tutsakların gardiyanların yanında yapmak zorunda kalıyorum. Dışarıda iken bizimle birlikte olan bizimle ilgilenen hekimlerimiz vardı. Onlara kendimizi anlatabilmiştik, hasta doktor güven ilişkisini onlarla kurmuştuk. AİHM karar verdi, kendi doktorlarının görmesine izin verin diye. Ben dilekçe verdim, doktorlarım dilekçe verdi. Ama AİHM kararına ve onca dilekçeye rağmen beni hala kendi doktorlarım ile görüştürmediler.
Benim kaçma şüphem yok, şuradan iki adım tuvalete gidebiliyorum sadece. Ne diyerek beni hala burada tutacaksınız. Semih'i basından takip ettiğim kadarıyla tahliye sonrasında çok daha iyi görünüyor. Çünkü sevdiklerinin yanında. Tarih direnenleri, bizi yazacak. Ancak sizi de yazacak. Kimse ölmek istemez, biz ölmek için açlık grevi yapmıyoruz. Ancak karşımızda bizi ısrarla öldürmek isteyenler var. Bu olmak zorunda değil. Beni tahliye etmenizi istiyorum.
Mahkeme Başkanı: ‘Sizi buraya getirmeyen biz değiliz’
Duruşmalara Gülmen'in beyanlarının ifade olarak tutanağa geçirilmesine avukatları itiraz etti. Bu itirazın ardından mahkeme başkanı şu açıklamayı yaptı:
Siz savunma yapmayacağım dediniz ama sizi buraya getirmeyen biz değiliz. Dolayısıyla, şimdi verdiğiniz beyanları savunma olarak kabul edip diğer hususlarda susma hakkınızı kullanmış kabul edilme gibi bir hukuki sonuç doğabilir.
Mahkeme başkanının açıklamasının ardından tekrar söz alan Nuriye Gülmen, 'Ben bir kamera karşısında değil, o salonda sizi görerek, seyircileri hissederek, belki sizden hesap sorarak savunmamı vermek istiyorum. Ancak bunu buradan yapamıyorum' dedi.
Mahkeme Başkanı geçen celselerde tanık dinlendiği hatırlatarak Gülmen'den bu beyana diyeceği olup olmadığını sordu.
Gülmen'in avukatı ise Gülmen'in savunmasının alınmadığını bu nedenle de mahkemenin kendisine soru soramayacağını söyledi. Devamında da "Savunmasının alınmış sayılıp sayılmayacağı konusunda ara karar vermeniz gerekiyor. Ara kararı oluşturup soruyu öyle sorun.
Savcı Gülmen’e örgüt üyeliğinden, Özakça’ya örgüte yardımdan ceza istedi
Savcı mütalaasının hazır olduğunu açıkladı Söz verilen savcı esas hakkındaki mütalaasını açıklamaya başladı. Savcı, Acun Karadağ hakkında örgüt üyeliği ve propaganda suçlarından delil olmadığı gerekçesiyle beraatini talep etti. Semih Özakça’nın, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçundan TCK 220/7 maddesi gereği cezalandırmasını, diğer suçlardan beraatini talep etti. Nuriye Gülmen’in eylemlerini örgüt talimatıyla gerçekleştirdiğini, çakmak gazı ve torpille patlayıcı hazırladığından, örgüt üyeliğinden 1 kez TCK 314/2 maddesi gereği cezalandırmasını istedi.